- 727 Okunma
- 4 Yorum
- 6 Beğeni
SERÇE
Isparta’ya görülmemiş kar yağdı. Karın ağırlığını taşıyamayan birçok ağaç kollarından oldu. Direkler yıkıldı, teller koptu, koca şehir dört gün elektriksiz kaldı. Beş yüz bin nüfus karanlığa, soğuğa teslim oldu. Elektrikli cihazlar, kaloriferler çalışmadı. Üşüdük, telaşlandık, tasalandık, hatta korktuk bile…
Sarındım battaniyeye. Bir sandalye koydum evimin yola bakan penceresinin önüne. Başım ellerimin arasında dışarıyı seyrediyorum. Cadde bomboş. Kar duracak gibi değil, gökyüzü griye kesmiş.
Gördüklerim aldı eski günlere çocukluğuma götürdü beni. Bunun kadar olmasa da buna benzer günleri hatırladım. Annemin eli titreyerek sobaya attığı odun kömür bitince, yenisi alınıncaya kadar soğukta otururduk. O yıllarda belki arızaların çokluğundan ya da borcumuzu ödeyemediğimizden elektriksiz kalır, derslerimizi yuvarlak yemek sofrasının üstüne koyduğumuz gaz lambası ışığında yapardık. Lambanın ışığında annemin, babamın duvara vuran gölgeleri büyür devleşirdi. İlerleyen yıllarda elimiz ekmek tutmuş, şıkır şıkır aydınlıklı, külsüz dumansız kaloriferli evlerde oturduk. Demek ki alışılan rahat hayat, geçmişteki yoksulluk yıllarını unutturabiliyormuş.
Hatırladım. Şükrettim.
Ağacın duldasına bir serçe kondu. Etrafına telaşla bakındı. Sonra uçup gitti. Biraz sonra tekrar geldi. Yine aynı dala kondu. Yerlerde bir karış toprak görünmüyor, her yer kar. Tekrar gitti, tekrar geldi. Bir şeyler arıyordu. Aradığı yem miydi? Ya da eşini kaybetmişti de telaşı ondan mıydı? Bir zamanların
namlı kabadayısı Ustura Kemal gibi havalı havalı yürüyen leylek neredeydi? Serçenin öyle bir yürüyüşü yoktu aslında.(serçeler adım atamaz zıplayarak ilerlerler) Leylek kışın geleceğini hissedince rahatını düşünmüş sıcaklara uçmuştu. Serçe ise açlıktan, soğuktan düşüp ölmeyi tercih etmiş, vatanını terk etmemişti. Serçeye saygı duydum. Asalet, vefa böyle bir şey işte...
Önemli olan cüsse değil yürek, zarf değil mazruf, kemiyet değil keyfiyettir.
Gün geceye el verdi. Pencereler ışıksız, sokaklar insansız sessiz. Girdim bir yorgan iki battaniyenin altına. Uyku hak getire. Düşünüyorum:
“Kuşlar böyle de biz insanlar nasılız acaba?”
Yaradılışımız gereği toplu yaşamak zorunda olan ve ölümü bilen tek canlıyızdır. Her ne kadar fedakârlık, özveri edebiyatı yapsak da genelde bencilizdir. Yaşamımızda dostlarımız arkadaşlarımız olur. Bazen Ocak’ın, Şubat’ın soğuğunu görünce baharın güzelliklerini, Temmuz’un, Ağustos’un sıcaklığını unuturuz. Temel sağlam değilse üzerine yapılan bina ne kadar görkemli olursa olsun bir gün göçer. Bunu da en iyi mimarlar, mühendisler bilir. Bir de şöyle bir gerçek var. Çok dostu olanın hiç dostu yoktur. Dostluk; nüfus kayıtları ayrı olsa da kardeşliktir bence…
Kardan girdik, kardeşlikle bitirdik.
SELAM VE SAYGIYLA…
YORUMLAR
Ağabey... Bir yere ölümüne bağlı olanların özgürlük anlayışının var olma bilincini eksiksiz ve gerçekçi olarak taşıdıklarını, bu bilincin bir yüzünü dostluk ve kardeşlikte samimiyetin meydana getirdiğini bir 'kış serçesi'nde görmek ve simgelemek...
Bunu bu yalınlıkta anlatmak...
Yine çok güzel yazmışsınız, ağabey...
Selam ve saygılarımla.
Bedri Tokul
Sağlık ve benzeri nedenlerle uzun zamandır Defterde yoktum.
Allaha şükürler olsun. Şimdi daha iyiyim.
Bu yazı beni, yazılarımı gerçek sevenleri görmemi sağladı.
Sana ve diğer okuyup yorum yazan kardeşlerime yürekten teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun.
Selam ve Saygıyla...
Sevgili ağabeyim
Bu ülke çok kar kış gördü. Söylemiş olduğunuz bir soba etrafında sıcak ama bir o kadar da Zorlu kış şartlarını çocukluğunda ben de aileme yaşadım. Şu anki konforunuzu çocukluğumuzda zengin sayılabilecek aileler bile yaşamadı. Doğa koşulları ile baş etmek zordur. Bu kadar kar yağışını çok uzun zamandır görmemiştik ancak bir noktaya değineceğim elektrik idareleri özelleştirilirken bakım ve onların yenileme işini kime verdiler. Bu devasa demir direklerin kar kışa karşı koyamamazsını anlayamıyorum. Koskoca Eyfel Kulesi demirden Yıllara meydan okuyarak ayakta. Bir ihmal var.
Aynı sıkıntılar Isparta kadar olmasa da Kırşehir'de de yaşandı Umarım gereken çözümleri alırlar da tekrarı yaşanmaz.
Çok geçmiş olsun.
Yazınız bir harikaydı devamını bekliyorum.
Sevgi ve saygılarımla
Bedri Tokul
Yorumunda senin değindiğin konuları da yazacaktım. Televizyonlarda söylenmesi gerekenler yeteri kadar söylenmişti. Düşündüm vaz geçtim. Yazının uzamasını da
istemedim.
Sağlığım daha iyi. İlgine yürekten teşekkür ederim.
Farkındayım bu yazının bir çok hataları, noksanları var.
İleride daha güzel, daha özenli yazılarda buluşmak dileklerimle
Selamlarımı, sevgilerimi Saygılarımı gönderiyorum.
Sağ ol, var ol vefalı kardeşim benim...
Isparta'nın durumunu haberlerde görmüştüm. Elektrikler kaç gün kesilmiş, hatta yaşlı bir adam evinde soğuktan donarak ölü bulunmuştu.
Benim kuzenim de eğitimini tamamlamak için Isparta da yaşıyor kaç yıldır, oraya gitmedim ama sayesinde fotoğraflardan çok sevdim Isparta'yı.
Pencere kenarları hep eskiye götürür insanı. Sizin yazınızda beni eskiye götürdü. Sıcak ve samimi o sobalı zamanlara.
Selamlar, saygılarımla Bedri baba.
Bedri Tokul
Pencere kenarları bazen alır götürür insanı.
Samimi içten yorumun için Bedri Babadan sana selam ve Saygılar...
Kıymetli bedri hocam
Serçenin ahvalini yagan karlar altinda nasilda idame ettigini öğrendik
Çocukluk yıllarindaki anılar
İse bi o kadar güzel ve düşündürücü,,,
Insan oğullarının her birinin hayatı tıpkı masal veya gizemli birer roman gibi
Yaşadıkları yedigi içtigi gezdigi vede gördükleri ile
Çok sade bir dil ve anlatim ile yazılmış bu yazınızı
büyük bir
Heyecan mutluluk ile okudum ve sizin kaleminizden mecazi anlamda kan damlıyor
Zehir gibi bir yazımıniz anlatımınız var ,,,
O koca engin yureginize saglik sihat diliyorum
Allaha emanet olun
Her daimi Saygılar hürmetler
🙏🙂💫
Bedri Tokul
Selam ve sevgiyle...