- 544 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
"Kavuşmaya Hiç Kala..."
Saat ayrılığı sekiz geçiyor.
Mevsim en vakur haliyle kış.Açık pencereden içeri Erek Dağı’nın üşümüşlüğü doluyor.Ve ben yine o en hassas terazide ayarı bozan bir yüzün çizgilerini sayıklıyorum. Göz kenarlarındaki taze kazayakları kalbimde bir sıradağ uzantısı. Gündüzü bu saate getiren yaşamak hissine sataşıyorum arada:
" Yavaşça geçilen tabelalarda unuttuğum rakamlar, yol ayrımlarında koyulaşmış hüzün, en unutulmaz yüzün, bana dün ne yediğimi unutturan his; nedir bunca ayrıntıyı ölümsüz kılan?"
Kırmızı defteri alıyorum,raftaki belirgin yerini öksüz bırakarak. İçinden düşen fotoğraf parmak uçlarımda bir yaz esintisi. Dağınık saçlarımı toparlama telaşı.
Başımı görünmeyen dizlerine koyuyorum, görünmeyen ellerinde bir avuç yaşım.İşitilmeyen sesinden bir türkü akıyor, yaralı. Ağrıyan yanımda birikiyor, o biçim.
Bahar gelecek. Güneş en yakan haliyle şuradan, şu tepelerden akıp karanlığı da silerek orayı aydınlatacak.Onun sokaklarına giden güzergâhları temizleyecekler. Sabah işe giden kalabalık onun balkonunu gören fırından simidini alacak. Sonra bir grup çocuk koşturacak bahçe kapısından okuluna yetişmek için.
Onun olmadığı sabahlar, onu arayacak her adım. Olmadığı her cadde bir öfke kurbanı, yürümediği kaldırımlarda bir yığın küfür.
Gelmeyeceği her gün, bir hüzünlü Doğu türküsü. Bir eski hatıra vitrinlerde, bir ölümsüz heykel yüzü.Solumda bozulmuş çalar saat, bir duvar süsü.
Saat kavuşmaya hiç kala.
Mevsimlerden bitmeyen bir kış.Erek’in soğuğunda Artos’un ayazı bin bir çeşidiyle.İçimde bir yığın yangın Süphan’a meydan okuyor. Hafif bir tipi sarıya buluyor gökyüzünü. Görüş mesafeleri kısalan yollarda büyüyor ayrılıklar.
Kırmızı defteri kapatıyorum.Son sayfada görünmeyen fotoğrafın, duyulmayan sesin ellerinde bir dünya, bir avuç yaşım.
Görünmeyen dizlerinde, başım.
Mevsim bahar öncesi
Ve saat beklemek tam.
Birazdan kapıyı çalacaksın,
Tamamlanacak anlam.
n.k-2022