- 325 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AİLE ÇATIRDIYOR
AİLE ÇATIRDIYOR
İletişim çağında iletişimsizliğin aileyi adım adım yıkıma götürdüğünü seyrediyoruz. Seyrediyoruz diyorum çünkü pek bir şey yapamıyoruz. İnsanların birbirini dinlememesi, dinlese de peşin hükümler yüzünden anlamaması bir vakıa.
Dahası maddi kalkınmanın bağımsızlaştırdığı bireylerin birbirine minnetsiz davranışları bu yıkımı tetiklemektedir. Çocukluktan beri bir arada eğitim gören karşı cins birbirini bir türlü tanıyamamakta, ani kararlar ve aceleci birliktelikler, düşünmeden taşınmadan yapılan evlilikler kısa zamanda düş kırıklığına yol açıyor, bu düş kırıklıkları da aile yapısını daha kurulmadan dağıtıyor.
Kişilik olarak egoizmin aşılandığı bireyler birbirlerine tahammül sıkıntısı yaşamakta ve bu tahammülsüzlük boşanmaların kapısını açıyor. Alt yapısı tam hazırlanmadan yapılan evlilikler kısa süren bir beraberliğe dönüşüyor, ikili daha birbirini tanıyamadan ayrılış noktasında buluyor kendisini.
Her iki cins kendisinin mutlu edilmesini bekliyor, beklentiler aşırıya vardırılarak mutsuzluk kıyısına varılıyor. Bu mutsuzluk giderek derinleşiyor, çiftlerin akrabaları devreye giriyor, kimse ne olup bittiğini anlamadan ayrılış çareleri aranıyor.
Önceden hesaba katılmayan eğitim ve çevre faktörleri daha sonra yuvayı bozucu faktörler olarak devreye girmekte gecikmiyor. Aynı inanç değerlerini taşımayan bireyler daha sonra bu değerler yüzünden birlikteliklerini zayıflatıyor.
Zayıflayan bu beraberlik en ufak bir fırsatta büyük bir yara alarak yok oluşa doğru yol alıyor.
Farklı gelenek ve göreneklere sahip bireyler de sırf bu farklılık yüzünden birleşmelerine ara vermekte, yuvalarını terk ederek ayır yaşamaya karar vermekte, arada kalan çocuklar büyük bir tıravmayla büyüyerek sağlıksız bireyler olarak hayatlarını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar.
Aile ve çevre faktörlerinin, eğitimsizliğin, yanlış anlamaların, iletişimsizliğin bütün birliktelikleri yok etmeye yöneldiği ortamdayız. Hiç bir aile eğitimi almayan bireyler geçmişin yanlışları. Öğrenilmiş yanlış davranışlar kurulan yeni aile birliğini tehdit ediyor.
Dünyanın kendi etrafında döndüğü sanısıyla yetiştirilen bireyler hep ilgiyi karşı taraftan beklemekte, bu da birlikteliğin devamına zarar vermektedir. Hazcı bir kişilikte yetişen nesiller hayal ettikleri hazlara kısa zamanda ulamayınca isyan ediyor, sevgiler düşmanlığa dönüşüyor, ayrılıklar için en ufak fırsatlar kaçırılmayarak aile kurumunun yıkılma çalışması başlıyor.
Bütün bu nedenler göz önüne alınırsa boşanmaların neden bu kadar arttığını anlayabiliriz. Feminizmin tavan yaptığı günümüzde aile kurumunun ayakta kalabilmesinin mucize olduğu artık anlaşılmalı, kadın sığınma evlerinin varlığının da aile kurumunu tehdit ettiği apaçıktır.
Bunca olumsuzlukların varlığı düşünülürse ailelerin yıkılmasının sürpriz olmayacağı anlaşılabilir. Sosyal devlet ve belediyecilik anlayışının aile kurumuna sahip çıkması, onu sürdürebilmenin kurum ve kuruluşlarının devreye sokularak ailenin desteklenmesi zaruret halini almıştır.
Ahmet Kemal
YORUMLAR
Dahası maddi kalkınmanın bağımsızlaştırdığı bireylerin birbirine minnetsiz davranışları bu yıkımı tetiklemektedir. Çocukluktan beri bir arada eğitim gören karşı cins birbirini bir türlü tanıyamamakta, ani kararlar ve aceleci birliktelikler, düşünmeden taşınmadan yapılan evlilikler kısa zamanda düş kırıklığına yol açıyor, bu düş kırıklıkları da aile yapısını daha kurulmadan dağıtıyor.
Yazınız güzel olmakla birlikte bu bölüme katılmıyorum. İnsanların birbirini tanıyamamda nedeni "Çocukluktan beri bir arada eğitim gören karşı cins birbirini bir türlü tanıyamamakta" bölümündeki gibi kız erkek karma okulların etkisi değildir.Geçmişte sadece kız okullarında ve erkek okullarında ayrı ayrı okumuş insanların yaptıkları hatalar daha büyüktür....
Evliliklerin yıkılmasında daha çok geleneksel aile bireylerinin gençler üzerindeki dayatmalarının "senin annen, benim babama" dönüşmesi ve maalesef ki teknolojinin yanlış kullanımı nedeniyle aldatmaların (fiziken olmasa sanal bile olsa) etkili olduğunu düşünüyorum hatta düşünmekten öte istatiksel bilgiler bu yönde.
Evlenme ve çocuk sahibi olmadan önce gençlerin psikolojik testlerden (ama fomalite icabı imza at ver raporu şeklinde değil) geçmeleri, ana-baba okullarında kursa tabi tutulmaları belki bir nebze çözüm olabilir...
Çocuklarımızı "prens", "prenses" , "şehzade" zihniyetiyle değil kendi kararlarını alabilen ve ayakları üstünde durmayı bilen birer birey olarak yetiştirmemiz toplumsal geleceğimiz ve toplum ruh sağlığı açısından çok önemli.
Kaleminize sağlık, önemli bir konuya değinmişsiniz.