- 327 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
-TOP POP DERKEN HOP DEMEK DÜNYAYA-(5)
“Bir olayın veya durumun, diğer açıklamalar daha olanaklı iken genellikle farklı politik güdülere sahip, kötücül ve güçlü grupların komplolarına başvurularak açıklanması.” Vikipedi kaynaklı bir komplo teorisi tanımı karşımızda.
Devamında ise “Komplo teorileri, yanlışlanmaya direnirler ve döngüsel akıl yürütme ile pekişirler: hem teoriyi yalanlayan bulgular, hem de teoriyi doğrulayan bulguların yokluğu; teorinin doğruluğuna dair kanıt olarak yorumlanır ve bu da komploların kanıt alanından inanç alanına geçmelerine yol açar.” Denilmekte.
Bir başka dikkat çekici tanımlama ise “Komplo teorisi, komplo ile aynı şey değildir. Barkun’a göre komplolar "iki veya daha fazla kişi tarafından tasarlanan ve/veya uygulamaya konulan gerçek gizli planlar" iken komplo teorileri "düşünsel bir inşa", "olaylara düzenli bir görüntü verebilmek için dünyaya uygulanan bir şablon" dur şeklinde kendini göstermektedir.
Komplonun tekil bir hadiseyle örtüşmesine karşın komplo teorisinde bir devamlılık, durmuş oturmuş bir sistem tasavvuru ortaya konmaktadır açıkça. Burada temel sorunun bazı olayları komplo teorisiyle açıklamanın paradoks oluşturması hali olduğu açıktır. Görünen o ki, ya yeryüzünde meydana gelen her olayı, meseleyi dünya sistemi ölçeğinde arka plan ögelerle ele almalı, ya da hiç bu alana bulaşmadan gözle görüleni izlemeli, veri almalıyız.
Şu kadar ki, komplo teorisiyle komplonun soyut ve somut, sürekliyle münferit arasında ayrışması da bilimsel bir yaklaşım olarak karşımızda durmuyor mu? Demek “ya herro ya merro” doğru bir yaklaşım değil burada. Genellikle kurumsal sistemin yasal biçimde işlediği düşünülürken, yer yer hatta azımsanmayacak kadar sapmalar olması da hiçte akıldan uzak değil.
Nasıl! Top pop derken neye, kime hop diyeceğiz buradan hareketle mi? İşte benim Z kuşağım, yer mi dolmayı? Yer mi lafazanlığı? X sabırla bekler, Y eee yani diye mırıldanırken, Z tık sorar birden. Alfa daha bızdık be yaa! Onlara da mı yükleme yapalım hemen? Merdivenin alt basamağından üste tak diye zıplanmayacağı misali, ay üssü alfadan da alfaya geçmek süreç meselesidir. Anlayacağınız biz X kuşağı insanı da bir nedenle alfayız gerçekte. Günümüzün alfa jenerasyonunun dilinden de anlarız elbet.
Evet! Nerede kalmıştık? Messi mi, Rony mi diyorduk da; sistemin son yıllarda Messi’ye meylinin arttığını, bunun ise salt ünlü futbolcunun büyüklüğüne bağlı olmadığını şahsen ben gözlüyorum. Hatta Arjantinli yıldız son dönemde dünyanın en büyük futbolcusu olsa dahi. İsterse öyle olsun bağlamında hani. Demem şu ki, futbolun dinamikleri ve kalite ölçüleri içerisinde biçimlenene kapalı değilim elbet. Söz gelimi Ronaldo’nun Filistinlilere yardım etmesi ve dahi İsrail’i eleştiren, Filistinlileri destekleyen açıklamalarının futboluna, futbolculuğuna dahil olması/edilmesi durumları fevkalade yanıltıcı olacaktır. Elbette bu hususiyetler nazarımda takdire şayandır. Ne ki, bu onun insaniyeti dairesinde kucaklanabilir ancak.
Peki ya, tam da bu sosyal ve insani özellikleri sebebiyle Portekizli yıldız alttan alttan gıdıklanıyor, çimdikleniyor, sinir uçlarına dokunan tutum ve davranışlara maruz kalıyorsa. Böylesi bir hale dahi boş gözlerle mi bakacağız? Şüphesiz hayır.
Bu noktada Ronaldo’ya farklı konular üzerinden açılan davalar kel alaka görünebilir de. Bunlardan biri Real Madrid’de oynadığı döneme aittir. 2017’de vergi kaçırmak bağlamında İspanyol savcılığı tarafından dava açılır. İmaj haklarından elde ettiği gelirleri gizleyerek vergi kaçırmakla suçlanmaktadır.
Ancak avukatları, Ronaldo’nun İspanyol yasalarına göre ne yapacağı konusundaki bir yanlış anlamadan dolayı az vergi ödendiğini ve bilerek vergi kaçırmaya çalışmadığını savunmaktadır. Yıldız oyuncuya bu konu ile ilgili olarak ilk kez böyle bir suç işlemek ve yirmi üç ay cezaya çarptırılmak, dolayısıyla iki yıldan az ceza almak bağlamında hapis cezası yönünde bir karar çıkmamaktadır.
Kuşkusuz vergi kaçırmak batı dünyasında hassas bir konu teşkil etmektedir. Buradaki hukuksal sistemin işleyiş biçimi ve mevzuya verdiği önem akla gelebilir. Buna göre Portekizli oyuncunun yasanın tarif ettiği bir meblağı ödemediği söz konusu ise üstüne gidilmesinin başka hiçbir hususa bağlı değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır.
Ancak Ronaldo’nun üstte arz ettiğim biçimde Filistinlileri destekleyen ve İsrail’e karşı çıkan tutumları da akıllardadır. Ve bu sıradan biri olmayıp alanında vitrin değer taşıyan bir insan olmaktadır. Buna mukabil sergilediği tavrın, izlediği tutum ve davranışların ses getirme, yankılanma hatta taraftar toplama potansiyelinin yüksekliği söz götürmez bir gerçek olmalı.
Vergi kaçakçılığı suçlamalarının yaşandığı ülkenin İspanya olması da ayrıca dikkat çekicidir. Yahudiler konusunda problemli bir tarihselliğe sahip olduklarını söylemek mübalağa olmayacaktır sanırım. Gerçi benzeri formasyona değişen düzeylerde tüm bir Avrupa’nın sahip olduğu da söylenebilir. Romalılardan bu yana Yahudilerin Kudis’ten sürülmesi, vatansız bir iki bin yıl geçirmeleri, 19’uncu yüzyıldan bu yana antisemitizmin Avrupa’da güç ve ivme kazanması da akla gelebilir.
Ne var ki, İspanya ortaçağın sonlarında yoğun biçimde bu sorunların yaşandığı bir ülke olarak karşımızdadır. Öyle ki, Madrid’de yer alan bir heykel İspanyol devletinin de bu hususu içselleştirdiğini gösterebilir. Evet, bir müzede sergilenen “Yahudi Hristiyan “ve Müslüman heykelinden” söz ediyorum. Burada secdeye varmış bir Müslüman, onun sırtı üzerinde bağdaş kurmuş bir Hristiyan ve onun da omuzları üzerinde dikilen bir Yahudi figürü yer almaktadır. Heykelle ilgili geçtiğimiz dönemlerde ilgi çekici bir olayda yaşanır. Bir Yahudi iş adamı heykele tepki göstermektedir. Eleştirisi garipsenir ve halbuki Müslüman ve Hristiyan üzerinde konumlandırıldığı, buna göre memnun olmasının doğal olduğu kendisine iletilir. Yahudi ise, öyle ama Müslüman bir ayağa kalkarsa hepimiz yıkılırız şeklinde yanıt verecektir.
Öte yandan, uygarlık tarihi parantezi içerisinde Yahudilerin İspanya’nın yumuşak karnı halini aldığı görülmekte.
Yine Ronaldo’ya dönersek, geçtiğimiz yıllarda farklı bir konu üzerinden, Las Vegas’ta 2009 yılında işlediği öne sürülen tecavüz suçlamasıyla ilişkili bir davada da yargılanmakta ve suçlamaları reddetmektedir. Bu, söz konusu tarihte bir barda tanıştığı ve birlikte olduğu bir modelle ilişkili olarak gündeme gelmektedir.
Davanın neticeye varış biçimi ise, Las Vegas Savcılığı tarafından, Cristiano Ronaldo’nun "iddiaların makul şüpheden öteye geçmemesi" sebebiyle ceza almayacağının açıklanması biçimindedir. Eee! Öyleyse mesele ne, rutin bir hukuksal işleyiş denebilir şüphesiz. Şu kadar ki, mankenin hemen o sıra değil de sonraki yıllarda bunu yaşadığını dillendirmesi, başlarda olayın baskısından kurtulamadığı şeklinde bir izahat getirmesi de ayrıca dikkat çekmektedir. Ronaldo ise yaptığı açıklamada “Hakkımda yapılan suçlamaları kesinlikle reddediyorum. Tecavüz, inandığım her şeye aykırı olan iğrenç bir suç. Adımı temize çıkarmaya istekli olsam da, masrafları bana ait olmak üzere kendilerini tanıtmak isteyen insanlar tarafından yaratılan medya gösterisini beslemeyi reddediyorum” demektedir.
Kuşkusuz tecavüz gibi bir iddianın, salt barda tanıştıkları ve karşılıklı rıza dahilinde otel odasına geçtikleri üzerinden saçma bulunması mümkün olmasa gerek. Manken kadın tarafından, odada iken kendisinin ilişkide bulunmak istemediği ve fakat Cristiano tarafından ilişkiye zorlandığı, devamında ise sertçe ilişkide bulunulduğu öne sürülmektedir. Ne ki, üstte yer verdiğim biçimde konu hukuksal düzlemde yıldız futbolcunun lehine sonuçlanmış görünmektedir. Ancak bu tip bir konuda hukuki neticeyi psikolojik sonuçlarını gözetmeden, tek başına bir olumluluk kriteri saymanın oldukça müşkül uyandıracağı da açıktır. Hani derim ki, çamur at izi kalsın mekanizmasının işlemesine müsait bir durum doğurduğu o kadar açık ki.
Nihayet vergi kaçakçılığı ve tecavüz gibi iki apayrı problemin aynı insanın yaşamında aynı dönemde patlak vermesi de ayrıca manidar olmalıdır.
Sözün özü, bir önceki bölümde yer verdiğim husus, Ballon d’or ödülünün son dönemde Lio lehine ballanıp durmasının bir ayağı da burada düğümlenmekte sanki. Hiç kuşkusuz iki binlerde iki vitrin sporcu. İstikrarlı, disiplinli, sporun fair play ruhu içerisinde kalan iki insan evladı. Ne var ki, bir dünya da var dünyadan öte. Eli ayağı rahat durmayan, bi şöyle denk durmayan.
-SON-
L.T.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.