- 367 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
değişim
ÖMER ÖZTÜRK,
DEĞİŞEN BİRŞEY YOK ŞİMDİ
Hani şimdi şimdi hemen hemen her çıkan şeyi sanki yeni birşeymiş zannedip de herkese öyle göstermeye çalışan, arabayı hep ileri vitese alıp geri vitese hiç takmayan, hatta böyle bir vitesten (hızdan) haberdar bile olmayan, demem o ki, dünü bilmeden bugünü yaşamaya kalkan vatandaşlarımız var ya; inanın bazen onlara çok şaşırıyorum. Şaşırıyorum: en basiti, mesela bugün ‘zoom’ (zum) olarak yaygınlaşan ve kimilerinin anlamsız bir biçimde havasını attığı görüntülü konuşmanın, haberleşmenin ya da iletişimin evveliyatı bile en azından 1984 senesine dayanıyor:
16 Nisan 1984 Pazartesi tarihli bir gazete haberine dikkat buyurursanız:..
‘Sesin dışında görüntü de sağlanacak şekilde geliştirilen telefon görüşmesi Bigfon sisteminin Düsseldorf, Hamburg, Münih, Nürnberg ve Batı Berlin’de (o zaman Berlin doğu ve batı olarak bir duvarla ikiye ayrılırdı, henüz mahu t ‘Duvar’ yıkılmamıştı) halihazırda denemesi yapıldı.’
İşin şaşırtıcı yanı, bu görüntülü konuşma bugünkü gibi ufacık telefon ekranı vasıtasıyla değil, televizyon ekranı vasıtasıyla gerçekleştiriliyordu. En mühimi de, görüntülü görüşme tekniği başlangıçta görsel ve işitsel engelli bireylere yönelik bir hizmet olarak tasarlanmıştı.
Üstelik dahası var. Böyle bir teknolojik nimetten ilk olarak faydalananlardan biri de seksenli yıllara damgasını vurmuş olan merhum başbakanımız Turgut Özal’dı. Kendisi daha 1988 yılının başında başbakanlık konutuna görüntülü telefon aldırarak görüşmelerini bu şekilde sürdürmüştü.
Bir de şu pandemi vesilesiyle, iyice yaygınlaşan ‘onlayn’ eğitim-öğretim uygulaması var. Yaşı genç olanlar bunu da sanki çok yeni ve çok da müthiş bir şey gibi telâkki ediyor. Oysa ben ve benim neslim seksenli yılların hemen başında ‘Açık Öğretim’ adlı bir öğrenim yöntemiyle tanışmıştık ki, bugünkü onlaynlar falan yanında solda sıfır kalır. Eskişehir Anadolu Üniversitesi ve tek kanallı TRT kurumu işbirliğiyle gerçekleştirilen öğretim programlarını televizyondaki öğretmenden takip ediyordunuz ve en önemlisi de tıpkı bugünkü gibi asla okula gidip gelmek zorunda kalmıyordunuz.
Aslında bugünkü sanal dünyanın özlemini biz daha o yıllarda duymaya başlamıştık bile. Nasıl duymazsın ki! Allah sizi inandırsın, ben kendi hesabıma henüz daha dokuz yaşımda hafta-içi her sabah evimizin bir sokak aşağısındaki bir matematik öğretmeninin evine matematik dersi almaya gittiğimi, öğleden sonra da okula gittiğimi (çünkü öğlenciydim) ve Cumartesi-Pazar günleri de Anadolu Liseleri hazırlık kursuna gittiğimi hatırlarım. Varın gerisini siz düşünün.
Kar yağdı!..Hah, hadi hemen okullar tatil olsun.. 23 Nisan, 19 Mayıs. Çok şükür bugün okula gitmek yok veya okul yarım gün. Bayram geldi-seyran geldi: 7-8 gün okul yok. Nihayet yaz tatili: Okul yok oğlu yok. Ama elbette ortaokulda her sene bir-iki dersten bütünlemeye kalır ve yaz sıcağında da bütünlenmek için dershane yollarına düşerdim ki, anlayacağınız tam evlere şenlik kaynanam nasıl kudurdu halleri!
Biz neler çektik! Bizim derin arzularımıza bugünkü kuşaklar kavuşuyor
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.