- 463 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Daldan Dala
Bilim insanları sıklıkla sürekli uyarıyor toplumları: Ozon tabakasında büyük hasarlar oluşuyor. Atmosfere salınan gazların her yıl daha da artarak devam etmesi halinde insanlığı büyük felaketler bekliyor. Kutuplarda buzullar hızla eriyor! Dünyanın sıcaklığı artmakta, denizlerde su düzeyleri yükseliyor… Yeşil alanların, ormanların hunharca kullanılması, doğadaki canlıların neslinin azalması daha nice bilim ve akıl dışı uygulamaların dünyayı yaşanmaz hale getireceği duyarız. Duyarız duymasına da dinleyen kim..!
Örneğin, temiz su kaynaklarının azaldığı gün ve gün gözlemleriz de bir türlü musluklardan su akışına özen göstermeyiz. Elektrik faturalarından yakınırız! Lakin evlerde, iş yerlerinde lambaların yerli yersiz yanmasına pek aldırış etmeyiz. Gelen faturalar bizlere; okullarımızda kutlanan “Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası’nı” daha bir anlamlı kutlanacağını, aile içi kavgaların artmaması için evlerimizdeki tutumlu olmak adına alışkanlıklarımızın yeniden değerlendirmeye almak gerektiğini söylüyor.
Harcamalarda yaşanan, yaşanacak sıkıntıları azaltmak için bireysel ve toplamsal olarak tutumluluk bağlamında tedbirler almak hiç de yabana atılacak fikir değil. Yeni yaşam biçimine, gereksinimiz var ulusça. Har vurup harman savurma zamanı geçip gitti. Dağları aştı. Ülkemizde çöpe atılan ekmek miktarı dudak uçurtacak düzeyde fazla. Daha dün köylerde oturuyorduk büyük çoğunlukla. Köy koşullarında birkaç takım elbise, üç-beş gömlek, birkaç takım iç elbisesi giymek kimin haddine.
Denebilir hemen sen ne yapıyorsun? Köylerde yaşayan anne-baba, nineler-dedeler gibi Amerikan Bezinden iç elbisesi mi giyelim..! Yoksa çarık, kara lastiğe mi talim edelim mi! diyorsun? Elbette öyle demiyorum. “Bir lokma bir hırka” da dediğim yok günümüz sarıklılarına. Demek istediğim nimet de külfet de ulusun tüm bireylerine emekleri oranında pay edilmelidir. Sözün özü ulusça tutumlu olunmalı, tutumlu olmalıyız. Şimdi bir başka dala geçelim madem yazı başlığımız daldan dala.
Bilim insanları toplumları uyarına devam ediyor. Bu kez tehlike büyük; corona ve varyantları… Sadece biz Türk Millet değil artık bütün uluslar corona belasıyla baş başayız. Bu bela çekilecek gibi değil. Hastalığı yakalananların sayısı milyonları çoktan aştı yer karasında. Ve ölümler… TMM deniyor hastalığa yakalanmamak adına fakat tedbirlere uyanlar da yakalanıyor. Aşı dersek. Yüzde yüz çare olmuyor. Günlük haberleri izlerken, heyecanla vaka sayılarının azalmasını bekliyoruz. Maalesef sayılar yüzünü öte tarafa çevirmiş hastanın nabız gibi bir yükseliyor, bir düşüyor.
Corona belası Olayın uluslararası boyutu önemli… Ulusların dünyada hastalıklardan ve de çeşitli felaketlerden kurtarmak için ses getirici tedbirler alması yaşamsal önem arz etmekte. Tehlike Moğol Ordusunun Bağdat kapılarına dayanmak kadar acımasız… Moğolların, halifeyi halledip binlerce insanı kılıçtan geçirdiği gibi, çağının bilim kenti Bağdat’ı tarumar edip binlerce kitabı imha ettiğini tarih bize öğretiyor.
Bağdat halifesi, göre göre yaklaşan Moğol tehlikesine karşı önlem alabilir miydi? Elbette alabilirdi diyor tarih eğer tehlikenin farkına varsaydı. Aynı biçimde doğaya en büyük zararları veren insanlık, doğanın acımasızca kullanılmanın sonucunu bilim insanlarından duyuyor. Yaşanacak olumsuzlukları biliyor fakat tehlikenin farkına önemsemiyor. Daha çok kazanma, daha çok zengin olma, daha çok mazlum halkları sömürme güdüsü aklın ve bilimin önüne geçiyor. Oysa silahlanmaya ayrılan akıl almaz miktardaki kaynakların en azından yarısı insanlığın sağlık ve esenlik içinde mutlu yaşamasına için ayrılabilse dünya güllük gülistanlık olacağını söylemek kehanet değil.
İşte bu ahval ve şerait içinde günler geçiyor. Geçen yıl kışı, ilkbahar hatta yaz geliversin insanlık feraha çıkacak diye umuldu. Her ne kadar yöneticiler vaka sayıları azaldı, “Garp cephesinde yeni bir şey yok.” Demeleri olanaklı olmadı. Remorque, aslında ironi yapıyor savaş karşıtı romanına ad koyarken. Garp cephesinde yeni şey olmakta; yine de bir asker ölmektedir her ne kadar savaş bitmiş olsa bile. Vaka sayısı tek basamaklı sayılara düşse de siyasiler dünyada corona savaşında yeni bir şey yok diyebilseler ironi dahi olsa.
Bilime inanan bir yurttaş olarak inanıyorum ki, bilim insanları corona ile savaşta icat ettikleri aşılarla ve icat edecekleri belki de daha etkili aşılarla corona illetinden insanlığı kurtaracaklar. Tıpkı çiçek, difteri, kabakulak, kızamık… gibi hastalıkları icat edilen aşılarla yendikleri gibi…
Daldan dala derken coronanın özellikle benim gibi 60-65 üstü yurttaşlarımızda ne onulmaz acılar yaşattığından dem vuralım birazcık. Hala da yaşatıyor ya! Çevremde, dünya tatlısı insanların kaybını ve beklenmedik kayıplar karşısında geriye kalanların dayanılmaz acılarına tanık oldum. Bir müfettiş arkadaşın yakalandığı bu illetten hasta yatağında yatarken sanalda paylaştığı şu sözleri anımsayınca ruhum acıyor.
“Aman, aşılarınızı ihmal etmeyin, maske takmakta üşenmeyim! Yoksa benim gibi odanın tavanını seyredersiniz!” Ve aradan kısa bir süre sonra arkadaşımızın ölüm haberini paylaşmıştı çocukları!
Hayli evlerde tutsak kaldık geçen yıl. Bu yıl şükrolsun tutsaklık yok. Sadece günlük gereksinimler için topluma karışıyorum. Üye olduğum derneklere gidip arkadaşlarla geçen yıllardaki gibi sohbetten feragat etmek tedbirlerim arasında. Sadece İlçe Halk Kütüphanesi gidip kitap değiştirip, çalışanlarla sohbet edebiliyorum. Gelecek yıllar içinde tüm insanlığı tehdide devam eden corona ve varyantlarının insanlığa acılar yaşatmaması dilemek istiyorum. Ve bu dileğim gelecek yıllar değil gelecek yıla kalmadan gerçekleşmesi.
Devam edecek…