- 289 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYLE BİR HİKÂYE / BAHAR YAĞMURLARI GİBİ - 1
ROMAN
Yan tarafımda iki masa önümde oturuyordu, yerimden kalkarak yavaşça yürüdüm. Tam yanına gelince,
‘’ Bugünde gelmedi değil mi?’’ Diye sordum. Birden irkilerek bana döndü,
‘’ Hareketlerimi mi izliyorsunuz?’’ ‘’ Hayır ‘’diye cevap verdim.
‘’Sizi takip etmiyorum, ilgimi çektiniz. Oturabilir miyim?’’
‘’ Sizi tanımıyorum neden oturmanıza izin vereyim?’’
‘’ Benim beklediğim de gelmedi ama buraya gelmemi sadece bu bahaneye sığınmak istemiyorum.’’
Bir kaşını kaldırarak,
‘’Başka sebepleriniz de mi var?’’
‘’ Evet, ama bekleyebilir. Buraya üçüncü gelişiniz ve defalarca saatinize baktıktan sonra umutsuz bir şekilde kalkıp gidiyorsunuz.’’
‘’ Evet, ama gördüğüm kadar sizde yalnızsınız. Sizin ilginizi çekmeyi neye borçluyum?’’
Gözlerine bakarak, sorusunu cevapladım, ‘’Konuşacaklarım özeline girmekle eş değer. Şu anda bunları konuşmaya ne ben hazırım ne de siz hazırsınız.’’
‘’ Benim özelim sizi niye ilgilendiriyor ki?’’
‘’ Boyunuz’’ diye cevap verdim. Güldü, gülümsemesi o kadar doğal ve o kadar güzeldi ki bende güldüm. Birden ciddileşti,
‘’ Sizin daha adınızı bile bilmiyorum?’’
‘’ Benim adım Oktay.’’
‘’ Adım Buse, ama bir sorun var çok önemli?’’
‘’ Nedir önemli olan sorun?’’
‘’ Yaşınız, benimle arkadaşlık yapacak kadar genç değilsiniz.’’
Gülümseyerek,
‘’ Bu arkadaşlıktan ne beklediğime göre değişir Buse.’’
‘’ Onu sen söyleyeceksin. Şimdi kalkmam lazım.’’
Bir an düşündükten sonra,
‘’ Numaranı söyle. Çaldıracağım kaydet.’’
‘’Tamam’’ diye cevap verdim.
‘’Çaldır kaydediyorum. Benimle buluşacağın zaman başkasına söz verme, yoksa beni göremezsin.’’
‘’ Anlaştık’’ dedi ve yürüdü çay bahçesinden çıkıp kalabalığın arasına karıştı.
2
Tadım kaçmıştı, fazla oturmadım. Buse’nin arkasından bende eve döndüm. Bilgisayarın başına oturarak, günlük yazımı yazdım ve yattım.
Aradan bir hafta geçti. İş güç derken, Buse tamamen aklımdan çıkmıştı, ta ki beni arayıncaya kadar,
‘’ Merhaba Buse nasılsın? Beni unuttuğunu sanıyordum. Beni şaşırttın.’’
‘’ Şaşırtmak sana mahsus bir şey. Onu bunu boş ver. Yarın öğleden sonra buluşmaya ne dersin?’’
‘’ Bana uyar ama iki de bir saate bakmak yok.’’
‘’ Aklına geldikçe yüzüme vurmasan olmaz değil mi?’’
‘’ Alınma hemen şaka yaptım, saat dört gibi orada olurum.’’
Saat üç buçuk gibi dükkândan ayrıldım. Çay bahçesine gitmem beş dakika tutmadı. Buse’yi uzaktan gördüm, biraz canım sıkıldı. Kız yalnız değildi. Yanında üç arkadaşı daha vardı. Özellikle beni görmesi için yanından geçip her zaman oturduğum masa 21,e oturdum. Defterimi, kitabımı ve bulmacamı yanımda taşıdığım çantadan çıkartarak masanın üzerine koydum. Son iş olarak kendime demli bir çay ısmarladım. Önce bulmacayı çözmeye başladım. Anladığım kadarı ile bu gün Buse’den bana hayır yoktu. Ama Buse’nin sesini duyunca yanıldığımı anladım,
‘’ Oturabilir miyim acaba?’’
‘’ Tabii ama karşıma otur. Arkadaşların ne oldu?’’
‘’ Onlar mı? Biraz erken geldik, kalkacaklardı gittiler. Ne yaptın hafta boyu?’’
‘’ Çalıştım, sen ne yaptın?’’
‘’ Hiç!’’
‘’ Nasıl yani hiç?’’
‘’ Hiç işte. Sen ne iş yapıyorsun?’’
‘’ Ufak bir kitabevim vardı, onu da oğluma devrettim. İşten kopamadığım için dükkâna takılıyorum. Boş zamanlarımda da has bel kader bir şeyler yazıyorum.’’
‘’ Ne güzel beni de yazarsın.’’
‘’ Niye olmasın ki? Yazmaya değersin. Zaten bu yüzden ilgimi çektin.’’
‘’ Ne alaka?’’
‘’ Bir kitaba başlarken, öncelikle karakterleri tespit ederim. Önceliğim onlara şekil vermektir. Tesadüfen okuduğum bilimsel bir yazıda, bir kız ne kadar geç regl olursa o kadar uzun boylu olurmuş. Bunun doğruluğunu çevremde bulunan kadınlardan öğrenme şansım yoktu. Karşıma sen çıktın. Tam aradığım bir örnektin. Bu fırsatı kaçıramazdım. Şimdi soruyorum sana kaç yaşında regl olmaya başladın?’’
Zorda olsa da amacımı gayet açık bir şekilde anlatmıştım Yüzüne bakarak cevabını beklemeye başladım. Önce biraz kızardı. Hiç beklemediği bir yerden saldırıştım.
‘’ Gerçekten bu soruyu soruyor musun bana?’’
‘’ Evet, sordum bile. Bir kız çocuğu normal olarak ilk âdetini on iki, on üş taş çatlasın on dört yaşında görmeye başlar.’’
‘’ Senin için çok mu önemli bu konu?’’
‘’ Evet, önemli çünkü bunu kitabımın birinde kullandım.’’
Başını eğdi ve kendi kendine konuşur gibi sorumu cevapladı.
‘’ İlk âdetimi on sekiz yaşımda gördüm. Arkadaşlarım benimle sübyan diye alay ediyorlardı.’’
‘’ Ve sende üzülüyordun değil mi? Boşuna üzülmüşsün gördüm arkadaşların yanında cüce gibi kalıyor. Sen şimdi mutlu musun? Onu söyle bana gerisini boş ver. Bu günkü buluşmamızın konusu buydu. Cevabımı aldım. Şimdi söyle bana ne ısmarlayayım sana?’’
‘’ Sütlaç, sütlaç isterim.’’
‘’ Tamam söylüyorum. Burhan, bize iki sütlaç göndersene?’’
‘’ Tamam, abi geliyor.’’
‘’ Beni çok şaşırttın, kırk yıl düşünsem böyle bir soru ile karşılaşacağım aklıma gelmezdi.’’
‘’ Daha yeni başladık. Her buluşma yeni bir soru. Bundan sonraki soruyu henüz kitabımda kullanmadım. Beklediğim cevabı da veremeyeceksin, her şeyine iddiaya girerim.’’
‘’ Şimdi sormuyorsun yani? Bir dahaki buluşmamızın konusu sen olacaksın ben soracağım sen cevap vereceksin. Anlaştık mı?’’
‘’ Bu demektir ki arkadaşlığımız devam edecek. Sütlaçları bekletmeyelim. Yoksa üzülecekler. Sahi sormayı unuttum nerede oturuyorsun? Kitap okumayı sever misin? Hobilerin neler?’’
‘’ Yeter ama her buluşma ayrı bir konu olacak. Saat sekize geliyor. Gitme vakti yaklaştı. Ben kalksam iyi olacak. Sen beni aramayacaksın. Her defasında ben seni arayacağım.’’
‘’ Sorularıma cevap vermedin?’’
‘’ Bir dahaki buluşmamızı bekle.’’
Buse ile arkadaşlığımız böyle başladı. Yalansız dolansız ben yazmaya devam ettim oda anlatmaya.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.