- 337 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ASYA VE KEŞMİR'İN DURUMU
Bir devletin hem yüzölçümü hem nüfusu hem de ekonomik ve askeri gücü fazla ise o ülkeyi kaçınılmaz bir şey bekler. Yayılma/genişleme siyaseti! Peki, bu kötü bir şey midir? Buna cevap verebilmek için o ülkenin hareketlerine ve ufkuna bakmak gerekir. Eğer bir ülke sadece kendi ırk, din ve coğrafyasında yayılma isteği gösteriyor ise ve bunu sulh yoluyla yapıyor insanlara zarar vermiyor ve elde ettiği bölgeleri vatan addedip insanlarına karşı ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmıyorsa kötü olarak nitelendiremeyiz. Ama eğer hiç alakası olmayan yerleri işgal ediyor, harplere sebep oluyor, ele geçirdiği yerleri müstemleke veya hudut dışı toprak addediyor, adaletli davranmıyor ve soykırımlara, sömürmeye başvuruyor ise bu asla kabul edilemez! Bu hem dinlerin çoğuna hem akla ve vicdana hem de insan hakları ve kanunlara aykırıdır. Maalesef bugün büyük ülkelerin birçoğunda durum ikinci şekildeki gibidir. Mesela ABD’yi ele alalım. Kendi içinde bile bazı eyaletlere karşı ayrımcılık ( kuzey-güney çatışmaları) gösterilmektedir. İngiltere, Fransa ve Hollanda’nın kendinden olmayan deniz aşırı topraklarında durum farklı mıdır? Asla! O toprakları vatan saymazlar ve sömürmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Buna Fransız Guyanası’nı, Yeni Kaledonya’yı vs. örnek verebiliriz. Belçika’nın Kongo’da yaptıkları ise herkesçe malumdur.
Maalesef bu durum güneşin doğduğu diyarlarda da farklı değildir. Bugün Asya’da var olan devletlerin büyük bir kısmı tarihte boyunca Rusya, Çin, Japonya, Hindistan ve birkaç batılı devletin sömürgesi olmuşlardır. Batılı devletlerin hal ve tavırlarını anlamak mümkündür. Çünkü tarihi vetire bu alışkanlığı onlara kazandırmıştır. Lakin nasıl olur da Asyalı olan ve tarih boyunca türlü sıkıntılar çekmiş hatta bazıları Batı ülkeleri tarafından sömürülmüş Hint, Japon ve Çin milletleri aynı coğrafyanın evlatlarına böyle zarar verebilir?
Evet, bugün tüm Asya dört devletin (Rusya, Hindistan, Japonya ve Çin) gönüllerince at koşturduğu bir yerdir. Oysa Asya yüzlerce ırk, kabile, din, mezhep ve kültürün yaşadığı bir kıtadır. Sadece dört devletin kıtanın neredeyse tamamında hak iddia etmesi yersizdir. Rusya Kafkasya, Kırım, Orta Asya, Sibirya ve Slav olmayan birçok topluluğun memleketlerini işgal etmişti. Bugün topraklarının yarısını kaybetmiş durumdadır. Lakin hala ülke topraklarının ve nüfusunun yarısı Türk, Kafkasyalı, Sibiryalı ve Müslüman halklardan ve bunların kadim topraklarından meydana gelmektedir. Hatta bazı memleketler çekildiği topraklarda bile Frankafon ve Commenwelth benzeri teşkilatlar kurarak buraları kendine bağlamaya çalışmışlardır. Diğer taraftan Japonya tarihte Mançurya’ yı, Kore topraklarını, diğer Çin bölgelerini ve birçok adayı işgal etmişti. Bugün bunların neredeyse tamamını kaybetmiştir ancak tarihte birçok harbin yaşanmasına sebep olmuştur. Ve hala Çin ile anlaşmazlık yaşadığı adalar vardır. Hatta tabii olarak Tayvan’ın hakkı olan ufak tefek adacıklarda bile gözlerinin olduğu bilinmektedir. Çin’e gelirsek beklide 21. asrın en kapitalist, emperyalist ve faşist devletlerinden biridir bu komünist ülke! Zira iç Moğolistan, Tibet, Şarki Türkistan, Hong Kong ve irili ufaklı birçok adayı ve dahi (siyasi – ekonomik iplerle) Çinhindi topraklarını elinde bulundurmakta, Tayvan’ı ilhak etmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Çin’in kadim Çin topraklarına, Mançurya’ya, bazı adalara ve hatta Tayvan- Hong Kong’a sahip çıkma hakkı vardır. Zira buralar hakikaten Çin Halkının kadim topraklarıdır. Ama bunu belirttiğimiz kurallar dâhilinde yapmalıdır. Ama Tibet, İç Moğolistan, Şarki Türkistan ve Çinhindi topraklarında hiçbir hakkı yoktur. Buraları acilen kendi sahiplerine teslim etmesi zulüm ve baskılara son vermesi lazım gelmektedir.
Gelelim Hindistan’a… Hindistan bugün Asya’nın patronu gibi davranmakta ve sanki (bazıları kâmilen Müslüman, Türk ve Moğollardan oluşan) eyaletleri, nüfusu ve gücü yetmiyormuş gibi daha fazlasını istemektedir. Bundan dolayı sürekli Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka, Afganistan, Keşmir ve Çinhindi’nde at koşturmaya çalışır. Kendini büyük bir gezegen bu halkları da etrafında dönmesi gereken uydularmış gibi görür. Bu durumun farkına varmak için ülkede iktidara gelen ırkçı hükümetlere bakmak yeterlidir. Bu akla, vicdana, hukuka ve insanlığa aykırı bir durumdur. Kast sistemi, putperestlik-politeizm, erkek-kadın ayrımcılığı, kaçakçılık ve uyuşturucu madde tüketimi, nükleer silahlanma, tabiatı kirletme, saçma ve zararlı geleneklerin çokça bulunduğu bu ülke kendi iç meselelerini halletmiş, halkını refaha kavuşturmuşçasına etrafındaki bu memleketlere karışmaktadır. Sri Lanka’ya karşı büyük ağabey rolü üstlenmekte Çinhindi’nin kendisini desteklemesini istemekte (Biraz da İngilizlerin faaliyetleriyle) Pakistan ve Bangladeş’i birbirine düşürmekte bir de yetmezmiş gibi çoğunluğu Müslümanlardan oluşan Keşmir’i silahaltında tutmaktadır. Hem de kendisine verilen bölge ile yetinmeyerek, tamamına malik olmak istemekte uluslar arası anlaşmaları çiğnemektedir. Peki, kaçımız insanlara her türlü zulmün reva görüldüğü, ölüm, kıtlık, fakirlik, hırsızlık, aşağılanma, sakatlık, salgın ve tecavüz gibi hadiselerin günlük hayatın bir parçası olduğu (Keşmir) bu topraktan ve din kardeşlerimizden haberdarız. Haberdar olanlarımız ise buralar için ne yapıyor? Biz ne yapabiliriz ki demeyin zulüm altında yaşayan bu din kardeşlerimize karşı karıncanın Hz. İbrahim’in atıldığı ateşe su taşıması kabilinden en azından tarafımızı belli etmek için mutlaka yapılabilecek bir şeyler vardır. Ümit ve dua edip manevi olarak destek sağlamak, yazıp-çizmek, sosyal medya platformlarında paylaşım yapmak ve Keşmir’in kurtulacağına inanmak dahi boş durmaktan bin kat iyidir…
Kısacası demek istediğim şudur ki; Keşmir’i unutmayın dostlar. Ya Hindistan Keşmir’den vazgeçecek ya da insanlığın anlına kara bir leke daha sürülecek!
MUHAMMET BARAN ASLAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.