- 252 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BOŞANMALAR VE CİNAYETLER
BOŞANMALAR, CİNAYETLER
Son yıllarda ülkemizde boşanmalar ve kadın cinayetleri o kadar çok arttı ki, kimse olayların nedenini, niçinini araştırmıyor. Ben bu konuda bir analiz yapma gereğini üzerime aldım. Katılana da katılmayana da eyvallah
Yaşı ellinin üzerinde olanlar bilirler ki, eskiden evlenecek çocukların aileleri, dostların, akrabaların, komşuların görüşlerine müracaat ederdi. Kim kime münasiptir, kim kime yakışır, kim kiminle evlenirse mutlu olacağına onlar önder olur, kısaca davulun dengi dengine olmasına onlar karar verirdi. Heyet öncülüğünde yapılan evlilikler sağlam temeller üzerine kurulu olduğu için boşanma olayları da nadiren görülen bir hadiseydi.
Günümüzdeki gençler bir yerlerden birbirini bulup evlenmeye karar veriyorlar. Kafasında kavak yelleri estiği için bırakın büyüklerin tavsiyelerini dinlemeyi; evleneceği kişinin aslı nesli kimdir, ailesi kimdir, bizimkilere uyar mı, araştırmadan, hatta birbirlerini dahi tanımaya, tartmaya gerek görmeden nikâh masasına oturmaya karar veriyorlar. Aileler, bu oldubitti karşısında mecburen okey demek zorunda kalıyor, nişan düğün, gençler evleniyor.
Eskiden kızın ailesi kızlarını gelin ederken:
“Bu evden telli duvaklı çıkıyorsun, ancak kefenle dönersin.” Derlerdi. Bu söz, kızın koca evine sahip çıkmasının ön görüsüydü. Günümüzde kızın ailesi ise özellikle annesi:
“Kızım, kendini ezdirme, ipler hep senin elinde olsun, aksi bir durumda kapımız açık, çık gel.” diye tembihliyor.
Çiftler, flört döneminde birbirlerine şirin görünmek için gizledikleri huylarını balayı döneminin hemen arkasından ortaya koyuyor. Herkes kendi kişiliğini ortaya koyunca önce tartışmalar, arkasından kavgalar başlıyor. Kız, evliğin devamı için mücadele etmesi gerekirken annesinden aldığı öğüt üzerine kocasını terk edip baba evine gidiyor. Kızın annesi:
“Hadi kızım evine git, her ailede ufak tefek meseleler olur, konuşup anlaşın,” diyeceği yerde damada karşı savaş baltasını hazır ediyor.
Damat, karısını alıp evine götürmek için kapıyı çaldığında kaynanası ve karısı tarafından hakarete uğramakla kalmıyor, kapı yüzüne kapanıyor. Damat, barışmak için ısrar ettikçe kızın ailesi, barışma, uzlaşma yolunu seçme yerine, hakaretin dozunu artırmaya devam ediyor. Hakaretler, karşı durmalar sonucu çılgına dönen damat, bir fırsatını bularak karısını öldürüyor. Ertesi gün gazetelerde manşetten;
“Yine bir kadın cinayeti.” haberi.
Evet, ortada bir cinayet var da ölen kim, öldüren kim? Kim kimi öldürdü? Tetiği çeken belli de çektiren kim? Bir kişi başka birini neden öldürür; hele de bu kişi bir yastığa baş koyduğu birisi ise? Aklı başında olan herkes bilir ki, ölen mezara, öldüren hapse. Ölen öldü gitti. Öldüren ne yapacak? En güzel yılları demir parmaklıklar arkasında geçirecek. Hapisten çıkarsa nasıl bir düzen kuracak? Hayat onu ne gibi sürprizler onu bekliyor, bilmiyor. Adam öldürmenin bir de Allah’a olan hesabı var ki, o da Allah’u âlem.
Bu olayın bir kurbanı varsa bana göre o da damattır. Cinayetin baş sorumlusu da kayın valideden başka biri değildir. Büyük hayallerle kurdukları yuvayı sağlama almak için rehberlik yapması gerekirken, gidip gelip çöp dürterek yuvayı yıkmakla kalmayıp kızını mezara, damadını hapse sokmuştur.
Direksiyon eğitimi verdiğim bir gence evli olup olmadığını sordum. Delikanlı arabayı kullanırken sorumu yanıtladı.
- Evliydim, şimdi bekârım.
- Daha çok gençsin, ne ara evlenip ayrıldın?
- Evliliğimiz 10 sürdü.
Duyduğum söz karşısında şok olmuştum.
- 10 gün mü, ne diyorsun, bu kadar kısa sürede evlilik biter mi?
- İnanılacak gibi değil ama maalesef oldu.
- Çok merak ettim, mahsuru yoksa anlatır mısın?
Çok konuşan biri değildi. Biraz düşündükten sonra anlattı.
- Ben kızıyla evlendiğimi sanıyordum. İlk günden itibaren annesi her işimizin içinde, nerdeyse yatak odamıza girecek. Kızını bu kadar çok seviyorsan kocaya vermeyecektin. Madem kızını bu kadar çok seviyorsun, al kızın senin olsun, dedim, son noktayı koydum.
Buradan ailelere, özellikle kız annelerine sesleniyorum. Kurulan yuvanın devamı için yıkıcı değil, yapıcı olun. Gençlere yardımcı olun ama gölge etmeyin.
EVLİLİĞİN DEVAMI İÇİN ŞAHİT OLDUĞUM BİR ANI.
Altmışlı yıllar, ortaokula gidiyordum. Beş altı yıllık evli olan amcamın kızı kocasıyla kavga etmiş, evi terk ederek baba evine gelmişti. Geleli iki hafta bile olmamıştı. Kapı önünde kadınlar toplanmış konuşuyorlardı. Ben de konuşmalara kulak misafiri olmuştum. Amcamın kızı, kahırlı bir dille:
-Ben bu evde doğup büyüdüm ama artık bu evin kızı olmaktan çıkmışım. Birileri araya girse de bizi barıştırsa, demişti.
O konuşmadan sonra birileri araya girmiş olacak ki amcamın kızı koca evine gitti. Amcamlar, kızına taviz vermeyerek yuvanın devamını sağlamıştı. Bu günün anneleri ise pireye kızıp yorgan yakıyor. Yorganı yakarken evle yorganla birlikte evi ve içindekileri de yakıyor haberi yok.
Evlilikler sevgi, saygı ve sadakat sabır ister.
SABIRLA DEVAM EDEN BİR EVLİLİK HİKÂYESİ
Huysuz, geçimsiz bir gençle, sessiz sakin Saliha bir kız evleniyor. İkisinin de karakterini bilenler;
“Bu evlilik çok uzun sürmez ya, hadi hayırlısı”. Demişlerdi.
Herkes evliliğin akıbetini merakla beklerken, çiftler sessiz sakin yaşamlarına devam ediyordu. Aradan yıllar geçiyor. Bir akşam adam koltuğa yayılmış, çayını yudumlarken;
- Hanım, Allah senden razı olsun, dedi.
Hanımı duyduğu söz karşısında elindeki örgüyü bırakarak şaşkın bir halde kocasının yüzüne baktı.
- Hayrola bey, hangi dağda kurt öldü. Nerden çıktı bu iltifat?
-Hanım, söylediğim söz iltifat değil, gerçek. Bunca yıl benim gibi huysuz, geçimsiz bir adamın kahrını çektin, gıkın çıkmadı. Senin gibi bir kadını bana bahşeden Allah’a ne kadar şükretsem azdır, dedi.
Kadın, gülümseyerek kocasının yüzüne baktı.
- Madem öyle düşünüyorsun, sen şükrünle ben de sabrımla ikimiz birlikte cennete gideriz inşallah, dedi.
Bu sefer şaşırma sırası kocasına gelmişti.
- Nasıl olacak o? Dedi umutsuzca.
Kadın, kocasına unutamayacağı bir ders verdi.
- Kendin de söylüyorsun ya. Ben bunca yıl senin gibi bir adamın her hareketine, her sözüne katlandım, sabrettim. Sen de haline şükrediyorsun. Sen şükrünle ben de sabrımla beraber cennete gireriz inşallah, dedi.
Hayatın her safhasında olduğu gibi evlilikte de sabır ön planda olmalı.
BOŞANMIŞ BİR KADININ İTİRAFI
İlk eşimle üniversitede tanışmıştım. Aşkımız, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı’nın, Ferhat ile Şirin’in aşkını bile gölgede bırakacak derecede dillere destandı. Okul bitince evlendik, iki çocuğumuz oldu. O dillere destan aşk 14 yıl sonra bitti, ayrıldık.
Boşandıktan sonra emekli bir komiserle evlendim. Ondan da iki çocuğumuz oldu. Komiserden yediğim dayağın haddi hesabı yok. Yediğim sopalara daha fazla dayanamadım ondan da boşandım. Üçüncü olarak bir kuyumcuyla evlendim. Kuyumcu benimle değil de kuyumcu dükkânıyla evliydi. Allah’tan ondan çocuğum olmadı. Adam dükkânı bırakıp boşanma mahkemesine bile gelmedi.
Kadının hem cinslerine tavsiyesi.
NE YAPIP YAPIN İLK EVLİLİĞİNİZE SAHİP ÇIKIN.
Yorum size ait.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.