- 434 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Rakıyla Birlikte
Ne çok yaraladın kendini sevgili okuyan.
Amma da çok çaresiz gece geçirip, mecburen uyandın ertesi sabaha, olsun.
Artık uykusuzluğun göğsümü deşip durduğu gecelerde kelimelere sarılmıyorum eskisi gibi. Ne bok anlatayım ki diyorum, kendime ettiğim bunca şey için kime şikayet, kime sitem edeyim. Onu da bir kenara bıraktım, anlaşılmaktan bile vazgeçtim. Çünkü insanlar birbirini anlamak istemenin çok ötesinde, herkes birilerini alkışlama yahut birileri tarafından alkışlanma peşinde...
Kafamın içinde dönüp duran kelimeleri sabaha karşı acelece kazdığım sığ bir mezara gömüyorum, ertesi geceye kadar çıkıp tekrar yakama yapışıyorlar. Bu sıkıcı döngünün içinde oturup sık sık ne zaman öleceğimi hesaplıyorum. Yarın mı, belli ki değil...
Rakı koy kendine, sevgili okur.
Bu bok çukuru dünyada sevmeye çalışmak gibi bir aptallığı nasıl yaptık biz değil mi? Ama yine de aşkın o büyüleyici kokusu etrafı sardığında çiçeklenmiş bir badem ağacı altında oturduk. İçi kıpır kıpır çocuklar gibi.. Ve hepimiz ufak tefek hatta belki büyük kötülükler yaptık, sonra da oturup ben bunu hak edecek ne yaptım diye sitem ettik. Ne acınası ki, sık sık aynada gördüğümüz yüze bile yalan söyledik..
- İyisin be oğlum, dünya da fena değil işte...
- İyisin be okur, bi rakı daha koy kendine...
Sana, içini ısıtacak güzel şeyler yazmak isterdim. Hatta biraz kıyak geçip bir paragraf bu dünyada çocuklar hiç öldürülmemiş, hiç kimseye tecavüz edilmemiş, hiç kimse açlık çekmemiş gibi davaranabilirim. İster misin ? İstersin elbette, insan sever çünkü üstünü örtmeyi iltihaplı yaralarının, kendini kandırmayı ve sanmayı sever insan...
Aşk, hep aynı yazılan ama herkesin içinde başka şekillerde okuduğu bir dalgadır sevgili okur. Biri ötekinin koca bir ülkeyi katledecek kadar da sevebilir, koca bir ülkeyi kurtaracak kadar da... Ne güzel bir hikaye olurdu değil mi ? Esir bir ülkenin içindeki güzel bir kadın için kurtarılmış koskoca bir ülke..
Siktir be..
Üzülme ve rakı koy kendine, sevgili okur.
O kadar kötü değilim ben de.. Sen beni bir de aşık olduğumda gör, taş duvarlardan çiçekler açtırmak gibi maharetlerim içimin derin madenlerinden gün yüzüne çıkıverir.. Değerli bir elmas parçası gibi büyülü kelimeler çıkar ağzımın içindeki eski meyhaneden.. Ama hepimiz biliyoruz ki elmas dediğimiz şey de alt tarafı taş işte.. Onu değerli kılan, ona biçtiğimiz fiyat. Tıpkı insanları, tıpkı hayvanları, tıpkı diğer her şeyi değerli kılan şey gibi...
Beni siktir et, sarıl biraz kendine sevgili okur.
Ben, tam ayaklarının altından sandalyeyi ittiğinde göğsüne keşke bir mektup yazsaydım pişmanlığı dolan ölmüş bir adamın açık gözleriyim. Büyüyen gözbebeğinin içindeki acıyım o ölü adamın. Ben sahnenin ışıkları söndüğünde yapayalnız kalan, hiç kimsenin gerçek yüzünü bilmediği meşhur bir palyaçoyum.
Ve yaralanmış bir kurt gibi kendi içimin dağlarında dolanırken, içimdeki sevimli tavşanlara, o güzel ceylanlara saldırıyorum.
Beni siktir et sevgilim okur.
Rakı koy kendine.
Bu gün, içim, eski dostların buluşup gülüştüğü, kapanmış eski bir meyhane.
YORUMLAR
Anthony Burgess tarzi bir yazı diliniz var..okurken sürükleyen keşke biraz daha devamı olsaydı derdirten bir kalem.
Dün bir ağlayan palyaço fotoğrafı ilişmişti gözüme, altında şunlar yazıyordu:
adamın biri doktora gider, doktora derki: ''hastayım, hayattan zevk alamıyorum. açlar aklıma geliyor, yemek yiyemiyorum. çıplaklar hatırıma geliyor, onlarla birlikte üşüyorum. her cinayette kendimi suçlu buluyorum.
her katil bıçağının kabzasını sanki benim ellerim tutmustur. her atılan kurşun benim kalbime saplanıyor. bütün bu toplumun suçları benim omuzlarıma yüklenmiş. artık gülmesini unuttum.
doktor, hastasını omuzundan tutar, pencerenin önüne getirir, perdeyi aralar, parmağıyla karşı duvardaki afişi gösterir. bu afişte, bir sirk palyaçosunun reklamı vardır.
azizim, der, şu palyaçoyu görüyor musun? tavsiye ederim, her gece bu palyaçonun gösterilerine git. bütün kederini, elemini, derdini unutursun. gülmeyi, kahkahayı öğrenirsin. hayattan yeni baştan zevk almaya başlarsın.
hasta basını eğer ;
''doktor'' der '' iste o palyaço benim!''
Bizde tıpkı o palyaço gibi yaşıyoruz.. tüm kötülüklere rağmen, yani mecburen.