- 430 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SON
SON..*’
İlk’ler farklı bir his, ayrı bir heyecan
veya tamamiyle hezeyandır insan hayatında...
Peki ya Son!
Son olmak birşey ifade eder mi?
Hristiyan ittikadında son akşam yemeği mesela; ihanetin damak tadıdır İsa Mesih’in sofrasında. Çarmıha giden yol kötü niyet taşlarıyla örülüdür...
Hallac-ı Mansur, taşa tutulur dar ağacında.Taşların hiç biri yüzündeki tebessümü eksiltmeye yetmez. Onlar bilmiyorlar çünkü, anlamamışlardır onu.
Mansur gökleri dolduran bir "ah" savurur.Kendisine son atılan taş değil zira; dostunun elinden savrulan bir güldür...
Çölün kavuran sıcağında serin serpe akıp giderken yakınından, Hüseyin’in bir yudum suya teşne dudaklarına bin hasretle son bir defa dokunmayı murad eder Fırat nehri.
Yürekleri yakan asırlık gam tutuşur ve ne hicrân ki amân vermez buna ümmetin hakikât perdeleyen saltanat düşlü gangsterleri...
Son kaleler can siperâne, canı pahasına savunulur...
Son pişmanlık fayda vermez. Başı gövdesinden ayrılmaya hüküm verilenler son dua ile avutulur.
Usûldendir, idam mahkûmlarının masum addedilen son dilekleri yerine getirilir...
Künyesi okunur yenilerin, kılıç hakkı verilir, eski çağlar kapanır.
Savaş meydanlarında neferlerin canlarından damlayan son damla kan memleketleri kurtarır...
Son anda ulaştırılan güzel bir habere bazen koca bir hayat sığdırılır...
Anadolu’da tekne kazıntısı diye bilinir son doğan çocuklar, anne babaların dilinde "son beşiğimizdir" diye kıymet verilir...
Gün gün şafak sayılır asker ocağında. Son gün iple çekilir...
"Son mektubumdur bu sana. Gitmeye mecburum, beni anla! " der sevgili.
Nem tutar aşığın kirpikleri ve göz pınarlarından yanaklarına gül yangını iki damla sıcak yaş süzülür...
Vedalar hüzünlüdür.Terminalde otobüse bindirilen yolcu, yüreğinizden gider sanki. Otobüs hareket edip uzaklaşırken yavaş yavaş, buğulu gözlerle camın ardından yüzünüze dönen o son bakış hatıranızda, mıh gibi çakılıp durur...
Son vapur bazen, çoktan uzaklaşmış olur rıhtımdan. Son umut kırılır...
Ölüm döşeğinde sevdiklerinin son bakışına, dudaklarından son dökülene insan ne çok hasret kalır...
Dönülmez akşamın ufkunda hayata dair son fasıldır kalan. Dört omzun üstünde son yolculukla topraktan gelen toprağa teslim edilir...
Son çığlık yankılanır kubbelerde. Sürgünü son bulmaz mülteci kalanların. Mavi ile halvetleri sonbahara bırakılır...
Dil tükenir, gül kurur. Sis bağlar kisralar; çağın bütün idrakı putlanır. Karanlığın en kesif durduğu demde Son Nebi’nin ağzından son söz söylenir; mağaranın dar kapısından feleğe yayılan son nur huzmesiyle âlemler yeniden aydınlanır...
Vaad edilen vakte kadar güneş doğar, gün aralanır. Nefes alıp verilir. Alınan her bir nefes, son nefesten öncekinin hesabına yazılır...
Fuat Oskay
YORUMLAR
“İlk” yazı imiş... umarım “son” olmaz:) çünkü görünen o ki; bu kalemin kelamı okunur...
Kalemin Kelamı
Nitelikli ve güzel bir sayfa. Aynı ortamı paylaştığımız değerli arkadaşlarımız tarafından teveccüh buyuruldukça paylaşımlarımız devam edecek. Hürmet ve muhabbetle🙏🙏
Kalemin Kelamı
Nitelikli ve güzel bir sayfa. Aynı ortamı paylaştığımız değerli arkadaşlarımız tarafından teveccüh buyuruldukça paylaşımlarımız devam edecek. Hürmet ve muhabbetle🙏🙏
Kalemin Kelamı
Nitelikli ve güzel bir sayfa. Aynı ortamı paylaştığımız değerli arkadaşlarımız tarafından teveccüh buyuruldukça paylaşımlarımız devam edecek. Hürmet ve muhabbetle🙏🙏