- 392 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ne Gündü Be
Ne Gündü Be
... derken pasajın içindeki insan kalabalığında, bir haftadır beynini kemiren o kadını gördüğünü sandı. "Zuhurat denilen şey bu olsa gerek " diye düşündü. Kalbinin atışları birden hızlanmıştı. Karşılıklı birbirlerine yaklaşırlarken Şerife, kadına çok dikkatli bakmış olacak ki kadın çok huzursuz olmuştu. Kadın yalnız değildi. Bir erkek vardı yanında. Olay günü onu hiç görmemişti. Tam yanlarından geçtiklerinde, iç sesine kulak vererek ani bir kararla geri döndü ve peşlerine düştü Şerife. Bir hafta önce mağazalarının açılışında on dakika gibi kısa bir sürede gördüğü yüzü net hatırlamak, olayı tavzih etmek istiyordu.
Geçen hafta mağazalarının açılışı vardı ve çok kalabalıktı. Bu kalabalıktaki kargaşalığı fırsat bilen bir kadın tarafından dolandırılmışlardı. Hemen farkedemediler başlarına geleni. Farkettiklerinde ise iş işten çoktan geçmişti. Olayın üzerine bir bardak soğuk su içtiler içmesine ama Şerife olayın etkisinden bir hafta geçmesine rağmen kurtulamamıştı. Belleğinin kapısını her aralandığında, böyle bir gafletin içine nasıl düştüğünü sorguluyordu. Bugün karşılaştığı bu kadın, o günkü kadın olabilirdi. Tam emin değildi ama kadınla karşılıklı göz göze geldiklerinde, adımlarını hızlandırıp kaçmak istercesine yürümelerinden anlamıştı yanılmadığını. Ayrıca ara ara arkalarına bakip Şerife’nin gelip gelmediğini kontrol ediyorlardı. Heyecan ve korkuyla takibini sürdürüyordu ama. Korkunun kollarıyla sarılsada, şehrin kalabalıklığı kendini güvende hissettiriyordu. Merak ise korkusunu diri tutuyordu ama istemsiz sürüklüyordu genç kızı.
On dakikadır takip ettiği ve göz hapsinde tuttuğu çiftin alel acele durağa yanaşan ilk otobüse bindikleri gördü. Bir an tereddüt etse de aşırı merakın girdabına kapılıp, nereye gittiğini bilmediği otobüste buldu kendini. Amacı, otobüsün içinde özellikle kadına biraz daha sokulup gözlemlemekti. Bu emin olmak için iyi bir fırsat olabilirdi. Sonra da gereğini yaparım diye düşündü. Otobüsün içinde kadının yanından geçerken gözleriyle deler gibi bakmış olacak ki çiftin huzursuzluğu Şerife’ye "tamam" dedirtti. Kesin o kadındı. Yoksa kadın, "neden dik dik bakıyorsun ya da neden bizi takip ediyorsun?" derdi diye düşündü. Ortalara geçip oturdu. Şimdilik bildiği güzergâhta olduğu için rahattı. "Bilmediğim mahallelere doğru giderse otobüs inerim artık" diye düşünürken, çiftin ilk durakta yine alel acele indiğini farketti. O da yerinden ani bir şekilde kalkarak otobüsten indi.
Çift, caddeden ayrılıp ilk ara yola saptılar. Arkalarına baktığında, atlattık sandıkları Şerife’yi yine peşlerinde gördüklerinde adımlarını daha da hızlandırdılar. Şerife bu sefer mesafeyi daha uzun tutuyordu. Bilmediği bir mahalledeydi ve çarşıdaki gibi kalabalık insan toplulukları da yoktu yollarda. Daha temkinliydi. Kadından çekinmiyordu fakat yanındaki adam onu korkutuyordu. Bir süre bu şekilde yokuş denilebilecek yolda ilerlediler. Bazen kadın bazen de erkek arkalarına dönüp kontrol ediyorlardı. Şerife, kontrollü takibini sürdürürken, çift ilerden sola girerek gözden kayboldular. Takibe devam edip etmemekte kararsız kaldı Şerife. Büyük bir risk almıştı zaten. Hayati tehlikesi vardı bu takibin. Daha fazla korkmaya başlamıştı. Mantıklı düşündüğünde, geri dönmesi gerektiğine karar verdi. Geri dönmeli ve yapması gereken işleri halletmeliydi ama merak duygusu Şerife’ye tam anlamıyla hakim olmuştu. Her türlü tehlikeyi göze alarak adımlarını hızlandırdı tekrardan. Çiftin gözden kaybolduğu ara sokağın nereye çıktığını, çıkmaz sokak olup olmadığını bilmediğinden sokağa yaklaşınca yavaşladı ama "daha temkinli hareket etmeliyim yoksa, yoksa..."
Sokağın başına geldiğinde her iki tarafa yaslanmış sıralı apartmanlar vardı ve hepsinin girişleri sokağa bakıyordu. Hiç kimse yoktu sokakta. Buhar olup uçmuşlardı sanki. Sokağa girersem bir yerden çıkıp saldırabilirler diye endişelendi yine.Sokakta ne gariptir ki mahalleliler de yoktu. Bir süre sokağın başında ne yapacağım diye düşünürken sol binada, ikinci katta pencere silen bir kadını farketti. Ona doğru yaklaştı:
-Kolay gelsin.
Başını sallayan kadın başka da birşey demeden işine devam etti. Tekrar bir cevap alabilme umuduyla kadınla konuşmayı sürdürdü:
-Biraz önce bir kadınla yanında bir erkek bu sokaktan geçtiler mi? Gördünüz mü acaba? dedi demesine dedi ama ses gelmedi yine.
-Onları takip ediyorum. Ne olur gördüyseniz ne tarafa gittiğini söyler misiniz?
Kadın, camını silmeye devam ediyordu ama bu sefer kısık bir şekilde çoğu işaret diliyle:
-Karşı binaya girdiler ama beni karıştırma, dedi.
Genç kızda heyecan doruktaydı. Apartmana giremezdi bu aşamada. İçerde olduklarını bilmesi yeterliydi. "Apartmanın önünde ne kadar nöbet tutabirim?" diye düşündü. Bir saldırıya da uğrayabilirdi. Sokağa girmeden yolun altında bir grup çocuk gözüne çarpmıştı. Oraya doğru yöneldi. Bir taraftan da apartman kapısını gözlemeyi ihmal etmiyordu.
Çocukların yanına gitti. Selam verdi. Bir suçlunun peşinde olduğunu anlattı onlara. Telefonları olup olmadığını sordu. Biri:
-Bende var, arayabilirsin abla, dediğinde çok mutlu oldu. Yanına gelip, beraber apartman kapısında beklemelerine bir sakınca olup olmadığını sordu gençlere. Gençler de " olur" dediler ve hep birlikte apartman kapısında beklemeye başladılar.
Şerife hemen polisi arayıp, durumu izah etti. Yerini tarif etti ve polisi beklemeye başladılar. Belli bir süre beklediler ama polis hala ortalıkta yoktu. Çocuklardan birine:
-Aşağıya, yolun altına bir arkadaşınla gidip bakabilir mısın? Polisler gelirlerse hemen buraya getirirsiniz, dedi.
Çocuklardan ikisi gruptan ayrıldı. Aradan beş dakika geçmeden iki motosikletli yunusla geri geldiler. Şerife bu gün ilk defa kendini tam anlamıyla güvende hissetmişti. Gelen polislere olayı anlattı. Yunuslar yönlendirilen polisler değildi. Devriye görevi yapan tesadüfen oradan geçen polislerdi. Çocukların durdurup ara sokağa getirmişlerdi. Şerife’ ye:
-Apartmana girsek, kapıları çalsak siz kadını tanır mısınız?
Şerife:
- Tabi ki tanırım, diyerek iki polis eşliğinde apartmana girdiler. Bir üst kata çıkmadan daha, suçlular da temkinli bir şekilde merdivenden iniyorlardı. Göz göze geldiler. Bu düşündüklerinden daha kolay olmuştu. Şerife heyecanla:
- Polis bey! İşte bunlar, dediğinde polislerde onlara aşağıya inmelerini söylediler. Çift merdivenden inerken ilginçtir ki hiç itiraz etmemişlerdi. Polisleri karşılarında görünce:
-Suçumuzu kabul ediyoruz. Olayı burda kapatalım memur bey. Parasını hemen verelim, kapatalım, diyerek polisleri ikna etmeye çalışıyorlardı telaşlı bir şekilde. Polisler, genç kıza dönerek:
- Şikayetçi misin bunlardan? Bak paranı verip olayı kapatmak istiyorlar,dediğinde Şerife’nin aklına babası geldi:
-Babamı arayıp haberdar etmeliyim memur bey, dedi.
Gelişen olayları anlatıp, şikayetçi olup olmamayı babasına bırakmak istiyordu genç kız. Babasına telefon açıp, olanları anlattığında o da heyecanlanmış aynı zamanda gururlanmıştı. Evet kızı kendini tehlikeye atmıştı ama yaşananlar sıradan bir olay değildi. Kızgın bir ses tonuyla:
-Olayın kapatılması diye birşey yok. Ne kapatılması. Getirin emniyete. Orda görüşürüz, dedi.
Bu arada emniyetin yönlendirdiği ekipler de gelmişlerdi sokağa. Şerife bir hafta öncesinde yaşananları ve bugün olanları gelen polislere de anlattı. Şikayetçi olduğunu söyledikten sonra emniyet merkezine doğru yola çıktılar.
Emniyete geldiklerinde Şerife, polis otosundan indiğinde, emniyetin merdivenlerinde babasını gördü. Yanına gitti hemen. Diğer otodan indirilen adam onların yanına koşarak geldi ve Şerife’nin babasına yalvarmaya başladı:
- Abi ne olur şikayetçi olma. Bak zararınızı ben ödeyeceğim hemen. Kapatalım, dedikçe Ahmet Bey daha da sinirli bir şekilde:
- Seninle bizim bir işimiz yok. Biz senden değil yanındaki kadından şikayetçiyiz. Sen işine bak, desede adam, Ahmet Bey’in eline ayaklarına sarılıyor onu ikna etmeye çalışıyordu. Karşısındakinin geri adım atmayacağını anlayınca çaresiz kadınla birlikte merkeze girip sorgu odasına alındılar. Kimlik sorgusu sonrasındaki bilgiler polis memurunu bile hayretler içinde bırakmıştı:
- Oooooo Osman efendi. Biz seni gökte ararken yerde bulduk bak! Kendi ayaklarınla mı geldin be oğlum, dediğinde tam anlamıyla kafese kısılmış gibiydi Osman. Uzun zamandır ustalıkla polisleri peşinden koşturmuş bir suç örgütünün elemanı yolun sonuna gelmişti artık. Bu yolun sonunda boynunu, adaletin keskin kılıcına uzatmaktan başka birşey yapamazdı artık.
Merkezde Şerife’ye tebrikler yağıyordu. Osman’ın cebimden çıkan hatırı sayılır paradan, zararları kadarını teslim alarak emniyetin merdivenlerinden inerken korku dolu, heyecanlı ama aynı zamanda "ne gündü bee! " dedirtecek cinsten bir gün geçirdiği için gururluydu da.
Vildan Poyraz Coşkun
29.01.2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.