Sütsüz Kek
İstisnasız her akşam telefon konferansındalar. Görüntülü konuşmadan edemiyorlar. Günün bilançosunu, raporları en ince noktasına kadar almadan edemiyor teyzeler ve yeğenleri...
- İyi akşamlar teyzoş. Bugün nasılsın bakalım?
- iyi akşamlar şekerim. Ya, ne olsun. Evdeyim işte. Bizde devrim olacak değil ya!
- Kızlar niye yok?
-Valla bilmem! Müsait değiller sanırım. Az sonra yine denerim: ne o canın sıkkın gibi? Bir şey mi oldu, diyor Sima.
- Yok canım ne olsun? Allah korusun be. Ağzını hayra aç! Ya aslında canım sıkkın tabii de, diyor teyzesi.
-Hı, e hadi anlat, beni merakta bırakacağına, derken, sırıtmadan edemiyor.
Sima, teyzesinin halini eğlenceli ve sevimli buluyor. Onu hayranlıkla izliyor.
-Canım, panik yapmasana! Aman sen de... Sütçümüz gelmedi bugün. Ona canım sıkıldı. Önemli bir şey değil yani...
Gözleri yuvarlak bir tepsi gibi büyüyen Sima, alnını tutuyor şaşkınlıktan. Arkasından kikir kikir gülüyor teyzesinin şımarıklığına. Sonra da yüzünü buruşturuyor. Başını sağa sola sallıyor.
-Sütçü gelmedi diye mi canın sıkıldı? Aman teyze, aşk olsun ama. Ödümü kopardın yaaa!
Daha teyzesinin cevap vermesine fırsat vermeden, niye gelmemiş ki, diyerek sürdürüyor konuşmasını.
-Ne bileyim! Koca gün aradım. Aha daha bu akşama doğru cevap verdi telefona. Efendim neymiş arabası yolda arıza yapmış. Dedim, keşke haber verseydin! Kek yapmaya başlamıştım süt her an gelir diye. Elimde kaldı. Çocuk özür diledi, filan... Meğer telefonu da çekmiyormuş. Amaaan! Bitmiyor bu sütçünün bahaneleri. Değişecem valla...
-E teyzoşum, olur böyle şeyler tabii. Bekleyeceğine yoğurt kullansaydın?
-Ben de zaten sonunda öyle yaptım. Ama bi güzel oldu, bi lezzetli oldu... Öyle bi kabardı... çok güzel, pamuk gibi oldu valla!
Yarısı yenmiş kek tepsisini gösteriyor. Övünç duyarak parmağıyla habire bastırıyor keke.
-Oy! Nefis görünüyor. Ya gördün mü? Boşu boşuna bekleyerek üzmüşsün kendini. De hadi, afiyet olsun teyzoşum.
-Teşkür canım. Neyse, senin günün nasıldı bakalım?
Sima önce bi mırın kırın ediyor ağzında bir şeyler geveleyerek. Teyzesi istifini bozmadan pür dikkat onu izliyor. Alışıktır Sima’nın dramatize eden beden diline. Sabırla bakarak bekliyor. Ağzındaki bakla çıkar nasılsa!
-Ya teyze hiç sorma! Bi kar yağmış bi kar yağmış! Dizlerimize kadar geliyor. Yetmezmiş gibi bi de soğuk bi fırtına... Öööfff! Yollar kapandı, ağaçlar devrildi. Bi görsen... Sanki felaket günü! Bazı bölgelerde elektrikler kesilmiş... Habire uyarı yapılıyor evden çıkmayın diye.
-Biliyorum. Duyduk haberleri. Niye sizi de mi etkiledi? diye soruyor sakin bir edayla.
-Hayır teyzoş! Ama insan tedirgin oluyor yani.
-Aman, canım ne takıyorsun kafaya. Kıştır. Olur böyle şeyler. Sen işine gidip gelebiliyorsan sorun yapma bence.
- Nasıl takmim kafaya teyzem; küresel iklim değişikliği işte. Her geçen gün daha da şiddetli olacak etkisi.
-Ya ya! Aynen öyle. Aha! Bi dur kapı çalıyor. Halla halla bu saatte kim olabilir?
-Sanki Sima’nın kapısı çalınıyormuş gibi heyecan yapıyor. De hadi, çabuk git aç sen!
Teyzesi ekrandan kayboluyor. Gerilerden sesler duyuluyor. Sima kulak kabartıyor daha iyi duyabilmek için; ama uğultudan başka bir şey duyamıyor. Bekliyor. Sabırsızlanıyor. Kalkıyor sandalyesinden. Bir bardak suyla geri dönüyor. Gözleri telefonun ekranında. İç çekiyor. Ofluyor, pufluyor. Bekliyor. Halla halla, deyip söyleniyor. Ne teyzesi geri dönüyor; ne de telefonu kapatıp ayrılabiliyor. Tedirginliği giderek artıyor.
Uzun bir bekleyişten sonra sesler yoğunlaşıyor ve daha iyi duyuluyor. Başkalarının sesleri de var? Elinden gelse, delip ekranı geri tarafa gidecek Sima, ama nafile.
Az sonra dönüyor Sima’nın teyzesi. Çok heyecanlı. Ah ah ah, diye dövünüyor. Sima’nın, teyzem, ne oldu? sorularına yanıt veremeyecek kadar telaşlı kadın. Ekrana takılıp takılıp kayboluyor. Sima sesini Yükselterek “teyze, teyze!” diye bağırıyor. Kalbi dört nala koşan bir atın kalbi gibi çarpıyor. Teyzesi az sonra beliriyor ekranda. Yüzü kızarmış. Ağlıyor.
-Ah ah ah! Simam, sonra konuşalım. Ah ah! Benim komşum... Çiğdem var ya... komalık! Şimdi ambulans... Seni sonra ararım. Hadi! Öpü...
Telefonun ekranına çakılı kalıyor Sima’nın tepsi kadar büyüyen yuvarlak, bal rengi gözleri. Kalakalıyor oturduğu yerde. Başı ellerinin arasında. Gözleri telefonda.
-Çiğdem mi? Aaaayyyy!
Heidi Korkmaz, 2022 Sthlm
YORUMLAR
anne ve babamın beni cok sevdiği zamanlar vardır. işte o anlar Sima diye seslenirler bana. yani ismimin ucuna iliştirirler. sevilen yanımı görünce çok mutlu oldum.
bu arada daha iki gün önce sütsüz kek yapmıştım bende. yani süt yerine bir bardak su koymuştum. çok da güzel oldu. hatta daha çok kabarmasina neden oldu sanki :) tavsiye ederim.
yine keyifle okudum sevgili Tüya
çok teşekkürler
sevgiler
.
Tüya
Kek meselesine gelince: Valla suyla kek denemedim hiç. Önerinizi sütsüz kaldığım bir gün uygulamak isterim!
Çiğdem mi? O sadece kurgulanmiş bir karekter, hikaye dahil :))
Çok sevgi ve selamlarımla.