- 442 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Memleketimizden Öğretmen Manzaraları
Ülkelerin en büyük zenginlik kaynağıdır insan. Yadsınamaz bu gerçeği içselleştiren devletler insanı en iyi biçimde, inci işleyen bir usta hassasiyeti ve maharetiyle nitelikli yetiştirme çabası içinde olmuşlardır.
Kalkınma, ilerleme ancak bilgi, beceri elde etmiş ve yeterli donanıma sahip değerlerle sağlanır. Bu bilinçle Avrupa halkları ta XV. Yüzyılda matbaanın icadı ve de Rönesans yaşayarak aydınlanmaya başladı. Okullaşma yaygınlaştı. Üniversiteler kuruldu. Bilim insanları yetişti onlarca. Karanlık ortaçağ, kilisenin baskıları yıl yıl sonlandırıldı. Dinde Rönesans yaşandı. Ve Avrupa sanayi devrimini gerçekleştirdi.
Batı, bu gelişmeleri okullarında uyguladıkları, aklı bilimi önceleyen eğitim-öğretim programları ve bu programları uygulayan çok yönlü yetişmiş öğretmenleri sayesinde başardı.
Türkiye Cumhuriyetini kuran Atatürk, yüzyıllarca geri kalmış, batının sömürgesi durumunda kalan ülkeyi kalkındırmak için önce ve hızla eğitim-öğretim çalışmalarına gerekli önemi verdi. O, ancak Cumhuriyeti, irfanı hür, vicdanı hür, fikri hür olarak yetiştirilecek kuşakların kalkındıracağına inanıyordu.
Özlediği kuşaklar yetiştirme görevini elbette öğretmenler yapacaktı. Onun için:
“"Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır."
"Şimdiye kadar uygulanan eğitim ve öğretim yöntemlerinin milletimizin geri kalmasında en önemli etken olduğu kanısındayım. Hala hak ettiği değeri göremeyen, hala hak ettiği hayata kavuşamamış öğretmenlerimiz var. Onun için bir milli eğitim programından söz ederken, eski devrin boş inançlarından ve yaratılışımızla hiç ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün etkilerden tamamen uzak, milli karakterimiz ve milli tarihimizle uyumlu bir kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın gelişmesi ancak böyle bir kültür ile sağlanabilir."
Söylediği bu veciz sözleriyle Atatürk; öğretmenlerin hangi özelliklere sahip olması gerektiğini, cumhuriyeti yüceltmek için nasıl çalışılacağını belirtmektedir.
“Sanatçı alnında ışığı ilk hisseden insandır.” Sanatçı, toplumlara yön verir, kılavuz olur; ilerici fikirleri ve eserleriyle… Öğretmenler de sanatkârdır. Yontu sanatçısının mermerdir kullandığı malzemesi. Ressamlar boyalarla sanat eseri üretir... Öğretmenin malzemesi insandır. Çocukları anne kucağından alır, onların yeteneklerini ortaya çıkaracak, yaşamın zorluklarıyla mücadele edecek bilgi, beceri ve insanı değerleri içselleştirecek biçimde eğitir, yetiştirir.
“Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir!” Fakir Baykurt’un yalın anlatımıyla... Şu anda okullarımızda farklı statülerde ve farklı ücretler ödenerek; memleketimizden öğretmen manzaraları diye betimlediğim üç çeşit öğretmen çalıştırılmaktadır: Kadrolu, ücretli ve sözleşmeli öğretmenler.
Aynı işi yapıp, farklı statülerle ve farklı ücret alan öğretmenler arasındaki eşitsizlik öğretmenler arasında ders vermede isteksizlikler yaratmakta… Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlerde çalışma isteği ve öğretmenlik idealinin coşkusu törpülenmektedir. Hem veli hem öğrenciler karşısında ücretli ve sözleşmeli öğretmenler kendilerini ezik hissetmekteler.
Tüm bu olumsuzluklara karşın siyasi iktidar, “Öğretmenlik Meslek Kanun Teklifi” hazırlayarak öğretmenliği daha da ilginç farklı bir boyuta taşımayı amaçlamaktadır.
“Öğretmenlik mesleği, adaylık döneminden sonra; ‘öğretmen’, ‘uzman öğretmen’ ve ‘başöğretmen’ olarak üç kariyer basamağına ayrılıyor. Ayrıca öğretmenlik kariyer meslek olarak tanımlanıyor. Böylece gelişim temelli bir sistem içerisinde adaylık, öğretmenlik, uzman öğretmenlik ve başöğretmenliğin hakları, görevleri ve sorumluluklarının netleştirilmesi hedefleniyor.”
Maalesef bu uygulama da öğretmenler arasında eşitsizliğe, öğrenci ve veliler arasındaki saygınlıklarının azalmasına neden olacaktır.
Farklı statülerde çalışan ücretli ve sözleşmeli öğretmenlerin kendilerini ne kadar ezik hissettiklerinin gördüm. Yüzlerinin güldüğüne ise okul ortamında hiç tanık olmadım. Bu olguyu yurt içi, yurtdışı ve özel okul öğretmenliği deneyimi yaşayarak emekli olduktan sonra çok sevdiğim öğretmenlik zevkimi sürdürmek amacıyla ücretli öğretmen olarak çalışlarken bire bir gözlemledim.
Adını andığım kanun teklifi yasalaşmadan eğitim-öğretimi ilgilendiren tüm paydaşların (öğretmen dernekleri, üniversiteler, veliler…) görüş ve önerilerinin de dikkate alan geniş katılımlı çalışmalar ve devletimizin de onayladığı ILO ve UNESCO’nun önerdiği, “öğretmenlerin statüsüne uygun tavsiye kararı” göz önünde tutularak öğretmenlikle ilgili ideal kanun çıkarılmalıdır.
Ülkemizin, “çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkması” çocuklarımıza sağlayacağımız nitelikli, demokratik, karma bir eğitimle ve bu eğitimi verecek nitelikli, özgür düşünceli işini seven toplum çıkarını kişisel çıkarlarının önünde tutan özgüvenli öğretmenlerle olanaklıdır.
Son söz öğretmene, eğitim-öğretim çalışmalarına vereceğimiz önemle orantılı olarak; çağı yakalama, ülkemizde kardeşçe barış içinde yaşamaya olgunluğunu içselleştirebiliriz.
YORUMLAR
Değerli hocam bu yazınız ne kadar anlamlı biz eğitimcilerin sözü, yüreği olmuşsunuz adeta. Yeniden doğsam yine öğretmen olurdum bizim mesleğimiz mesleklerin en güzeli tüm zorluklarına rağmen inanın böyle. Bir öğrenci velim bana corona olursanız kapınıza yemek bırakırız demişti hele bir de yaşamlarına dokunduk mu onlar da bizim yüreğimize dokunuyorlar. Proje yarışmasında başarı kazandığımız öğrenci velisiydi ama çok değerli unutulmaz daha birçok anım oldu.
Beni en çok duygulandıran şeylerden biri de otobüse bindiğimde yer veren yaşlı amcanın. Hoca hanım siz öğretmenler başımızın tacı demesiydi hem de dört sene öncesi daha.
Yazılarınız çok birikimli ve deneyimli lakin kitap okuyan az olunca bu tür yazıların değeri tam anlaşılmıyor ama bizler bu tür yazıların değerini biliyoruz ve de hepsini bir bir okuyacağım zaman buldukça iyi ki gelmişim sayfanıza ki sizin gibi naif, donanımlı, sağlam karakterli birini ve yazılarını tanımışım. Var olunuz!
Öğretmenlik, değerli hocam...
Bir meslekten çok öte bir yaşam biçimi ve inanılmaz zorlukları olduğu kadar yüreği hayatı ihya eden bir yaşam biçimi.
Ve evet, ücretli İngilizce öğretmeni olarak çalıştım sayısız devlet okulunda ve benim yüzüm hep gülüyordu okulun bahçesine ilk adımımı atmadan evvel uzun ve çamurlu yollarda öğrencilerim ne de güzel eşlik ederdi bana.
Ücretli çalışmanın zorlukları olmaz mı?
Tam da öğrencilerime okuluma alışmışken atanan kadrolu öğretmen okula geldi mi mecburen ayrılıyordum okulumdan.
Öğretmenlik çok şey gerektiriyor da akabinde:
İdealist olmalı öğretmen ve pedagojiyi çok iyi sindirmeli.
Öğrencilerimiz ayrı cevher.
Onlar hayatın ve aşkın ve sevginin bire bir örneği.
İstanbul a uzak okullarda çalıştım azıcık da olsa merkezden uzak ve o bölgedeki çocuklarımı ayrı sevdim.
Ah, hocam ayağında naylon terlikle okula gelen mi ararsınız üstünde incecik gömleği ile üşüyen mi?
Ben cenneti işte o okullarda öğrencilerim arasında onlar sayesinde yaşadım.
Hiç unutmam: atak ve haylaz ne çok öğrencim vardı ama onlarla kurduğum iletişim neticesinde her biri ayrı ayrı katkıda bulundular bana.
Kartal da çalıştığım bir okulun tüm sınıflarına giren tek İngilizce öğretmeniydim ve hayatımda tatmadığım sevgiyi orada buldum.
Bazen müdürümüz sınıfları birleştiriyordu daha iyi verim almak adına ve işte muhteşem zamanlar dilimi.
Her biri İngilizce yi o kadar çok sevdi ki.
Söylediğimiz şarkılar şakıyan canım çocuklarım.
Hocamm ah, konuyu dağıttım elimde değil ansızın o günlere ışınlanıyorum.
Ücretli çalışmak kolay değil zaten maddi anlamda ben hep cepten harcamışken helali de hoş olsun.
Farkındalık ve itina isteyen bir meslek öğretmenlik ve şimdilerde MEB yine değişikliklere gidiyor.
Hayırlı olsun İnşallah hem öğretmenlerimiz hem öğrencilerimiz adına.
Akademisyen olma hayalimle epey emek de vermiştim kürsüde tam da kadroya alınacakken peşimi bırakmayan aksilikler.
Her şeyde bir hayır var illa ki.
Ulvi duygular taşıyan bir meslek ve öğretmeni de her anlamda mutlu etmeli yasalar şükürler olsun ki son yıllarda epey iyileştirme yapıldı bilmem yanılıyor muyum?
Özel sektör bana asla bu zevki vermedi.
Çalıştığım dersanelerde daha çok ticari açılım olduğu için ısınamadım özel sektöre sonra bir kolejde tam çalışmaya başlayacakken...
Bitmez benim maceralarım.
Şükür hocam günüme şükür olsun.
Ve ben hala öğrenci kimliğimle salınıyorum öğretmen yarımsa hala bende saklı iken yine.
Var olunuz.
Selam ve saygılarımla değerli hocam.
Güzel bir yazıydı ne de güzel nasiplendik.
Çocuklarımız bizlerin bu güzel ülkenin geleceği.
Ve öğretmenlerimiz onları yetitştiren.
Teknoloji çağında eklenen zorluklar da göz ardı edilmemeli bir o kadar yaşamı kolaylaştırıyor addedilse de.
Tüm saygımla selamlıyorum hocam
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.