- 397 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TABUT
10 nisan 2007
Bir gün cüceler ülkesine beyaz atlı bir adam geldi.
Adam kenar mahalleden girip atını yavaş, yavaş şehrin merkezine doğru sürdü.
Adamın kendilerine benzemediğini gören cüceler, arkasına takılıp merkeze kadar geldiler.
Adam şehrin merkezine geldiğinde etrafında binlerce kişiden oluşan bir kalabalık meydana geldi.
Adam atını durdurup iniyordu ki tüm cüceler yere yattılar.
Adam bir şey anlamadı.
Atından inip yüksek bir yere çıktı.
Daha dikkatli baktığında herkesi iki dizi üzerinde gördü.
"Ayağa kalkın" diye bağırınca herkes kalktı.
"Beni tanıyor musunuz" deyince hayır dediler.
"O zaman neden yere yatıyorsunuz" deyince cüceler susup sadece adama baktılar.
Adam "sizi kim yarattı" diye tekrar sorunca "Tanrı" dediler.
Adam sakalını sıvazlayıp baş parmağını çenesine dayayıp düşündü.
Sonrada "Allah Allah" dedi.
Adam şaşkındı ama cüceler dahada şaşkındı.
Adam elini havaya kaldırıp bağırdı. "Hazırlanın bir hafta içerisinde dünyaya gidiyorsunuz, artık orada insanlar gibi yaşayıp, insan olmayı öğrenip geri geleceksiniz.
Bundan sonra cüceliğe paydos" deyince cüceler dahada şaşırdılar.
Çünkü dünyaya gitmek, insan olup insan gibi yaşamak gibi bir şeyin ne olduğunu bilmiyorlardı.
Onlar daha cüceler ülkesinin dışına bile çıkmamışlardı.
Ama adamdan da korkmuşlardı.
Çünkü adamın ses tonundan şakaya gelir yanının olmadığı görülüyordu.
Söyleneni yapmaktan başka çareleri yoktu.
Bunlar geceli gündüzlü hazırlıklarını yapıp kararlaştırılan günde yola çıktılar.
Az gittiler, uz gittiler sonunda dünyaya indiler.
Kimse guruptan kopup ayrı bir yere gidemedi ve suyu bol düz bir ovaya indiler.
Herkes ineğini, danasını, tavuğunu, keçi ve kedisinide beraberinde getirmişti.
Çadırlar kurulup ateşler yakıldı ve yaşamaya başladılar.
Bunlar gelecek olan kuşakların dedeleriydi.
Aradan ne kadar zaman geçti bilinmez ortaya görünümü itibarıyla tam bir modern toplum yapısı çıktı.
Daha doğrusu gelişmiş modern bir toplum olduklarını bunların kendileri söylüyordu.
Bunlar daha boylu poslu ve akıllıydılar.
Boyları iki metre civarında vardı.
Bu gözle görülüyordu fakat akıllı olduklarınıda kendileri söylüyorlardı.
Bir gün bu ülkeye tabutunu sırt çantası gibi sırtına asmış bir adam geldi.
Adam başkentin kenar mahallesinden başlayıp şehrin merkezine doğru yürüdü.
Adamı görenler önce yerlere kapandı sonrada takip edip merkeze kadar geldiler.
Adam şehrin merkezine geldiğinde, etrafında binlerce kalabalık oluştu.
Biraz sonra atlı polisler gelip adamı aldıkları gibi saraya götürdüler.
Adam kralın huzuruna çıkınca saygısını göstermek için yere eğilecekti,ki kral elini ondan daha çabuk tutup yere yattı.
Adam şaşırdı.
Kos koca kralın tanımadığı birisi karşısında yere yatmasını anlayamadı.
Adam bir iki adım daha atınca kral ayağa kalkıp tabutlu adama kendi koltuğunu gösterdi.
Adam tabutunu çıkarınca iki adam gelip tabutu almak istediler.
Adam tabutunu vermeyip oturduğu koltuğa yasladı.
Herkes ayakta sadece adama bakıyordu.
Kral yandaki koltuğa oturunca diğerleride oturdu.
-Ülkemize hoş geldiniz dedi kral.
-Hoş bulduk teşekkür ederim dedi tabutlu adam.
-Efendim sizden bir maruzatımız var deyip direk konuya girdi kral.
-Buyurun sizi dinliyorum.
-Efendim bugüne kadar buranın kralı bendim,bundan sonra istedik,ki siz olasınız.
-Efendiler ben krallık, yapamam.
Ben ölü bir adamım.
Bakın tabutumu bile yanımda taşıyorum.
-Olsun ayaktasınızya o bile yeter.
-Yahu ben krallık yapamam.
Ben kimim neciyim tanımıyorsunuz bile.
Tanımadığınız birisini nasıl kral yaparsınız?
-Olsun efendim sizin boyunuz posunuz ve de görünümünüz yeterde artar bile lütfen dileğimizi kabul ediniz.
Tabutlu adam bunlara kendisinin ölü bir adam olduğunu, akşamları tabutunda uyuduğunu anlattıysa da kimse dinlemedi ve illa da kralımız ol dediler.
Bu cücelerin boyları da aslında adamın boyu kadar olmuştu fakat onlar kafa ve beyinlerinde hala cücelik dönemlerini yaşadıkları için boylarının da görünümlerininde farkında değillerdi.
Onlar kendilerini hala cüce sanıyorlardı.
Adamlar yarısı boş saman çuvalı gibi bulundukları bedenleri tam dolduramamışlardı.
Onun içinde adama bakıp onun boyunu görüp onu kendilerinden daha babayiğit birisi sanıyorlardı.
Adamın bu durumu anlaması geç olmadı ve "Ne yapalım madem istiyorsunuz öyle olsun, benim içinde bir kısmet sayılır,deneyip görmekte yarar var" dedi.
Bu cevabi alınca yine yerlere kadar yattılar.
Seviniyorlardı artık kendilerini koruyacak babayiğit bir kral bulmuşlardı.
Bu cüceler adamı kendilerinden daha boylu poslu gördükleri için, onu bir güvence olarak görüyorlardı.
Artık komşu devletlerden korkmaları için bir nedenleri kalmamıştı.
Ölü bir adam olan tabutlu kral kafalarında cücelik dönemlerini yaşayan bu insanları uzun süre yönetti.
Öyle bir zaman geldi ülkede tek adam oldu ve verdiği kararların dışına kimse çıkamadı.
Bunların birde komşuları vardı ve onlarda krallıkla yönetiliyordu.
Ama onlar her zaman çok akıllı olduklarını, cücelere hiçmi hiç benzemediklerini söyler dururlardı.
Tabutlu kral bir gün elli deve yükü altın gümüş ipekli kumaş ve daha değerli bir yığın eşya alarak komşu kralı ziyarete gitti.
Tabutu yine sırtındaydı.
Komşu kral bunu yarı yolda karşılayıp saraya buyur etti.
Tabutlu kral develerin yükünden bahsedince komşu kralın ağzı sulandı.
-Sizi daha çok eşyayla sık, sık ziyarete gelmek isterim fakat benimde bir sorunum var.
Sizde o konuda bana yardımcı olun.
-Elbette oluruz hiç bir önemi yok, yeterki siz anlatın.
-Benim ülkede bir ayaklanma olasılığından korkuyorum.
Elimizde bir milyonluk bir ordu var.
Bunlar rahat durmuyorlar.
Her an beni bir savaşa zorlayabilirler.
Bunu duyunca komşu biraz çekinir gibi oldu ama korkmadı.
Çünkü onunda elinde bir milyonluk bir ordu vardı.
-Peki ben ne yapabilirim?
-Şimdi ben tatbikat bahanesiyle öldüren vadiye yüz bin asker göndereceğim.
Sizde beş yüz bin askerle onları orada kuşatırsınız.
Böylece de yüz bin asker azalmış olur ve diğerleride korkup savasmak istemezler.
Bu işten sonra elli deveyle yine gelirim.
-Dediğiniz güzelde biz onlari yinede dört yüz bin askerle kuşatmaya alalım derim.
-Dört yüzde iyi.
Önemli olan yüz binin ortadan kalkması.
Bu anlaşma iki kral arasında kaldı ve yüz bin asker öldüren vadiye doğru yola çıktı.
Öldüren vadi iki devlet arasında bulunan geniş bir ovalıktı.
Etrafı sarp dağlarla çevrili olan bu vadide çok savaşlar olmuştu.
Kararlaştırıldığı üzere dört yüz bin asker yüz bin askeri kuşatmaya aldı, fakat hesapta olmayan bir şey çıktı ortaya.
Oda tabutlu kralın sekiz yüz bin kişilik ek bir orduyla dört yüz bini kuşatmaya almasıydı.
Bir akşam karanlığında birisi karanlığa bir kurşun sıktı.
Kurşun karanlığı delip geçti ve sesi kulaklarda yankılandı.
Ondan sonra ise kimse ne bir şey gördü nede duydu.
Sadece komşunun dört yüz binlik ordusu saf dışı kaldı.
Olaydan sonra tabutlu kral ordusuna geriye dön emrini vermedi ve bilakis teşvik edip sınırları aştılar.
Sınırlardan içeri girmek pek o kadar zor olmadı.
Yer yer ufak çaplı çatışmalar oldu ama onlarda bastırıldı.
Tabutlu kral sırtında tabutuyla komşunun sarayına girdi ve bunu kapıda kral karşıladı.
Hiç kimseye bir şey sormadan doğru geçip koltuğa oturdu.
Eski kralıda kendisine vezir yaptı.
Artık o ülkede tabutlu kral tarafından yönetilecekti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.