- 273 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYDINLIĞIN ULAKLARI
Merhaba dostlar. Yine birbirine benzeyen sıradan bir günün sonuna doğru ilerliyorum. Gece iyiden iyiye kendini hissettirirken iki elimle yüzümü kapatıyorum. Kendi alaca karanlığıma, ruhumun derinliklerine doğru yol alıyor, kendi küçük dünyama çekiliyorum. Dışarıdaki şatafatlı, acıların yaşandığı ve soğuk ölümleri barındıran hayat içimi ürpertiyor. Katliamları, savaşları, bombalar altında oyun oynayan çocukları, içinde aşkın; hatta aşkın adının bile geçmediği birliktelikleri istemeden kendi küçük dünyama alıp mutlu dünya düşü ile harmanlıyorum. Ve bu dünyadaki en büyük suçu ve günahı işliyorum; düşünüyor ve sorguluyorum.
Yaşantımız sadece hayatta kalma, varlığını devam ettirerek nefes alıp verme mücadelesi midir ? Ya da; yaşadığımız boyuta iz bırakarak, kendi maneviyatımızı tamamlayarak huzura varmak mıdır? Ne zaman çocukların dini, dili, milliyeti olmadığının farkına varıp sadece çocuk olduğu için mutlu kılacağız. Hangi dine mensup olursan ol sadece dua etmenin bu dünyayı daha iyi bir yer yapmayacağını, dünyadaki insanları ayırmadan onlar için mücadele etmenin, doğaya, hayvana ve insan oğlunun anası olan kadına yaşama hakkı vererek dünyayı daha da güzel kılmanın mümkün olduğunu anlayacağız. Aşkı ne zaman hatırlayacağız. Unvanları, maddi çıkarları, gösterişi bir kenara bırakarak ne zaman yeniden insanın ruhuna aşık olacağız. Ne zaman kendimizden önce sevdiğimizin mutluluğuna adım atıp onun mutluluğu ile mutlu olacağız. Bu dünyanın güzel olması bizim elimizde dost.
Ya da bırakacağız kader diyerek, dünyayı kendi karanlık haline. Kader öyle bir olgudur ki dost: Biz bir şey istemediğimiz sürece bir sarmaşık gibi sarar hayatımızı. Elimizi kolumuzu kıpırdatamaz hale getirir. Bir piyonsundur artık bu hayatta. İsteklerin ölür, hayallerin seni çoktan terk etmiştir. Sorgulamadıkça, kendi derinliklerine yolculuğa başlamadıkça sabrını yanına alıp gerçeğe AŞK’a adım atmadıkça, sana sunulana yani kaderine kölesindir bu hayatta. İçindeki aydınlığın ulaklarına kulak ver, kaderin verdiklerini değil, kendi aydınlığındaki parıltıları topla. Korkma savaş sana sunulanla, kölesi değil efendisi ol kaderinin o zaman ulaşırsın gerçek mutluluğa.
Hadi kalk ayağa, ilk kendini eleştir. Eleştiri insanın cilasıdır dost. Eleştiriyi kabul etmezsen, kendini aydınlık gibi görsen de yansıttığın sadece karanlıktır. Karanlığın içinde günün çarkına uyarsan; ruhun buharlaşır, bedenin ruhundan feragat eder. Sadece boş bir bedenle aşksız, sevgisiz, adaletsiz, yalan dostluklarla, sahte bağlarla, yüzünde anlamsız ve sahte bir gülümseme ile yaşadığını sanarak dolaşırsın bu düzende. isyankar ruhunu dik tut bu dünyada. Tek kalsan da aydınlığın ulaklarına kulak ver. Ruhunu bedenine bağlayan, hayat yolunu aydınlatan değerlerine sahip çık. Tüm dünya karanlığa gömülse de ve sen bir mum ışığı olsan da yanmaya devam et...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.