- 493 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Pencere
Her zaman bir Hayvan Arif vardır mahallede, Yaradan’a sığınıp şut çeken. Ona pas vermek istemezsiniz ama lakin Hayvan’lığı şutları kadar kabadayılığından da geldiği için ister istemez topu önüne yuvarlarsınız. O da fırsatı kaçırmaz ve sokağın dört yol ağzına bakan tarafına doğru asılır. Top kaleyi bulursa, zorla kaleci yaptığımız Sinek Tufan bir matador kıvraklığıyla yana çekilir, topa ‘Oley’ yapar ve gol atılır. ‘Atan alır’ felsefesini inkar eden Hayvan Arif sırtını kaleye dönüp kutlamaları bekler. Takım arkadaşları tarafından tartaklanmaya başlanan Tufan ise çareyi başını alıp alıp giden topun peşinden koşmakta bulur. Şanssızsanız top bir başka ‘Çerçeveyi bulanlar’ kategorisine dahil olur ve ilk katta oturan Sündüz Beylerin camından cebren ama hileye başvurmadan içeri girer. Önce derin bir sessizlik olur, kimse yerinden kıpıdamaz. Her kafada küçük hesaplar yapılır. Arif evde kimse olmaması için dua ederken, topun sahibi Altay kıymetlisini geri alabilmenin tek yolunun evde birilerinin olması gerektiğini bilir. Neden sonra bir gürleme duyulur:
’Keseyim mi ulan topunuzu?’
Güzel... Isıracak köpek soru sormaz. Top cam yaptırılıncaya kadar rehin kalacaktır. Sorun camı kimin yaptıracağıdır. Olayın sorumlusu Arif ‘Bana ne ki? En kötü top gider, o da benim değil zaten’ havasındadır. Altay ise topunu geri alabilmek için Arif’e baskı yapar. Arif Hayvan’lığına üçüncü boyutu omuzlarını silkerek katar. İster istemez araya girilir, maçlar için topları Altay’ın sağladığı Arif’e hatırlatılır, en sonunda herkes cebinden bir şeyler dökülerek zarar karşılanır.
Tabi bunların hepsi geçmişte kaldı. Artık sokaklarda top oynayan çocuklar görmüyorum. Onun yerine efendi gibi kramponlarını giyip, en yakındaki futbol sahasına gidiyorlar. Mesela komşu kızı Dabney öyle yapıyor. 14 yaş liginde, Middle Creek Critters takımında sol bek oynuyor. Haftada iki antremanları, bir gün de maçları var. Antremanlarını bile çim sahada yapıyorlar. Amerika’da hayat farklı azizim.
...
Belki de o kadar farklı değil. Tam kahvemi koymuş, manzaraya karşı bilgisayarıma oturacaktım ki oturma odasının sağdan ikinci penceresinin camı büyük bir gürültüyle aşağıya indi. Dahası camı kıran cisim hız kesmeden yoluna devam edip, şöminenin sol tarafından duvara saplandı. Tıpkı Arif, Tufan, Altay grubunun yaptığı gibi sessizlik içinde donakaldım. Kedim Necmettin ardına bakmadan içeri kaçtı. Zaten Necmettin’e de güven olmaz. Biri kapıyı çalsa kanepenin altına saklanır. Neyse ki böcek, kurbağa, yılan gibi içeri sızabilen haşeratla mücadelede iyidir, hiç birini canlı bırakmaz.
Artık camları yerinde değil yerde olan pencereye yaklaştım. Necmettin’in kaçması iyi olmuştu, yoksa bir de onu olay yerinden uzakta tutmakla uğraşacaktım. Öte yandan daha ciddi bir sorunla karşı karşıyaydım: Camcısı olmayan, isteyene onun yerine pencereci verilen bir ülkede yaşıyordum. Pencereci de önce size elini öptürüyor, sonra ailenizden birinin nikahını istiyordu. Dört ay önce pencerelerimi yenileme teklifi ile gelen zat bana ‘Sizin 34 pencereniz var. Hepsini yenilersek kabaca elli bin doları bulur.’ demişti. Kırık pencerenin önünde bu sözleri hatırlayıp, mırıldanmaya başladım:
‘Elli bölü otuz dört... Elli bölü otuz dört... ’
‘Çok özür dilerim.’
Hayvan Arif söze hiç bir zaman böyle girmemişti. Dışarıya baktım ve Arif’i unutuverdim. Uzun boylu, boyu kadar uzun düz saçlı, bebek suratlı, mini şortlu, sandaletli bir hanımla burun buruna geldim.
‘Özür dilerim’ diye tekrarladı, ‘Golf oyununda yeniyim. Arkadaşım bana var gücünle vur deyince ben de kontrolsüz bir şekilde topu sizin eve doğru gönderdim.’
‘Gerçek misiniz yoksa rüya mı?’ diyeceğim ama o bunu bir asılma denemesinin ucuz giriş cümlesi sanacak. Halbuki aklımdan geçenler tamamen bu soruya cevap bulma yönünde.
Benden ses çıkmayınca biraz tereddüt eder gibi oldu ama sonra cebinden çıkardığı cüzdanından bana kartını uzattı.
‘Zararın faturasını bu adrese gönderin; hemen ödeyeyim.’
Karta baktım, Pure Gold adlı mücevhercide çalışıyordu.
‘Adım Meghan, kartın üzerinde de yazıyor. Numara şirkete ait. Aradığınızda beni isteyin.’
‘Olur, ararım’ bile diyemedim.
...
Suç bendeydi aslında. Arkadaşların ‘Bu tip mekanlar şimdi çok moda’ şeklindeki gazına gelip, bahçesinden golf sahası geçen bir ev almıştım. Kağıt üzerinde her şey iyiydi: Evin değeri her geçen gün yükseliyordu, manzaram açıktı ve yeşilliğe bakıyordu, çevredeki insanlar kalburüstüydü. Uygulamaya gelince ise havada uçuşan gol topları vardı. Tenis topundan küçüktüler, ama çeliktenmiş izlenimi veriyorlardı. Bunların biraz büyüklerini II. Mehmet Konstantiniye surlarını dövmek için kullanmıştı. İşin kötüsü golf topunu alıp, ‘Keseyim mi ulan şimdi bunu?’ diye soramıyordunuz. Sorsanız kesin o piçözler ‘Bıçağına kıyıyorsan kes be amca!’ diye cevabı yapıştırırlardı. Biraz kuvvetli atsanız Hayvan Arif’in kalın kafasını bile delerdiniz bunlarla.
...
Top bir süre duvarıma saplı kaldı. Meghan’ın anısına onu yerinden çıkarmıyordum. Meghan’ı da aramıyordum. Arasam masraflarımı karşılayan çeki gönderecek, bir daha da onunla konuşmak için bahanem kalmayacaktı.
‘Sanki şimdi onu aramayınca konuşuyorsun.’ dedi çok bilmiş arkadaşım Beni.
‘En azından gelecekte konuşacağımızın ümidi var. Arasam o da kalmayacak.’
‘Ara, hiç olmazsa şansını dene. Belki bir hayırda bulunmak ister, seninle akşam yemeğe çıkar’.
Çıkmazdı. Hiç benimle aynı masaya oturacak birine benzemiyordu.
‘Nerede çalışıyordu demiştin? Versene şunun kartını.’
Beni kartı eline aldı, evirdi, çevirdi, sonra bana uzatıp: ‘Senin kız var ya, hayatta seninle akşam yemeğine gitmez.’
‘Niye ki?’ Bu gerçeği benim kendime itiraf etmem başka, Beni’nin suratıma yapıştırması başka.
‘Akşamları çalışıyor da ondan. Pure Gold mücevherci değil be aslanım; striptiz kulübü...’
...
Ertesi gün ilk işim Meghan’ı arayıp, paramı istemek oldu.
YORUMLAR
1700 dolarlık dans eden bir golf macerası :)
Zamanı bir süreliğine dondurmak ne iyi geliyor insana.
İlhan Kemal
Öyküdeki bir çok nokta gerçekten olaylardan alınma: Crabtree'deki içinden golf sahası geçen site (Orada oturmuyorum), Meghan, Meghan'ın çalıştığı Pure Gold, mekanın mücevherci sanılması... Tek büyük fark Meghan'ın camımızı kırmak için değil de dairemizi kiralamak için gelmiş olmasıydı. Kiracı adayları mali durumlarını belgelemek zorunda olduklarından Meghan'ın yılda 144 bin dolar kazandığını da biliyorum. Özetle o 34 camı teker teker kırmaya gücü yetiyor. Saygılarımla.
Not: Eşim daireyi başkasına kiraladı.