- 499 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Edremit Treni...
Edremit’in bir çıkmaz sokağında bir bebek dünyaya gözlerini açarken,dünyanın öbür ucunda yüz binlerce insan dünyaya gözlerini kapatıyor ve takvim yaprakları 6 ağustos 1945’i gösteriyordu.Dünyaya gelişim bile talihsiz bir olayla başlamıştı.Hiroşima…!!!
Canım babacığımı yüzünü bile görmeden altı aylık iken kaybettim.Dedem Edremit treninin makinistliğini yaparken babam hemen trenlerin bakım yeri olan akçay istasyonunun karşısında bulunan o küçük kulübede gelen giden trenlerin notunu alıyor katipliğini yapıyordu.Bu gün Leman anne parkının hemen karşısında trenlerin bakımı yapılıyordu.Kocaman bir hangar düşünün hani otomobillerin bakımı yeri gibi rayların ortasında koca bir çukur bakım tamir ustaları bu çukurda trenin altında meydana gelen hasarları gideriyorlardı.
Babamı kaybettikten sonra dört yaşına kadar Zeytinli köyü ile Edremit arasında mekik dokudum.Canım dedeciğim oğlunu kaybettikten sonra babaannem ile bütün sevgilerini bana verdiler.İlk zamanlar Edremit’in Gazi İlyas mahallesinin o çıkmaz sokağında oturuyorduk.O yıllarda Edremit treni şehrin dışında bu gün karayollarının sahiplendiği alanda kalıyordu o güzelim istasyon.Dedeme uzak ve zor geldiği için sonunda hemen istasyonun arkasında iki katlı kerpiç bir evi kiraladılar.Dün gibi hatırlıyorum.Benim odam hemen üst katta idi penceresi istasyona bakıyordu.Elimde bir bayan figürlü boş bir kolonya şişesiyle hep onunla oynardım hatta bir gün camın kenarından ikinci kattan aşağıya düşmüştü arayıp bulamamıştık.Evimizin önünde asma çardağı biraz ilerisinde kayası ağacımız vardı.Babaannem çok güzel kayası reçeli yapardı.İstasyonun hemen arkasında çam ağaçları öyle güzeldi ki benim oyun alanımdı hemen evimizin önünde.”bu gün hala oradalar”Bazen sırtıma kurtçuklar düşer kaşındırırdı beni.Hani derler ya olacak çocuk bokundan belli olur diye,korkmazdım.Edremit trenini hep meraklı gözler ile izler gelişini çok severdim.Bizimkiler bundan çok tedirgin olurlardı.Elimde kocaman bir bez bebek , bu gün sigortalar hastanesinin olduğu yerde hemen demir yolunun yanında çok sevdiğim bir arkadaşım oturuyordu.Tren yolunu takip eder beraber oynamak için ona giderdim.Hatta öyle ki arkadaşımın babası dedemin de kankası olmalı ki evlerinin önüne bir iğde ağacı dikmişti.Bu iğde ağacı uzun yıllar edremit’in çıkışında boynu bükük kaldı.Önünden geçerken hep dedemi görür gibiydim.Bu gün artık yerinde yok ..!! Zamana o da bizler gibi yenik düştü.
Akçay o yıllar Edremitlilerin hafta sonunda gittikleri bir mesire yeri idi.Özel bir vagon ilave edilirdi trene yolcular için.Civar köylerde oturanlar at arabaları ile gelirler bu gün kordon boyunda kahve hanelerin bulunduğu yerde çınar ağaçlarının altında mangallar yakılır çoluklu çocuklu halk eğlenirdi.Deniz havası alırlardı.Çocuklar donları ile kadınlar şalvarları ile denize girerlerdi.Bu gün bile hala değişmedi bazı şeyler.Buna bende dahil idim .Dayım Zeytinli köyünden bisikletinin önünde beni Akçay’a getirir ,kıçım acır ;dayıma “dayı yavaş hayda” derdim.Biraz garip geliyor ama benim gibi bir deniz çocuğuna…!! o yıllar denizden korkar girmiyeceğim diye ağlardım.
Edremit treni balya ile Akçay arası demir madeni taşır,sahil sığ olduğu için maunalarla gemilere taşınırdı.Güre iskelede Ilıca Palas diye bir otel vardı”bu gün hala orada başka amaçla kullanılıyor”
Dedem bazen bizi alır tren ile Palamut istasyonuna giderdik çam ağaçlarının arasından.Palamut istasyonunda babaannemin tanıdıkları oturuyorlardı ,onları ziyaret ederdik canım dedeciğim Balya dönüşünde bizi alırdı.Tren sevdam sonraları uzun yıllar devam edecek bu küçük Edremit treni ile başlamış oldu.Edremit treni servisten alınınca 1940’ ların sonunda Dedemin tayini ilk defa Nazilli’ye burada iki sene kaldıktan sonra Söke’ye taşındığımız zaman takvim 1952’yi gösteriyordu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.