- 384 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TOPAL OSMAN
Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında etrafına topladığı gönüllü müfrezelerle milis kuvvetleri reisliği ve Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın koruma muhafız kıtasının komutanlığını yapan Topal Osman, savaş yıllarının adından en çok söz edilen önemli figürlerinden birisidir.
Hakkında çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir. Kimilerince, özellikle de varlıklı kent mütegallibeleri ve azınlıklar tarafından pek sevilmemiştir. Onlara göre Topal Osman bir suçludur. Etrafına topladığı gönüllülerle, isyan eden azınlıklar üzerinde büyük baskılar kuran, cinayetler işleyen ve halkın huzurunu kaçıran bir çete reisi olarak kabul edilmiştir. Kimilerince de savaş yıllarında boşalmış Türk köylerini diğer unsurlara karşı koruyan ve onlara yardım elini uzatan bir halk kahramanıdır. Nitekim Karadeniz Bölgesinde işgal yıllarında kuvay-ı milliye ruhlu tek milis örgütlenmesinin Topal Osman’ın etrafında olduğu görülmektedir.
Kuşkusuz bu iki farklı algı içinde doğru olabilecek unsurlar da yok değildir. Ancak kişiler hakkında hüküm vermek için olayların yaşandığı yıllardaki sosyal ve siyasal gelişmeler göz önüne alınmalıdır. Şimdi kısaca bu sosyal ve siyasal olaylara göz atalım:
O yıllarda ülke işgal altındadır. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi sonucu ilan edilen seferberlik nedeniyle köylerdeki 20-45 yaş aralığındaki erkek nüfus çok geniş bir coğrafyada açılmış cephelerde çarpışmaktadır. Geride bedel vererek askere gitmeyen varlıklı bir kesim ve azımsanamayacak çoğunlukta Rum ve Ermeni nüfus kalmıştır. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde yıllardır süren bir Pontus isyanı da görülmektedir. Ordu, Giresun ve sahil kasabaları önce Ruslar tarafından, 1917’den sonra da Yunan torpidoları tarafından sürekli bombalanmaktadır.
Rumlar, Giresun ve Ordu’daki bazı resmi binalara Rum Pontus bayrağı asacak kadar ileri gitmişlerdir. Üstelik büyük savaştaki cephelerden hiç de iyi haber gelmemektedir. Köylerdeki yoksul yaşlılar, çocuklar ve kadınlar sahipsizlik içinde büyük korkular yaşamaktadırlar. Osmanlı hükümeti çaresizdir. Hem halk, hem de asker ve sivil aydınlar hükümetten ümitlerini kesmişlerdir. Bütün ülkede işgalcilere karşı yer yer başkaldırılar başlamıştır.
Pontuscu Rumlar, bölgedeki İtilaf Devletleri temsilcilerinden önemli ölçüde destek görmektedirler. Samsun’da İngiliz temsilcisi Salter, Trabzon’da İngiliz Kontrol subayı Crawford ile Fransız temsilcisi Lepissier bölgedeki Rumların koruyucusu durumundadırlar. Amerika Yardım Heyetleri ve Yunan Kızılhaç’ı gayrimüslimlere yardım etmektedir.
Topal Osman böyle bir ortamda sahneye çıkmıştır. Onu kısaca tanıyalım;
Feridunzade Hacı Mehmet Efendi’nin oğlu olan Osman Ağa, 1883 yılında Giresun’un Hacı Hüseyin Mahallesi’nde dünyaya gelmiştir. Fındık tüccarı olan ailesinin sağladığı ekonomik rahatlık içinde yetiştiği bilinen Osman Ağa, Giresun Aksu deresinin denize kavuştuğu yerde Rumlarla ortak bir kereste fabrikası işletmiştir. Ayrıca Yalıkahve adında bir kahvehanesinin bulunduğu da bilinmektedir.
Osman Ağa, ailesinin askerlik bedeli ödemesine rağmen, 1912 yılında çıkan Balkan Savaşı’na etrafına topladığı gönüllü müfrezelerden oluşan birliklerle birlikte katılmıştır. Bu savaşta Bulgarlarla giriştiği çatışma sırasında sağ bacağının diz kapağından ağır bir yara almış ve bir yıla yakın Şişli Efdal Hastanesi’nde tedavi olmuştur. Buna rağmen bacağı sakat kalmaktan kurtulamamıştır. O günden sonra da “Topal Osman” adıyla ünlenmiştir.
Balkan Savaşlarını müteakip I. Dünya Savaşı sırasında da çevresine topladığı 800 gönüllü ile Teşkilat-ı Mahsusa Alayına katılarak Batum ve çevresinde Ruslara karşı savaşan Topal Osman, Osmanlı Ordusu’nun Ruslar karşısında yenilmesiyle Harşit’in batısına çekilmesi üzerine bu defa askerden kaçan firarileri yakalayıp orduya teslim ederek, ordunun dağılmasını önleme çabalarını sürdürmüştür.
O tarihlerde Doğu Karadeniz coğrafyasında yaygınlaşan Pontus isyanının Giresun öncüleri olan Mavridleri çökertmiştir. İstanbul Hükümetinin emriyle Ağustos 1916’da Sivas Divan-ı Harbinde yargılanmış ve bir süre göz hapsinde tutulmuştur. Ancak bu yargılama Pontus Rumlarının faaliyetlerini engelleme çabalarından onu vazgeçirememiş, Giresun Belediye Başkanı Dizdaroğlu Eşref Bey’in hastalanmasıyla Belediye başkanlığı görevini devralmış ve Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin de başına getirilmiştir.
Rumlar 8 Mayıs 1919’da Giresun’da büyük bir miting yaparak “Pontus Rum Devleti’nin kurulmasını talep etmişlerdir. Bu mitinge Ordulu Rumlar da katılmıştır. Ekim 1919’da merkezi Batum olmak üzere “Rum Pontus Cumhuriyeti” kurulduğu duyurulmuştur. Bu devlet, sınırları içine Giresun ve Ordu’yu da alıyordu.
Bu durum karşısında bazı kent mütegallibeleri sözüm ona “huzurumuz bozulmasın” diye bir kenara çekilip devletin çöküşünü izlerken, Topal Osman ve benzeri komitacılar Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde işgalcilere ve isyan eden işbirlikçi azınlıklara karşı mücadele yolunu seçmişlerdi.
1919 yılı Haziran ayında Giresun’da Taşkışla denilen binaya Rumların Pontus bayrağı asmaları ve Giresun Kaymakamı’nın bu olaya kayıtsız kalması üzerine şehre inen Topal Osman, Pontus bayrağını indirtmiş ve bayrağı dikenleri yanında götürerek infaz etmiştir. O artık çevresinde topladığı müfrezeleriyle küçümsenmeyecek bir güce erişmiştir. Türk köylerinden Topal Osman milislerine katılımlar olmaktadır. Hatta Jandarma Karakollarının teşvikiyle Topal Osman kuvvetlerine bizzat asker toplanmıştır. O yıllarda askerlik yapan Ordulu Ramiz Özel anılarında; birçok cephede çarpıştıktan sonra I. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle terhis olduğunu, iki, üç ay sonra Jandarma Bölük Komutanının isteği üzerine altı aylık bir stajdan sonra Vona Karakol Komutanlığına tayin olduğunu, burada bir buçuk yıl çalıştıktan sonra Ebulhayr Jandarma Karakolu’nda vazife gördüğünü, o esnada yanına Topal Osman çetesinde bölük komutanı olan Pehlivan adında bir bey geldiğini, kendisinin gayretiyle Topal Osman çetesine Ebulhayr’dan 150 civarında asker kattığını belirtmektedir. Bu durum, devlet görevlilerinin bile o yıllarda adına çete denilen Türk kökenli oluşumlara yardımcı olunduğunu göstermektedir. Batı Anadolu’da işgallere başkaldıran kuvay-ı milliye milislerine de düzenli orduya geçinceye kadar çete denildiği bilinmektedir.
Küçümsenemeyecek bir milis gücünün başında olan Topal Osman, 29 Mayıs 1919 tarihinde Havza´da Mustafa Kemal Paşa ile gizlice buluşmuştur. Bu buluşmadan sonra Mustafa Kemal’den aldığı emirler doğrultusunda hareket etmiş, ayrıca bu emirler kendisine güç verdiği için daha rahat hareket etmeye başlamıştır.
5 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal’in Savaş Bakanlığına gönderdiği şifreli yazıda Sivas, Amasya, Tokat, Samsun, Trabzon, Erzincan ve Van topraklarında çok sayıda Rum ve Ermeni çetenin bulunduğunu, bunların çeşitli cinayetler işlediklerini belirtmekte, İslam çetelerinden en güçlüsünün Giresunlu Topal Osman Ağa olduğunu, bu çetenin de önemli bir olayının görülmediğini anlatmaktadır.
Mustafa Kemal’den de onay olan Topal Osman, mücadelesini sadece Giresun Rumlarına karşı yapmamıştır. Samsun’dan Karahisar’a kadar kuva-i milliyeye düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmiştir. 31 Mart 1921’de 550 mevcutlu Giresun alayı ile birlikte Nurettin Paşa’nın komuta ettiği Merkez ordusuna katılarak Koçgiri İsyanı’nın bastırılmasında önemli bir rol oynamıştır.
Bu sırada Topal Osman sayesinde Giresun’da hiçbir faaliyet yapamayan Pontusçuların yeni merkezi İtilâf devletlerinin gözetimindeki Samsun oldu. Burada da asayiş ve huzuru sağlamak üzere Topal Osman komutasındaki Giresun Gönüllü Alayı’ndan faydalanıldı. Alay 16 Nisan 1921’de Ümit vapuru ile Samsun’a intikal etti, orada 15. Tümen deposunda yeniden silâhlandırıldı.
Topal Osman Kurtuluş Savaşı’nda da önemli roller üstlenmiştir. Sakarya Meydan Savaşı sırasında şehit düşen 42. Alay Komutanı Tirebolulu Hüseyin Avni Alparslan beyle işbirliği içinde bulunmuş, emrindeki gönüllü 47. Alay ile Yunanlılardan Anadolu’nun temizlenmesinde en ön saflarda mücadeleye katılmıştır. Sakarya Savaşı’nda atının vurulduğu da bilinmektedir.
Topal Osman Ağa, Sakarya Savaşı’ndan sonra mevcudu takviye edilen 47. Alay’ın komutanı olarak Büyük Taarruz’a katıldı. Zaferden sonra yarbay rütbesi ve İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı. 21 Aralık 1922’de döndüğü memleketi Giresun’da büyük bir coşku ile karşılandı. Osman Ağa, Giresun’un müstakil il olması konusunda da önemli girişimlerde bulunmuştur.
Kuva-i milliye hareketleri sırasındaki hizmetleri ve Kurtuluş Savaşı’na katkılarından dolayı Mustafa Kemal’in yakın korumalığına getirilmiştir. O koyu bir Mustafa Kemal yanlısıdır. Ona tutkuyla bağlıdır. Topal Osman’ın görevlendirdiği muhafızlar, Atatürk’ü her gittiği yerde bir gölge gibi takip etmişler, ona yapılan birçok suikastı bertaraf etmişlerdir.
Topal Osman, düşmanın İzmir’de denize dökülmesinden sonra Mustafa Kemal Paşa’dan izin alarak Giresun’a dönmüştür. Giresun’da istirahata çekilmişken, Mustafa Kemal Paşa’nın telgraf emri ile Aralık 1922’de tekrar Ankara’ya çağrılmıştır.
Ancak artık savaş bitmiştir. O artık Ankara’dadır. Buradaki davranışlar onun cephelerde karşılaştığı gibi değildir. Bu nedenle gözü karalığı kendisinin de sonunun gelmesine sebep olmuştur. TBBM’ndeki Mustafa Kemal’e muhalif grubun önde gelen isimlerinden Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’i yemeğe çağırma bahanesiyle getirtip adamlarından Mustafa Kaptan’a öldürttüğü iddia edilir.
Bazı kaynaklar bu cinayetin Topal Osman tarafından yapılmadığını belirtmektedir. Topal Osman’la Muhafız Taburu Komutanı İsmail Hakkı Bey arasında büyük bir nüfuz mücadelesi de vardır. Cinayeti İsmail Hakkı Bey’in işlediği ve Topal Osman’ın üzerine attığı da iddia edilmektedir.
Topal Osman’ın varlığı ve Mustafa Kemal’e tutkuyla bağlılığı I. Meclis üyelerinin büyük kısmı tarafından sakıncalı görülmektedir. Meclisin muhalif grubunun bir tezgâhla Topal Osman’ı ortadan kaldırmak istediği de bilinmektedir. Sonunda Ali Şükrü Bey cinayeti onun üstüne kalmıştır. Nitekim Ankara-Ayrancı mevkiinde Papazın bağı denilen yerde önce teslim alınmak istenmiş, ancak teslim olmayı kabul etmeyince çatışma çıkmıştır. Bu çatışmadan iki gün evvel Topal Osman’a bağlı kuvvetlerin büyük bir kısmının Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Bey tarafından başka bir göreve gönderildiği bilinmektedir. Bu durum şüpheleri daha da artırmaktadır. Topal Osman, 2 Nisan 1923’de kendisi gibi komitacılıktan gelme Muhafız Taburu Komutanı İsmail Hakkı Bey’in emrindeki kuvvetlerle girilen çatışmada öldürülmüştür. O günün gergin atmosferinde meclis kararıyla ölü bedeni üç gün asılı kalmıştır.
Topal Osman’ın cenazesi İstanbul’dan deniz yoluyla Giresun’a getirilerek Kale’de Kurban Dede’nin yanına defnedilmiştir. 1925 yılında Giresun’u uğrayan devlet görevlileri Topal Osman’ın mezarının bakımsızlığını Atatürk’e iletmeleri üzerine, Aynı yıl Gazi Mustafa Kemal Paşa, ilgilere emir vererek Topal Osman’ın mezarının Giresun Kalesi’nin en güzel yerine nakledilmesini ve anıt mezarının yapılmasını sağlamıştır.
“Topal Osman” adlı 687 sayfalık araştırmasıyla tanınan Teoman Alpaslan’ın onun hakkındaki yorumu ilginçtir: “Sakarya Savaşı sırasında Enver Paşa’nın Anadolu’ya girişini, oluşturduğu Gönüllü Giresun Alayları ile önledi. TBMM’nin muhalif II. Grup Lideri Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’i öldürenleri bildiği hâlde ’jurnalcilik’ yapmayıp, bile bile ölüme giderek Cumhuriyet’in ilanı için gerekli ortamı ’kendini feda ederek’ hazırladı.”
Ali Şükrü Bey cinayetinin ardından oluşan gergin ortamın da etkisiyle I. Dönem çalışmalarını 16 Nisan 1923’te sona erdiren TBMM yeni seçimler yapılana kadar kendisini tatil etmiştir. Bu arada 24 Temmuz 1923’te Lozan Anlaşması imzalanmış ve Lozan’ın da verdiği rahatlıkla 3 ay içinde yeni seçimler yapılmıştır. Bu seçimlerde I. Grup taraftarları büyük bir zafer elde etmişlerdir. Başka bir ifadeyle Mustafa Kemal muhaliflerinin büyük çoğunluğu meclis dışında kalmıştır. Muhalefetten büyük ölçüde arındırılan II. Dönem TBMM, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etmiştir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.