- 226 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KURTLAR VE KUZULAR
Geniş bir arazide yaşayan kurt sürüleri vardı.
Bunların içerisinde bir gurup vardı, ki diğerlerinden daha güçlüydü.
Çünkü boz kurt oradaydı.
Boz kurt sürünün lideriydi ve kendinden başka üç erkek sekizde dişi kurt vardı.
Dişi kurtların hepside boz kurtla çiftleşirlerdi.
Eğer boz kurt göz yumarsa ara sıra diğerlerine de giderlerdi.
Boz kurt bir olaya yoğunlaşınca dişi kurtların hepsini de diğerlerine terk etti.
Dişi kurtlar bu işe bir anlam veremediler.
Boz kurt bir gün diğer üç kurdu da yanına alarak bir dağa tırmandı.
Diğer kurtlardan birisi kara, birisi beyaz diğeride kahve renkliydi.
Dağın tepesine geldiklerinde boz kurt bunlara aşağıda otlamakta olan sürüyü gösterdi.
Sürü bir çoban iki köpek beş yüz civarındada koyundan ibaretti.
Bunlar sürüyü tepeden kuşbakışı gözetlemeye aldılar.
Boz kurt sürüyü işaret ederek bunlara‘bakın’dedi.
Diğerleri baktıklarında çok özel bir şey göremediler.
Boz kurt bunlara gördüğü noktayı tarif edince, orada yeni yetişmekte olan, koç adayını gördüler.
Yani kuzulardan birisi büyüyüp gelişmiş yakında koç olacak.
Dikkatlice bakınca kuzunun etine buduna dolgun olduğunu gördüler.
Sanki gözlerinde dürbünleri varmış gibi kuzunun seklini, şimalini beyinlerine yazdılar.
Kuzu artık nereye kaçarsa kaçsın kurtuluşu yoktu.
Kuzuyu görünce diğerlerinin ağzı sulandı fakat boz kurt bunları aman ha deyip uyardı.
Boz kurt bunlara o kuzuyu yemek yok deyip planını anlattı.
Daha sonrada planı uygulamaya koydular.
Kurtlardan ikisi sürüye saldırıyormuş gibi yapıp köpekleri üzerlerine çektiler.
Köpekler Kangal cinsinden olmadıkları için, akılsızlık yapıp bunların peşine takıldılar.
Kurtlar bunları sürüden uzak bir yere, ormanın derinliklerine kadar çektiler.
Kurtlardan biriside çobanı oyalayınca, boz kurt koç adayını sürüden ayırdı.
Yalnız kalan koç adayı şuursuz bir şekilde sağa, sola kaçmaya başladı.
Boz kurt önünü kestikçe yön değiştirip durmadan koştu.
Koşarken,de kurda yem olmamak için tüm aklını kullanıyordu.
En ufak bir tökezleme onu yem olmaktan kurtaramayacaktı.
Oda azami dikkati gösterip tökezlememeye çalışıyordu.
Artık saniyeler önem kazanmıştı.
Koç adayı bunları düşünürken, boz kurtta kafasında başka planlar yapıyordu.
Oda koç adayını yakalayıp sokmuş çalıların arasına becerip duruyordu.
Koç adayı bir ağacın altına yaklaştığında ağacın altında bir şey fark etti.
Fark etti çünkü bütün dikkatini yola vermişti.
Ağacın altına geldiğinde fark ettiği şeyin üzerinden atlayıp karşıya geçti.
Kafasında hoşluğu yaşayan boz kurt bunu fark edemedi,
ve küt diye tamda o şeyin üzerine bastı.
Artık boz kurt kurt kapanındaydı.
Birisi dar bir geçide kurt kapanı kurmuş ve üzerini yeşil otlarla örtmüştü.
İste boz kurdun fark edemediği şey buydu.
Yani kapanın kendisiydi.
Kapanın kapmasıyla boz kurt yuvarlandı ama kapan bırakmadı.
Can acısıyla sağa sola sıçradı fakat para etmedi.
Bir kez kapana kısılmıştı.
Çaresiz bir şekilde etrafına bakıyorduki, diğer üç kurtta geldi.
Bunlar boz kurdun halini düşünüp onu kurtarmaya çalışıyorlardı ki üzerlerine bir ağ indi.
Şimdi dördü de ağın altında kalmıştı.
Başlarını yukarıya çevirip baktılar ki, kıllı kılçıklı bir adam oturuyor ağacın tepesinde.
Adam sessiz sakin aşağı inip, ağını toplayıp sırtına vurduğu gibi mağarasına geldi.
Ağı sırtından kaldırıp yere attı ve mağaranın kapısını büyük bir taşla kapattı.
Karanlıkta kurtların gözleri parlar derler, bu durumu görünce gözleri dehada parladı.
Adam bir ateş yakıp bir iki parça et kızartıp yemeye başladı.
Boz kurdun bacağı hala kapana kısılı vaziyetteydi.
Adam karnını doyurunca bunları ağdanda kapandan da kurtardı.
Fakat gidebilecek hiçbir yerleri yoktu.
Tam anlamıyla kapandaydılar.
Acaba adam bunlara ne yapacaktı hep onu merak ediyorlardı.
Dördü birden adama saldırsalar bir şey yazmazdı.
Çünkü adam çok babayiğitti.
Hemde vahşi bir görünümü vardı.
Bunları tuttuğu gibi duvara çalabilirdi.
Bunlar kaderlerine razı bir şekilde kurbanlık koyun gibi bekliyorlardı,ki adam bunlara,
-Kutsal kitapları okumuştursunuz herhalde dedi.
-Biz okuyup yazma bilmiyoruz ki dediler.
-Kuzuları becermesini biliyorsunuz deyince adam, korkularından dilleri tutuldu.
Bu işi adamın nereden bildiğini merak etmişlerdi ki adam
-Ben her şeyi bilirim dedi.
Şimdi dahada korkmuşlardı.
Çünkü adam affedecek birisine benzemiyordu.
Gecenin bir yarısı olduğunda adam arka tarafta bulunan bölmesine çekildi.
Çekilmesiyle horlamaya başladı.
Kurtların zaten ayakta duracak halleri yoktu.
Adamın horultusunu duyar duymaz hemen uyudular.
Az bir zaman sonra adam sessizce gelip aralarından bozkurdu alıp bölmesine götürdü.
Diğerlerinin haberi bile olmadı.
O anda bir çığırtı koptu.
Bu boz kurdun sesiydi.
Boz kurt öyle bir bağırdı ki o anda kapı açık olsa sesi karşı dağlarda yankılanacaktı.
Kapı kapalı olduğu için sadece içeridekiler duydu.
Onlarda korkuyla sıçrayıp ayağa kalktılar.
Zaman ilerledi ve boz kurdun seside kısıldı.
Sabaha karşı bacaklarını ayırarak çıkıp geldi.
Diğerlerinin yüzüne bile bakmadan kapıya yakın yere yatıp uyudu.
Diğerlerini ise uyku tutmadı ve karşılıklı bakışıp durdular.
Sabah olduğunda adam hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gitti.
Giderken de deliği kapamayı ihmal etmedi.
İşini sağlam yaptığı her halinden belli oluyordu.
Akşama doğru elinde dört tavşanla geriye geldi.
Tavşanları kim yiyecekse.
Millette iştahmı kaldıki tavşan yesin.
Boz kurdun akıbetini gören diğerleri bu işten kurtuluş olmadığına iyice kanaat getirdiler.
Her ne olacaksa bir an evvel olsada kurtulsak diyorlardı.
Adam ise o gece akşamdan başladı ve sabaha kadar diğerlerini de bağırttı.
Sabah olduğunda kapıyı açıp hepsinide serbest bıraktı.
Fakat ’sana bir öğüdüm daha var’ diyerek boz kurdu bir kez daha yan odaya aldı.
Boz kurdu bir kez daha bağırttı ve onuda serbest bıraktı.
Bunlar mağaradan ayrılıp bacaklarını ayıra, ayıra yollarına devam ettiler.
Bir dağın etrafını dolanmışlardı ki sürüsünü otlatan bir çoban gördüler.
Yollarını değiştirip karşı dağa atladılar.
Yolu uzattılar ama emniyetteydiler.
Kimselerle dalaşmadan mekanlarına gelmişlerdi ki, eşlerine görünmeye cesaret edemediler.
En iyisi onlardan uzak bir yerde toparlanıp öyle gitmeliydiler.
Ufaktan ufaktan avlanıp bir kaç gün içerisinde kendilerine gelmişlerdi ki diğerleriyle buluştular.
Dişiler koşup bunları yalamaya başladılar ama kimsenin aldırdığı yoktu.
İştahları tümden kesilmişti.
Zamanla sürüye bir hastalık bulaştı.
Boz kurdu aldığı gibi yere vurdu.
Tüyleri dökülüp cas cavlak kaldı.
İskelet ayna gibi parlıyordu.
Arkasından diğerleri de derken sürüne, sürüne Dünyayı terk ettiler.
Dişi kurtlar bu işten bir şey anlamadılar.
Artık iş başa düşmüştü, kendileri avlanmak zorundaydılar.
Bir zaman sonra sürüye bir boz kurt geldi.
Dişilerle tanıştı ve hemen saygı gösterdiler.
Artık sürünün yeni bir lideri vardı.
Bu boz kurt hiç ava çıkmadı, sadece sürüyü korudu.
Her hangi bir yerde koyun yahut ta kuzu gördüğünde, tüyleri diken diken oluyordu.
Nedenini sorduklarında ’Her zaman aza kanaat etmek iyidir’ dedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.