- 402 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
ÜNİVERSİTE ANILARIM-7 ÂH İSTANBUL!
ÜNİVERSİTE ANILARIM-7
ÂH İSTANBUL!
"Gurbet eli davul zurna överler. Varıp baksan tokmak ile döverler"
Tren istasyonunda indim. Ortalık zifiri karanlık!
Beni karşılamaya kimse gelememişti. Erkeklerin hepsi çalışıyordu o ailede. Emine abla da annemden beter okuma yazması yok ,yol bilmez iz bilmez! Mecburen kendi başıma gidip bulacaktım adresi. İstanbul, sabahın o zifiri karanlığında bana, çok korkunç görünüyordu. Bir sürü otobüs durakta kapıları kapalı bekliyordu.
Ben ise minik bir serçenin ürkekliğiyle biraz geride bekliyordum. Korkuyordum da açıkçası. İçimden ’’Ah be annem! Buralara beni neden gönderdin ki, evdeyken kapı dışarı çıkarmazdın, çarşıya çıkacak olsak asla yalnız gidemezdik! Şimdi bu yaban ellere ne gereği vardı da beni tek başıma yolladın" diye söyleniyordum.
Korkuyordum çünkü cebimde bir yıl boyunca kız kardeşim için, yemeyip içmeyip biriktirerek aldığım altın yüzük vardı.Valizimde karagözlüme aldığım süpriz oyuncak vardı.Ya burada beklerken, arada yan yan bakan bu üç adam bana saldırır da o yüzüğü cebimden alırlarsa! Ya bana bir şey olursa! Korku ile iyice geriye çekilip büzülüyordum. O yüzüğü Kilis’e gittiğim de düğün hediyesi olarak Nuray bacıma verecektim.Daha onbeşine yeni girmişti . Onu belki annemin dediği gibi," orada eğitir kurslara gönderirler " diye kendi kendimi teselli ediyordum.
"Şu ortalık çabucak aydınlansa ve otobüsün kapısı bir an önce açılsa!" diye dualar ediyordum içimden.
Nihayet şoför geldi ve kapıları açtı. Önce o üç adam bindi. Sonra ben. Şoföre para uzattım "yok olmaz in, bilet al gel" dedi. "Tüm büfeler kapalı. Bileti nereden alacağım bilmiyorum ki."dedim. Adamın gözlerine yalvaran gözlerle bakıyordum. Yok!"Nuh "diyor "Peygamber" demiyor. "Tamam" dedim ineyim bari ne yapayım büfelerin açılmasını beklemekten başka çarem kalmadı. Tam arkamı dönüp inecekken , benden önce arabaya binen üç kişiden biri koşarak yanıma geldi."Al bende fazla bilet var" dedi. Karanlıkta dışarda beklemekten kurtulmuştum. Parasını vermeye çalıştım almıyor bir türlü. Ne yapacağımı şaşırdım. Beni kendisine borçlu bırakıyordu bu adam. "Allah’ım ,ne yapacağım şimdi ben" diye kıvranıyordum. Otobüs nihayet harekete geçti. Gidecegim adresi şoföre gösterdim. "Burası son durak. Aktarma yapacaksın. Son durakta ineceksin" dedi.
Durmadan yol alıyorduk. Ara ara otobüse inip binenler oluyordu. Aktarma yapacağım yerde bana bilet veren kişi de indi. Bu kez diğer otobüse benimle birlikte bindi. Aynı güzergâh herhalde diye kendi kendime düşünüyordum. Ancak son durağa kadar inmedi. Ben inerken o da indi. Peşimden geliyordu. İyi ki ortalık aydınlanmıştı. Bana bir şey yapamaz artık diye düşünüyordum . Yine de duraklayıp orada açık olan bir büfeye yöneldim. Hem gideceğim adresi sordum, hem de otobüs biletlerinden bir koçan aldım. Dönüp adama uzattım. "Buyrun biletiniz "dedim." "Yok ,ben bunun için gelmiyorum sizinle. Gittiğiniz adreste ya kimseyi bulamazsanız,başınıza bir şey gelmesin diye geliyorum. Hem ben de o tarafa doğru gidiyorum" dedi. Bu kez daha çok korktum."Eyvah! Bu adam bana musallat oldu. Nasıl kurtulacağım ben " diyerek valizime sıkıca yapışıp daha da hızlı yürümeye başladım. Adrese yaklaştığımda "ne olur Allah’ım! Evde olsunlar da bu adamdan kurtulayım’’ diye dualar ediyordum. Zile bastım, nefes almadan kapının açılmasını beklerken o da arkamda bekliyordu. Kalbim duracaktı nerdeyse! Geceden beri uykusuz ve yorgunluğun üzerine bir de bu adamın peşime düşmesi benim tansiyonlarımı alt üst etmişti. Tam o anda, merdivenlerden inen bir ayak sesi duydum. Bir kadın söylenerek geliyordu. Kapı açıldığı anda ben nur görmüş hacı gibi mutluluktan kendimi kaybetmiştim. Emine ablaydı kapıyı açan. "Şükür Allah’ım’’ dediğimi hatırlıyorum.
Adam o arada cebinden bir kart uzatmaz mı?
"Gitmeden bu numarayı ara ben yine yardımcı olayım " demez mi? Sanki kırk yıllık ahbap gibi!
Bu adam kendisini ne sanıyordu bilmiyorum. Ben dönüp bakmadım bile." Iyi günler "deyip kendimi içeri zor attım.
Emine abla, daha merdivendeyken başladı.Kimdi bu adam? Anlat anlatabilirsen. "Hele bir yukarı çıkalım az dinleneyim her şeyi anlatacağım "dedim ve anlattım
Evde, Emine abladan başka hiç kimse yoktu. Evin küçük kızı okuluna gitmişti. Ahmet amca ,Memet ve Halil her biri farklı işlerde çalışmak üzere evden ayrılmışlardı. Ben eve girer girmez büyük bir şok yaşadım. İstanbul ’u ve istanbul’a gidenleri hayalimde o kadar çok büyütmüştüm ki!
Bizim evimizde olan güzel eşyalardan hiçbiri yoktu evlerinde. Kilis gibi bir yerde bizim kırmızı ceviz oymalı koltuk takımlarımız, halılarımız , buzdolabı çamaşır makinemiz, fırınımız dahası avizemiz bile vardı. Demek ki biz babam olmamasına rağmen çok zengindik.Babam sağlığında bizi çok güzel yaşatmıştı. Şok yaşıyordum. Emine abla bana " yavrum gün kazandıklarını gün yiyoruz. Ancak yetiriyoruz. Memet evlenecek diye şu boş odayı dayayıp döşeyeceğiz. Bir çift halı alabildik.Bir de çamaşır makinesi alacağız. Birlikte kalır kullanırız. Eee! Kilis’e gelip gittik epey masraf oldu bize.Bir yüzük takmak epey masrafa neden oldu. Nuray’a hediyeler gönderdik. ’’Şimdi bir de düğün masrafı yapacağız. Herkes çalışıyor işte’’ dedi.
Ben çok kötü olmuştum. Uykusuzluk yorgunluk ve duyduklarım gördüklerim beni yaralamıştı. Biraz uyumak için izin istedim. "Tamam sen uyu, Müzeyyen okuldan gelirken ekmek alır getirir o zaman kahvaltı yaparız " dedi.
Öğleyin Müzeyyen okuldan gelirken ekmek alıp getirmiş ,Emine abla da kahvaltı hazırlamıştı. Kahvaltımızı yaptık. Ben çok huzursuzdum. "Alacağız, hazırlayacağız herkes çalışıyor "deyip duruyordu. Ben pazar akşamı tekrar Kilis’e dönecektim. Ama ortada hiç bir şey yoktu henüz. Akşam olunca Ahmet amca yorgun argın işten geldi . Beni görünce çok mutlu oldu. ’’Gel ano gel . Kilis’i çok özledim. Otur hele anlat’’ dedi. Halbuki ben Ankara’dan geliyordum.Ama o benden oraları duymak haber almak istiyordu. Halbuki geçen yıl Kilis’e gelmişlerdi. Ne sorduysa anlattım. Memet ile Halil’de işten dönmüşlerdi. Halil tamircide çalışıyordu. Mesut kardeşim ile Nuray kadar ancak vardı yaşı. Herkes ekmek parası yoluna bir işe sarılmışlardı. Memet , aşçılık, fırıncılık mesleği olunca onlara göre daha rahattı. Orada epeyce kurslar almış ,kendini geliştirmişti.
Güvenilir emin birisiydi. Mertti. O gece hepimiz birlikte oturup konuştuk. Yapacağız hazırlayacağız diyorlardı.
Memet, cumartesi günü için işyerinden izin almıştı. "Seni gezdireyim, başka zaman yok. Pazar günü döneceksin" dedi. "Gerek yok" desem de izin almıştı. Çok yorgundum ama yine de çıkıp dolaştık. Hayatımda ilk kez sahile gidip denizde yüzen insanları izledim. O kadar çok utanıyordum ki o insanları gördükçe.
Mayolu, bikinili binlerce insan şezlonglarda sereserpe yatıyorlardı. Babam da bize çok güzel bir şezlong almıştı ama o şezlong ile denize gitmek nasip olmamıştı .
Bir iki saat kumsalda oturup insanları izledik. "Nuray küçük , okuma hevesi içinde kaldı"dedim. Memet " Burada kurslara gönderirim, dışardan bitirmelere katılır. Bir çok kurs oluyor. Ben epeyce sertifika aldım. Nuray ’da boş durmaz gider.’’ Deyince biraz rahatladım. Memet askere gitmeden önce düğünü yapacaklardı. Ne Nuray’ın başka alternatifi kalmıştı ne de annemin. Aslında kendimi kurtarmış olduğum için sevinmem gerekirken aksine çok üzülüyordum. Keşke babam bu kadar erken gitmeseydi de bizler bu kadar zorluklar içinde kalmasaydık!
Annemin beklediği hiç bir şeyi göremeden sadece duyduklarımla ertesi günü otobüse binip Kilis’e döndüm. Yolda sürekli anneme neyi nasıl söyleyebilirim diye düşünüp duruyordum.
KARDELEN(Ayrıkotu)
20.02.2022
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar