- 872 Okunma
- 11 Yorum
- 8 Beğeni
Çekmece
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Artık böylesini yapmıyorlardı. Çalışma masası tahminen 1920 yada 30 larda yapılmış. Zebrano deniliyormuş Afrika kökenli bu ahşabına. Ağaç Afrika’da doğsun, Amerika’da işlensin, Avrupa’ya satılsın, Asya’da da emekliliğini sürdürsün. Babamın ilerleyen yaşından dolayı çalışmayı bırakmasından beri bu masanın pek geleni giden olmuyordu. Öyle ki babam vefat ettiğinde kilitli çekmecelerin anahtarının yerini bilen bile yoktu. Uzun aramalardan sonra New Britain, Connecticut’ta yapılmış kilidin anahtarı gün yüzüne çıktı. Sonunda babamın çalışma masası benimdi.
Sekiz yaşında jiletle yaptığım yontma dışında yaşını göstermiyordu. 1980 de babam antik mobilyaların cilasında ustalaşmış Şekspir Ustaya masayı vermiş, o da hem masanın ömrünü uzatmış, hem de benim yontuğum bölgeyi elinden geldiği kadar kapatmaya çalışmıştı.
‘Satacak mısın?’ diye sordu kızkardeşim.
Satıp ne yapacaktım? Elime geçenle IKEA’dan üç tane daha masa alıp, onları da kendim mi monte edecektim? Babamın üzerinde profesörlük tezini, dahası bilmem kaç kitabını ve onlarca makalesini yazdığı masayı sırf antika diye satın alan birine mi verecektim? Ben kızıma böyle bir masa bırakabilecek miydim?
‘Yok. Ya sen?’
Mirası paylaşmıştık. Çalışma odasının mobilyalarını ve evdeki tüm kitapları ben almıştım, geri kalan her şeyi de kardeşim Melena.
‘Yatak odası takımına iyi para veriyorlar. Salondan da birkaç iyi parça çıkar. Gerisi çöp.’
Bahsettiklerinin hepsini 70 lerde annemle babam kule dibinden, konaklardan çıkartılan mobilyaların arasından seçmişlerdi. Kimbilir kaçı ‘Ercüment Efendi! Artık bu konak kiralık!’ cümlesini duymuştu. Şimdi ise kulaklarına gelen çöp olduklarıydı. Melena’ya karışamazdım; rahmetli annem gibi dediği dedikti.
Kardeşimin odadan çıkmasını bekledim. Uzaklaştığını duyar duymaz anahtarı tekrar kilide soktum ve sağ taraftaki çekmeceleri teker teker açıp, incelemeye başladım. Şaşırtıcı bir şeye denk gelmedim. Çocukluğumdan beri çekmecelerin içindekiler değişmemişti. En üstte dolmakalemler, ıstampalar, nasıl kullanıldığını hala çözemediğim hesap cetveli; altındaki çekmecede de pasaportlar, eski nüfus cüzdanları, ehliyet cüzdanları, yarısı doldurulmuş bloknotlar... Arada ilginç cisimlere de denk geliyordum tabi: mesela 1982 de Paris’e uçmuş olması gereken bir uçağın bileti ya da gerçeğine çok benzediği için babamın ortalıkta bırakmayıp, el altında tuttuğu oyuncak tabancam, dedemin kardeşi olan Dimitri Amcamın 23 yılında aldığı, ama 26 da mübadele ile Korfu’ya giderken geride bıraktığı İstiklal madalyası...
Elimi kesmeyi beklemiyordum. Çekmecenin içinde görünürde kesici bir şey olmamasına rağmen, elimin sırtı ince bir şekilde yarılmış, kan sızmaya başlamıştı. Bu kadar tozlu, kimbilir en son ne zaman temizlenmiş bir ortamdaki mikropları düşünerek Melena’yı seslendim, alkol ve yara bandı getirmesi için.
Yaramı tedavi ederken beklenen soru da geldi:
‘Nasıl kestin?’
‘Bilmiyorum. Elimi çekmeceye soktum. Geri çıkartırken kesilmişti.’
Kardeşim elimi bırakıp çekmeceyi incelemeye başladı.
‘Bu olmalı.’ Deyip bir zarf çıkardı.
‘Nereden çıkardın onu?’
‘Üstteki çekmecenin altına yapıştırılmış.’
Zarfa baktım, bir özelliğini göremedim. Kapalıydı, içinde belli ki bir şeyler vardı. Elime geri dönüp, kardeşimin yarım bıraktığı tedaviyi tamamladım.
‘Üzerinde bir şey yazıyor. Sen anlarsın’
Uzattığı zarfın üzerinde mavi mürekkeple birkaç kelime karalanmıştı.
‘Babam siyahtan başka mürekkep kullanmaz’ dedim.
‘Biliyorum’ dedi.
Δύο επιταγές ξύλου, κωδικοποιώ για το Φανάρι.
Yazılanı anlamıştım ama mektubu içeriği ile ilgili bir şey söylemiyordu. Dahası o zarf niye gizlendiğine dair hiç bir fikir vermiyordu.
‘Açsana’.
‘Niye?’
Elimdeki mektup babamdan son kalan hatıraydı. Sondan bir önceki hatırası Amerika’yı sabaha karşı üçte arayıp wifi şifresini bana sormasıydı.
‘Belki önemlidir. Hatta sakladığına göre ‘belki’si fazla, kesin önemlidir’
‘Tabi çok önemlidir. Ölürken bile kirada oturan babam bize gizli bir hazinenin haritasını bırakmıştır. Ya da muhasebe profesörü olduğunu sandığımız babam aslında KGB ajanıdır. Hadi gerçekçi olalım, babamın gizli bir aşkı vardır. Bu da o kadın ya da daha iyisi, o adamdan gelen son mektuptur. Ya da bizi evlat edinmesinin belgesidir.’
‘Saçmalama. Belki bir borcu filan vardı.’
‘Hayır. İki sebepten dolayı hayır. İlki borç belgesini adam niye saklasın? İkincisi borçlu olsa alacaklılar şimdiden kapımıza dayanmaz mıydı?’
‘Açmayacaksın yani?’
Zarfı alıp, özenle çantama koydum. Bugünden beş yıl sonra, babamla hala konuşacağımız şeyler olacaktı.
YORUMLAR
İlhan Kemal hocamda olmasa eskilerden kim karşılayacak bizi, en azından beni diyorum da; benim gibi eskiler alıp eskiler satmayı şiar edinmiş birine neleri çağrıştırmaz ki bu eski zaman çekmecesi
Nihayet, bir çekmecenin etrafında çekmece dolusu mevzunun harmanlanıp sunulması, bir öykü ustasının ince detaycılığı karşımızda yine
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket hocam
Gün başarınızı tebrik ederim
Nicelerine dilerim
Selam ve saygılarımla.
İlhan Kemal
Öyküyü yazarken söz konusu değildi ama bu hafta İstanbul'a gelip, söz konusu çekmeceyi kendim tekrar görme şansım olacak. Babam oraya baktığımı bile farketmeyecek ama ben de mühürlü bir mektup bulmayacağım.
Yorumunuzu görmek beni çok memnun etti. Saygılarımla.
İlhan Kemal
Aslında herkes geleceğe mektup yazmalı belki o mektuplar en güzel miras olacak bunu yapmayı düşünüyorum aslında.
İlhan Kemal
HERFE
Yazıp yüklediklerimiz aslında geleceğe bir mektup değil mi. kuşaktan kuşağa aktarılmayacak mı? Siteler ayakta kaldığı sürece gün be gün yaptığımız paylaşımları bir nevi günlük olarak görüyorum ben...
İlhan Kemal
İlgiyle ve tebessümle okudum "Çekmece"yi.
O antika masaya ve çekmecelerine sevgiyle dokunmalı. Hele hele hiç satmamalı. Satacaksanız bana haber verin lütfen. :)
Espri bir yana, çok sıcak bir diyaloğ ve anlatımdı. Zarftan ne çıktığını merak etmedim de değil hani.
Çok teşekkürler güne düşen paylaşım için, sayın Kemal.
Saygılarımla.
İlhan Kemal
İlhan Kemal
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Karakterler, karakterlerin isimleri, yaşantıları, kardeşlerin aralarındaki iletişimleri, esas oğlanın düşünce tarzı çok iyiydi bence. :) Gülümseten, bir dahaki bölümde acaba ne olacak dedirten, keyifli bir yazım diliydi.
Ben sizi taaa 2015 de, yeni üye olduğum zaman takibe almıştım. Uzun süredir okumamıştım sizi. En son geçen aylarda felan yazmıştınız sanırım. Bu büstlü fotoğrafı görünce hemen tanıdım. Var böyle, ara ara yazıp kendine hayran bırakan kalemler.
İyi pazarlar.
İlhan Kemal
Akıcı, merak uyandırıcı.
Bu minvaldeki öyküleri hep sevmişimdir.
Yüreğinize sağlık.
Saygılarımla ..
İlhan Kemal
İlhan Kemal
İlhan Kemal
İlhan Kemal
babaannemin sandığı geldi aklıma. halamların başında ufak kavga ettikleri. benim üç tencere için kavga mı edilir diye hayretle bakışlarım. hey gidi hey. daha neler neler. Allah rahmet eylesin. ikisinide. ha bir de içinde sizinki gibi üzerinde kodlamali bir mektup olup. zarfı da özenle çantaya koyacak biri olsa kesin harp çıkardı. bu mümkün değildi.
neyse keyifle okudum yazınızı. hem gülümsettiniz hem düşündürdünüz hem de merak ettirdiniz.
teşekkürler
saygılar
.
İlhan Kemal
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Saygılarımla.