- 397 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
OLMAZ OLMAZ DEME!
OLMAZ OLMAZ DEME!
Olmaz işler oluyor!!!
Bu gün Antalyada hava sabahtan iyi idi fakat sonradan bozdu ve fırtınayla yağmur çıktı.
Oğleden önce 3. Asliye Ticaret Mahkemesine tanık olarak çağrılmıştım. 16 Nisan 2019 tarihinde Çanakkale’ye bir öğrenci grubu ile giderken, sabah saat 08.07 sularında Denizli ili Acıpayam yol sapağında bir trafik kazası yaşamıştık, benim de şakak kemiğimin kırıldığı bir kaza idi. O gruptan bir öğrenci velisi tur şirketi hakkında davacı olmuş, mahkemece benim tanık olarak dinlenmeme karar alınmış. O nedenle mahkemeye gittim ve ifademi verdim.
Yarından sonra aynı gruptan başkaca kişilerin açtığı dava nedeniyle yine ifadeye tanık olarak çağrılıyorum.
Neyse ifademi verip eve geldim. Bir çay demleyip içerken, balkona bir gözatayım dedim, yağmurda ıslanıp da zarar görecek bir şey var mı?!
Koridordan yatak odasına geçmiştım ki bir gürültü patırtı oldu, bir şeyler bir yerlerden devrilip düştü, nereden ne düştü anlamadım?! Yatak odasından balkona çıkıp yerdeki, rüzgârla uçan büyükçe bir plastik çamaşır bidonu kapağını alıp, rüzgârdan uçmayacak şekilde bir karton kutuya sıkıştırdım.
Sanırım duyduğum gürültü kapağın şiddetli rüzgârla balkonda savrulmasından diye aklımdan geçiyordu.
Fakat mutfağa dönüp içeri girdiğimde inanılmaz bir manzara vardı?! Hiç bir biçimde düşeceğini tahmin etmediğim iki cam kavanoz içindekilerle birlikte derin dondurucu buzdolabının üstünden her nasılsa düşmüş, birisi tuz buz paramparça olmuş, içindeki dut pekmezi cam kırıkları ile sıvanıp kalmıştı! Diğer kavanozun ise içinde incir pestili vardı o kadar ağırlığına ve bir metreden daha yüksek bir mesafeden yere düşmesine karşın yerdeki fayansların üstünde sapasağlamdı, gözlerime inanamadım!!
Sanırım metal kapağın üstüne düşmüş ki kırılmamış?!
Kapı kapalı, pencere kapalı, buzdolabının kapağı kapalı ve üsttte ön kapaktan yer çekimine tabi olamayacak kadar geride olan kavanozlar nasıl olur da yere düşer?? Bu soruya net bir yanıt yok, hep müphem kalacak düşlerimde?! Ya da şeytan işi deyip geçmek gerekecek! Veya halkımızın inançları doğrultusunda " Nazar varmış bizim evde, nazar çıktı, " demek gerekecek! Bu tip cam kırılmaları sırça kırılmaları hep nazara ve çatlayıp kırılmayla nazarın gittiğine inanılır.. Şimdi cinci hocalara, üfürükçülere fırsat düştü, bunu malzeme yaparak enine en, yan yan katarak, kuyruğuna da çan takarak benim kırılan kavanozdan hurafeler üretip, biraz da kendilerinden ilavelerle yüksek perdeden yüksek ihtisas yapmışcasına vaizler verirler artık!
Oysa kavanozun yere düşmesi tamamen bir fiziki denge meselesi! Belki üstüste konmuştular da ben farketmedim, ya da buzdolabının motorunun bir kapanıp bir devreye girmesiyle oluşan hafif bir sarsıntı kavanozların düşmesini tetiklemiş olabilir! Kafamda tartışıp duruyorum kendi kendime!
Bu iki kavanozun başına gelen olaya bir türlü aklım net biçimde ermedi bu gün!!
Bu düşlere derin derin dalmışken yeri bir güzel temizledim sildim süpürdüm. Çünkü Mürüvet evde yok. Ben mahkemeye tanık olarak gittiğimde o da annesinin evine gitmiş.Ben mahkeme koridorunda iken telefon etti ve daha o konuşmadan, ne diyeceğini kuvvetle tahmin ederek ben konuştum.
Mürüvete
- Evin iki anahtarını da ben yanıma almışım!
- Sen eve geldin mi?
- Daha mahkemeye girmedik, bekliyorum!
- Ben de annemin yanına geldim de haber vereyim dedim.
Tam o sırada tanık olarak mübaşir tarafından adım okundu!
- Şimdi çağırıyorlar, duruşma şimdi başlayacak kapatıyorum! deyip kapattım telefonu!
Salona girdim ifadem alındı, duruşma bitti eve geldim, yukarıdaki anlattıklarım başıma geldi.
Mürüvetin akşamdan temizleyip doğradığı ıspanakları pişirdim, yemeğim hazır!
Ve bu yaşadığım günlük olaylardan sonra dilime bir şiir düştü..
Yalnız geldim bu dünyaya
Yine yalnız döneceğim
Yıldız gibi kayıp gökten
Yanıp yanıp söneceğim
Olmaz olmaz olur işler
Suya düşer hâyâl düşler
İnsan tek başına n’işler
Aşkı kâlbe gömeceğim
Mavisiyle ünlü dünya
Sarısı hüzünlü dünya
Sayılıdır günlü dünya
Günlerim var göreceğim
Biçilir mi güne paha
Umut biriktir sabaha
Yüreğim kalkınca şaha
Uçan ata bineceğim
...
***
Olmaz olmaz demeyin sakın, oluyor işte böyle işler! Buna benzer olaylar başka zaman da başıma geldi!
Hani deprem oldu da sallandı desem öyle bir sarsıntı da yok. Kavanozların kendiliğinden kayacak bir pozisyonu da yoktu bilip gördüğüm kadarıyla, evin şakülü de bu kadar bozuk olamaz!
Ama mutlak fiziksel bir açıklaması var, böyle düşünüyorum.
Göremediklerimiz, görmek istemediklerimiz, dalgınlıklarımız, dargınlıklarımız, kırılmışlar ile kırgınlıklarımız, yorgunluklarımız doğrular ile yanlışlarımız, öfkemiz, hiddetimiz, şiddetimiz, sevgimiz, nefretimiz, sevincimiz, neşemiz, acımız tatlımız derken akıp gidiyor hayat...
Bakalım ne güne kadar?!
Yaşamak güzel, inadına aşkla !
Şaban AKTAŞ
08.02.2022 - 16.33
Görseller güne ait..
Yazıya ek 2. Bölüm
09.02.2022 - 12.35
BİR GÜN SONRA
Dedektif gibi düşünerek yukarıda anlattığım kavanoz işinin sırrını çözdüm sayılır.
Bu dut pekmezi diye pazardan satın aldığım usarenin tadında bir tuhaflık vardı. Doğallığın dışında başka bir ekşimsilik, yapaylık hissettik ve bu yüzden de yiyememiştik pek.
Şimdi anlıyorum ki bu pekmezin içinde her ne karıştırarak hileli pekmez ürettiler ise, kavanozun ağzı kapalı kalınca o madde diğer organik maddeler ile tepkimeye girerek gaz üretmiş ve gazın kavanoza basıncı iyice yükselince patlamaya hazır bomba haline gelmiş!
Keza patlayan ve kavanozdan ayrılan kapağın altındaki cam en üst boğumlarında koparak bir kısmı sanki karpuz keserken sapını kesersin de ayrılır ya onun gibi bir miktar cam metal kapaktan ayrılmadan kapağa takılı kalmış ve kavanozun gövdesi ile kapağı arasında bir metreden fazla mesafe var. Demek ki önce kapak ile kavanozdan bir kısım cam patlama ile koptu ve havaya uçup düştü, diğer kısım da o patlamayla yerinden oynadı ve yanındaki diğer kavanozu da itekleyerek yere düştüler!
Fotoğraflardan da bu anlaşılıyor. Kapak ayrı bir yerde duruyor..
Yeri temizlerken dut pekmezi diye bildiğim bu muhtevanın pekmez gibi akışkan değil. Adeta ancak sıcak suyla eriyen kimyasal bir solüsyon gibi yapışkan olduğunu gördüm..
Burada çıkan sonuç, hileli bal, hileli reçel, hileli sirke, hileli içki üretenlere çok ağır cezalar verilmeli!
İyi ki patladı kavanoz, ya patlamasa ne olacaktı, belki biz onu her hangi bir biçimde atmaya kıyamayıp para verdik, yazık dut pekmezi diye ya yiyecektik, ya da şurup yapıp yaz günü sıcakta buzlu su ile içerek tüketecektik. Bünyemizde ne zarara açacaktı kim bilir?! "Her şerde bir hayır vardır" dedikleri işte bu!
Bilmem anlatabildim mi?!
Şaban AKTAŞ
09.02.2022
YORUMLAR
Şaban Aktaş (Homerotik)
Sağlcakla..