- 853 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Göç kızı kara naz…4
Göç kızı kara naz…4 Son bölüm
Kendimi kendime umarsız davranışlarla bırakmak istiyorum…
Aslında zaman sadece yaşanacak bir hızla geçerken, umarsız bakışlarla sahil kumsalında deniz üstü köpükleri anlamsız çoğul düşüncelerle takip etmeye çalışıyordum…
Öğlen sonrası akşama yakın zamanın içinde düş yorgunu bakışlarımla aklımdan geçenleri düşledikçe çoğunda kaybettiklerimin ardından düş kurmayı bırakıp gelecek yaşamın içinde var olmaya çalışıyordum…
Çoğu düşünceler içimde garip ve incelmiş sızılarla acı veriyordu sanki ruhuma… Ne kadar çok şey kayıp gitmiş yaşamımdan…
Unutmak istemediğim birkaç şey ve önemsediğim bir insan vardı yüreğimde sızılar yaratan… Ondan, korkarak kaçtığım yaşam kesitimin özlemini yaşamaya başlamıştım uzun zamandır… Göç kızı kara naz’dı içimde derin boşluklar bırakan ve ona yaptığım derin haksızlıklar… Aslında yıllar sonra sevgiyi yaşayabildiğim ve ruhumun derinliklerine hükmeden ve derin bir oynak hafıza ve zekâya sahip olan bu insanın ruhuma işleyişi uzun zamana yayılan eskiden kalmış sevginin sızıları ile baş etmeye çalışırken tanımıştım onu… O kadar sevecen ve derin düşünceleri ile beni hayata tutunmak için verdiği uğraşı bu günlerde düşünmem, ona karşı olan aşırı düşkünlüğümü güçlendiriyordu…
Sevgi sözcüklerinden ve daha önce yaşadıklarımdan beni uzaklaştırmak için verdiği olağan üstü uğraşla, beklentisiz veya ansızın ortaya çıkan, yaşanılması benim için hiç de kolay olmayan zamanlarını yaşıyordu sanırım… Ve ben yavaş yavaş vazgeçtiğim yaşama, yeniden tutunmaya onun saygınlığının hatırı için, uğraşta idim…
Olağan üstü sabrı ve zekâsı ile yıllarca benim bu siyah zamanlarımda, iç huzuruma kavuşabilmem için benimle beraber uğraşta iken, beklentisiz zamanlarını yaşıyordu sanırım…
Ve ben ondan korkuyordum, ona yazdığım ve söylediğim mutluluk cümleleri ile yaşama tutundukça ben. Ve ben onun özverileri ile yaşama tutundukça, O bendeki zaferi ile coşkulu yaşama giriş yapıyordu benim kazandığım yaşam enerjim ile… Mutluluğu benim yaşama tutunma çabamdaki sağlıklı kalışımla onun yaşam sevinci artıyordu… Onun sabrı ve bana verdiği olağan üstü destekle ben sağlığıma kavuştukça onun yüzündeki gülüşler artıyordu…
Ve ben ona “gülenim, güldürenim” gibi özel kelimelerle hitap ediyordum artık zamanın yıllara uzayan tüm dönemlerinde…
Ve ömrümün sonuna da öyle hislerle kalacağından hiç şüphem olmadı…
O en kötü günlerimde bile bana böyle duygularla rahat nefesler almamı yaşatmıştı…
Ona “gülen yüzüm” derken bu duyguların yıllara uzayacağını hep düşleyerek emin oldum… Ben ona geçmişimdeki acı sayfalarımı anlattıkça, sonradan öğrendiğime göre O kendi geçmişinin acılarının fotoğrafını çekiyordu sanki…
Ansızın sağ kolumun bileğime yakın kısmında farklı bir dokunuş hissettim… Koluma kumsaldan sıçrayan bir uğur böceği sıçramıştı… Onu usulca ürkütmeden sol elimin büyük parmağımın tırnak almaya çalıştım. Ve uysal bir şekilde hâlâ tırnağımın üstünde duruyor…
Garipsenecek bir olay ve beni tüm düşlerden kopararak ona yönelmemi sağladı. Şüphesiz bu tavrı yaşamımda lehime olan, önemli değişikliklere sebep oldu…
Son anda aklıma gelen bir kelime veya isimle içim ürperdi. Ve kalemim elimden düştü. Çok yıllar önce bir akşamüzeri yazışmalarımla ona “sen benim uğur böceğimsin” demiştim ve eklemiştim “beni yaşama bağlıyorsun” derken, yavaş yavaş nefes almalarımdan rahatlık hissediyordum…
Evet, Göç Kızı, şu an yüreğimden sevinçler ve uzun yıllardır hissedemediğim mutluluk kıpırtılarını kendi içimde takıp ediyorum.
O en kötü günlerimde de bana böyle duygular yaşatmıştı…
Bilirsin sana “gülenim,” “gülen yüzüm” derken bu duyguları derken, o posalaşmış kahır yaşamımdan sonra ilk defa sen yaşatıyordun beni… Ve “ömrümü senin en yakınına ilave ederek senin gülmeni sağlarım” derken belki de yaşamımda duyduğum en gerçek üstü cümle buydu sanırım…
Aradan geçen zamanlarda senin varlığını hep içimde zapt ettim ve durdurulamaz bir iç mutluluklarla yaşadım, sen varlığının gücü ardındayken…
Sorduğumda ban “galiba seni sevmeye başladığıma inanıyorum “ dediğinde ise zafer nidalarının yanında kahkaha onurlandırmaları ile kendimi hayata yeniden başladığıma inanıyordum… Evet “Kara Naz” bu hisler gerçekti ve ben seninle hayata yeniden tutunuyorum…
Yavaş yavaş seni sevmenin tutsaklığının içinde buluyordum kendimi…
Galiba uzun yıllar sonra ilk defa mutluluğun eşiğinde buluyordum kendimi.
Sevmeyi hissetmek içimde, eşsiz duygular yarattığını bilmek ve yaşamak olağan üstü güç veriyordu bana… Sevmenin benzeri olmayan zamanlarını yaşamak eşsiz veya yaşam ve yaşam arzuları biriktiriyordu içimde… Daha önce yaşadığım sevgi yıllarının tortuları yavaş yavaş eriyordu sanki ve ben yeniden tutunuyordum hayata…
Ve günlerim onların ardındaki sen düşünceleri ile mutluluk heyecanları yaşatmıştı bana. Bir gün ben seni her şeye rağmen sevmeye başladım, diyebilmiştim sana…
Sevmenin sahibi bulmuş, heyecanları doluşuyordu sevgi adına çarpan yüreğime… Bir gün galibasız seni sevdiğimi söyleyebildim sana ve omuzumda taşıdığım beni çöküşlere düşüren bir başkasını sevme duygusu yavaş yavaş öfke ve nefret hislerine dönüşmüştü…
Yaşam bu düşüncelerle bir taraftan mutluluk coşkusu diğer taraftan eskiden kalmış çöküntüleri onarıyordu sanki…
Mutluluk ve acılanma hisleri ile bocalarken, çok şey eskiyordu. Ruhumun kıvranışlarında ve ben ara ara huzur ara sıra kaybetme korkuları ile nefes almaya çalışıyordum…
Kazandıklarımın yanında ne kadar çok duygu acılanmaları ve ruhsal yapı değişiklikleri yaşıyordum…
Ruhum karanlık bir sahil kumsalının karanlık deniz görüntülerinde ara sıra yanıp sönen bir fenerin ışığına ulaştı. Uzun zaman orada kalan ruhumla kendi kendimle konuşmalarımı kaydetmeyi el fenerinin madenciler gibi kullandığım gece yazma ışığım ile dostluk kuruyordum… Işığımı yaktıkça kendimi karanlıktan çıkarıyordum ve duygu dünyama dönüşüyordu duygularım…
Garip ve acıtıcı zamanlar bunlar, bir tarafta göç kızının asil duruşu, diğer taraftan çamurla yoğrulmuş geçen zamanlardan kalan yaşam tortuları…
Denizin dalgası arkasına rüzgârı alarak, ayak parmaklarıma ürpertici bir soğukluk bırakıyor ve ben bu ürpermelerle düşüncelerimde değişiklikler yapıyorum…
ara mırıltılarla “merhaba Göç Kızı biliyor musun hâlâ yaşama tutunmaya çalışıyorum,” diyordum dudağımdaki garip bir şekil almış dudak kıpırtıları ile…
Karanlıkla denizin görüntüsü uzaktaki ışıklara rağmen, koyu yeşile veya mavinin koyusuna dönüşüyordu… Alnımdan parlayan madenci ışık aracı ile kendimi gecenin ruhuna adamış hissediyorum hep yarınlarımızın güzel olacağını düşlerken, dünlerin özlemini düşünüyordum sanki…
Göç kızının o tok ve kararlı sesini hatırladım şu an, “gece yalnızların ruhuna işler” dediğimde, “neden kendini yalnız düşünüyorsun, ben sana kalabalık değil miyim” derken, “elbette, elbet sen varken, karşı sahildeki ışığı bile görüyorum” derdim, gülüşürdük… Ne kadar pahalı gülüşlermiş onlar, bu günkü tüm imkânlara rağmen özlemini çektiğim gülüşlere sahip olamıyorum. Koyu bir kahrediş bu, çok şeye sahip olabilirken, en ucuz düşünceyi bile avuçlayamıyor insan, tüm imkânlara rağmen…
Kendi kendime gitsene hadi kendinin sandığın Göç Kızı’na…
Sevginin en muhteşem görüntülerini tutabilirken insan, uzaklara düşen görüntüleri bile düşleyemiyor insan…
Kaybedilmiş güzellikler arkalarında bıraktıkları ile bazen yaşama güç veriyor…
Darlık zamanlarımda sevgiyi hatırlattın bana, belki de eşini yaşamak mümkün olmayan zamanlardı onlar, o zamanların içinde olmak gerçekten teşekkür etme yetisi hakkını düşündürüyor. Bu zamanlarda benim için, imkânsız aşklar gibi yaşanması imkânsız ve çaresizlikler içinde var olduğum zamanlarımdı bunlar…
Belki, belki bir gün, gözlerine bakarak konuşabilirim sana…
Olmasaydı kahır zamanları, olmasaydı ayrılığın yüzünü görmek ve olmasaydı yaşamın bu kısmında var olmak…
Uzakların uzağında, sevgimin en yakınındasın, unutma bazen ayrılıklar da acının içinde varlığını sürdürürdü…
Biliyorum bu yazdıklarımı okumayacaksın, diğerleri gibi, bu duygularımı da öğrenemeyeceksin, yine biliyorum karanlıklarda korkarak nefes alırım ben, ama sen düşleri tan ışıklarına kadar ulaştırdı beni. Ve bu gece düşleyerek yazacaklarımı da sonraya bırakarak hoş kal umudumun içindeki…
Kimler tarafından feda edilmedik, kimleri kendimizden uzaklaştırarak karasızlık acısı yaşamadık, zorlandıkça zorlandık, yaşamın bu kesitlerinde, yarın yeni gün doğumuyla yaşam neleri kayacak önümüzden, belki değil ama acılanmalar ve özlemle hep kol kola yaşayacak zaman benimle bekler oldukça zamanı önümüze düşecekleri şüphesiz tenzih etme yaşamı olmadan var olacağım yaşamın kalan kısmında özlemlere gebe gecelerde düş kurarak…
Umarım dünlerden daha iç huzurlu yaşamım olur yarınlardaki nefes almalarımdan…
Ardında kaldığım onca yıl zamanı sonrası, kara kış sonraları, bahara açılan ilk günler düşler. Geçmişin tüm pervasızlıkları, koyu bir kış sonrasında ilkbahar düşleri…
Yaşam ardında bıraktığı umarsızlıklar, olmayasıya isteklere sahip olan koyu kış geceleri… Ve karanlıkları delen beklenti umudu bir sen… Arda kalanlar ıslak toprak artığı çamur ve pas tutmuş kapı tokmakları düşüncelerin içine yayılan yaşamdan kalan döküntüler acısı… Korkarak nefes alınan bir ömür bekleyişi.
Arkada kalan umarsız düşler yokluk heyecan kuruluğu ve özlem…
Kendi halinde bir yaşam umudu…
Ve sen…
Kaybedilmiş tüm umutların içine gizlenmiş
koyu bir yas,
karanlık bir geçmiş,
tüketilen ömrün en güzel yılları, sonrası kara bir yalnızlık, kaybedilen kalabalıklar,
boşa takılan umut rüyaları
ve
güvensiz bir umut,
bekleyiş, ardına düşen sönük umutlar, ve, vaz geçiş tüm güzelliklere umutlar ve arkası düş olan geçmişte kalan son yaz günleri ardı umutlar
ve ben bu yeni yaz başlangıcında…
Ve ben, bakışlarıma mıhlanmış umutsuzluk, harcanan olur olmaz birçok mutluluk ve özlem… Sonrası bahar sonrası yaz başı özlemi ve yaşam telaşı donmuş tüm umutlarla nefes almalar bu ilkyaz önünde…
Ve ben ömrüme huzur katması için sevgi çemberine aldığımda ise onun ömrünü manalı bir yaşam içinde olması için harcadığım düşlerle yorgunluk yaşarken zaman Göç Kızı’ın lehine hareketlenmiş olarak huzur kaydetmesini ömrümce arzulamış ve yaşamın bu günlere sarkan zamanlarında dualarımla onun yaşamının gölgesinde var olmayı hep düşlemişimdir…
Onun huzuru ve Aysudem ile beraberliği benim içyapımdaki gücüm oluyordu…
luyordu…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Belki, belki bir gün, gözlerine bakarak konuşabilirim sana…
Olmasaydı kahır zamanları, olmasaydı ayrılığın yüzünü görmek ve olmasaydı yaşamın bu kısmında var olmak…
Uzakların uzağında, sevgimin en yakınındasın, unutma bazen ayrılıklar da acının içinde varlığını sürdürürdü…
Biliyorum bu yazdıklarımı okumayacaksın, diğerleri gibi, bu duygularımı da öğrenemeyeceksin, yine biliyorum karanlıklarda korkarak nefes alırım ben, ama sen düşleri tan ışıklarına kadar ulaştırdı beni. Ve bu gece düşleyerek yazacaklarımı da sonraya bırakarak hoş kal umudumun içindeki…
Kimler tarafından feda edilmedik, kimleri kendimizden uzaklaştırarak karasızlık acısı yaşamadık, zorlandıkça zorlandık, yaşamın bu kesitlerinde, yarın yeni gün doğumuyla yaşam neleri kayacak önümüzden, belki değil ama acılanmalar ve özlemle hep kol kola yaşayacak zaman benimle bekler oldukça zamanı önümüze düşecekleri şüphesiz tenzih etme yaşamı olmadan var olacağım yaşamın kalan kısmında özlemlere gebe gecelerde düş kurarak…
Mustafa yılmaz
Belki, belki bir gün, gözlerine bakarak konuşabilirim sana…
Olmasaydı kahır zamanları, olmasaydı ayrılığın yüzünü görmek ve olmasaydı yaşamın bu kısmında var olmak…
Uzakların uzağında, sevgimin en yakınındasın, unutma bazen ayrılıklar da acının içinde varlığını sürdürürdü…
Biliyorum bu yazdıklarımı okumayacaksın, diğerleri gibi, bu duygularımı da öğrenemeyeceksin, yine biliyorum karanlıklarda korkarak nefes alırım ben, ama sen düşleri tan ışıklarına kadar ulaştırdı beni. Ve bu gece düşleyerek yazacaklarımı da sonraya bırakarak hoş kal umudumun içindeki…
Kimler tarafından feda edilmedik, kimleri kendimizden uzaklaştırarak karasızlık acısı yaşamadık, zorlandıkça zorlandık, yaşamın bu kesitlerinde, yarın yeni gün doğumuyla yaşam neleri kayacak önümüzden, belki değil ama acılanmalar ve özlemle hep kol kola yaşayacak zaman benimle bekler oldukça zamanı önümüze düşecekleri şüphesiz tenzih etme yaşamı olmadan var olacağım yaşamın kalan kısmında özlemlere gebe gecelerde düş kurarak…
Mustafa yılmaz