- 192 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖRKEMLİ SARAY
Bir deniz kenarında,
Görkemli bir saray,
Afillimi afilli.
Merak buya görmek ister göz ve gönül.
Geçiyordum kapıdan buyur etti muhafızlar,
Gelmişken görmeden geçmek olmaz diye.
Krallara layık olan bu sarayın mutlak kralıda sevecen ve gönlü bol biri olmalı.
Çünkü muhafızların davranışlarıydı beni bu yargıya zorlayan.
Girdim kapıdan geçtim dar koridorları aaa oda ne!
Dolaşır yarı cıbıldak kızlar sarayın bahçesinde bir havuz kenarında.
Yanlarına yaklaştığım anda hepsi birden aldılar kordon altına,
Benzedimi ortam tam bir düğün evine.
Aynı anda başladı kızlar hep bir ağızdan konuşmaya,kimisi gül suyu döker,kimisi odasına davet eder.
Kimiside koluma girip illa bana gel dercesine çekiştirip durur.
Başladımmı ben aynı anda hepsine birden cevap yetiştirmeye.
Bir ona laf anlatıyorum derken onunla lafım bitmeden bir başkası cazip bir soruyla tıkıyor lafımı ağzıma.
Kızlar biri birinden güzel,aynı zamanda nede güzel konuşurlar.
Duyanda sanır bunlar özel dil kurslarını birincilikle bitirmişler.
Bunlara laf yetiştireyim derken kısıldımı sesim,gırtlağımda hırıltılar başladı.
Derken babam bir kalantor adam indi sahneye ki çam yarması gibi.
Buda onların efendileri oluyormuş.
Sesiniz kısıldı dedi adam.
Aynen öyle oldu diyeceğim ama ağzımdan laf bir türlü çıkmaz.
Adamın bir işaret vermesiyle geldi kızlardan biri elinde şarap şişesiyle.
Bir bardak iç açılır sesin dedi kalantor adam.
İçmemle birlikte anında açıldı sesim borudan çıkarcasına.
Kızlar devam ediyordu hız kesmeden konuşmaya.
Bende alışkanlık buya herkese laf yetiştiriyordum.
Kumarcıların kumara alışıpta bir türlü bırakamayıp sonunda varını yoğunu satışa çıkarmaları gibi.
Dedi kalantor adam geldi şimdi ödeme vakti,neyin demeye kalmadan tabiki şarabın dediler.
Niçin dedim?
Dedi yoksa o kısık sesle konuşamayacaktın.
Masrafı ödedim ama kızlar rahat durmuyor ha bire çekiştirip duruyorlar.
Bende önüme gelene laf yetiştirmeye çalışıyorum tabi.
Derken ses yine gitti oysaki aradan çok uzun bir süre geçmemişti bile.
Kalantor adam yine sahne almasıyla birlikte kızlardan biri şarap şişesini burnuma dayadı.
Ben ıhlaya tıslaya bir bardak daha içmemle birlikte sesim anında tekrardan açıldı.
Bu kez çok dikkatliydim kızlar konuşurken daha çok dinliyordum.
Sonradan anladımki sokaktan geçen eli yüzü düzgün adamları saraya sokup daha sonra kızları gelenin üzerine salıyorlar.
Gelen oranın yabancısı olduğu için nasıl bir tezgah işliyor farkında bile olamıyor.
Kızlar konuştukça adamın sesi kısa bir sürede gidiyor.
Şarabı içenden sonra ise ses telleri yeniden açılıyor.
Fakat şarap çok pahalı.
Yabancı ortamı tanıyıp gardını alana kadar cüzdanı çoktan boşaltmış oluyor.
Paranın bittiği fark edilince kapıdaki mazlum muhafızlar gelip adamı kolundan tuttukları gibi dışarı atıyor.
Yabancı oyunun daha ilk sahnesinde çarpılmış gibi oluyor.
Kızların aynı anda çemberi daraltıp saldırıya geçmesiyle birlikte olmamışı olmuş gibi yaşamaya başlıyor.
O anda bu kızların kendisiyle yatağa gireceğini sanıyor fakat işleyen tezgah çok daha başka.
Kalantor adam bu işten para kazanıyor.
Her kızın üzerine bir mikrofon yerleştirmiş ve kızlardan kim daha çok konuşursa yabancıyla o kadar bonus alıyor.
Yabancıda ise bir heves olup kendini konuşmaya kaptırdığı anda ses gidiyor.
Ses gidince şarap geliyor.
Şarap gelirken ayağını sürüyerek geliyor ve adamın cüzdanına takılıyor.
Adamda oyunu anlayana kadar cüzdan boşalmış oluyor.
İşte buna yaşam iç güdüsü diyorlar yani hayatını idame ettirebilmek için kim olursa olsun soyacaksın.
Bunu ister tuzak kurarak yap,istersen zor kullanarak.
Aç kalan kurtların kışın köylere inip finoları boğdukları gibi.
O zaman boğulmaktan kurtulacaksın fakat boyun kafi gelmiyor.
Nereden bakarsan bak yaşam tuzaklarla dolu.
Bir veya ikisini atlamış bile olsan yolu yok üçüncüye takılıyorsun.
Bunlardan bazılarının tuzak olduğunu kavrayıp anlamadan gönüllü olarak yaşıyorsun.
Bazende zor kullananların ağına takılıyorsun.
İşte bu tuzakları yaşayarak,farkına vararak öğreniyor insanoğlu sakınmanın ne olduğunu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.