- 1247 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Çocukluğum deyince köyüm gelir aklıma
Gurbet ellerinde, koşuşmanın, araç gazının, trafik kargaşasının ortasında, yalanın, dolanın, hırsızlığın kol gezdiği, çocukların, kadınların öldürüldüğü, insanların samimiyetine güvenin olmadığı bu diyarlarda, aklıma köyüm, çocukluğum gelir. Bir of çekerim ta derinden...
Bir köy evinde doğmak, belli bir yaşa kadar köy havasını teneffüs etmek ve o köy ortamında büyümek... Öylesine muhteşem bir şeydir’ki, anlatmak mümkün değildir...
Hayat şartları her ne kadar büyük şehirlere atsada bizi, köy özlemi içimizde hiç bitmez, hep özlemini çekeriz..Ömür şehir hayatında gurbet ellerinde tükensede, gidip gelmek mümkün olmasa da, hafızamızda tatlı bir anı olarak yerini hep korur, her fırsatta dillendirilir..
Her köy çocuğu doğar doğmaz pek çok meziyet sahibidir. Çiftçilik, hayvancılık başta olmak üzere hayatımızda gerekli her türlü bilgiye sahip bireylerdir.
Bir köy çocuğu dağda taşta, kolay kolay kaybolmaz. Elbisesini kendi yamar, inegini sağar, kuzunun doğumuna şahit olur, evinin kerpicini döker, ağaç aşılamayı, dikmeyi, budamayı, ekin bicmeyi bizzat görür yaşar, işin ucundan tutar..
Çocukluğum deyince; zor şartlarda yazın, kışın, okul, tarla, hayvan peşinde gidilen, koşulan karlı, çamurlu, sisli, taşlı, tozlu karanlık yollar aklıma gelir. Ama hiçte korkmazdık o engebeli yerlerde. Çünkü herkes güvenilir, her yer güvenliydi..
Benim çocuğumun başladığı yıllarda, erken yatılır, erken kalkılırdı. Çocuklar da köy odalarına gider, büyüklerin hayat hikayelerini, eski anıları, tarihî gerçekleri, dini, milli bilgileri dinleyerek yetişirlerdi.
Köylerde Elektrik yoktu, evlerde fitilli gaz lambası, yakılır, Yemekler tandır ocağında, kışın soba üzerinde pişerdi. Sular kovalar ile köy çeşmelerinden taşınır veya kuyulardan çekilirdi.
Çocukluğum deyince aklıma yemyeşil yerler, şırıl şırıl akan suları, dereleri, dağı, taşı, meleyen kuzusu, ördeği, kazı, tavuğu, yağı, sütü, ayranı aklıma gelir, bir of çekerim ta derinden...
Havası temiz, yetişen herşey hormonsuz, katkısız tabii yiyecek, içecekler den oluşmaktaydı. insanları samimi, içten yalansız, dolansız dümdüz insanlardı.
Çocukluğumun oyunları yapmacık, yapay değil, eğitici, sportif, el emeğine dayanan araç gereclerlerden oluşur, psikolojik yapıları oturmuş, stres atılmış, sağlıklı bireyler olarak yetişirdik..
İnsanlar masumiyet yüklü, komşular İMÇ usulü çalışır, aralarına para, banka, çıkar, dalavere, kara planlar girmez, alın teri, helal dairede işler yapılır, aralarında pay edilirdi..
"Komşu komşunun külüne muhtaç" der, birbirini kırmazlar.. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" der, birbirlerini gözetirlerdi.
Çocukluğum deyince...
Bir ’oh be!’ der, rahmetik babamın yaptırdığı kerpiç köy evi gelir aklıma...
Çocukluğum deyince; Babam bekçi Mehmet, Küsmen dede, Zühre ebe, Çolak ebe, Ecevit amca, Koruyucu Mehmet, Avlinin ıssak, Karaveli, Marangoz Rasim, lakapları çirkin, kendileri güzel kör, sağır, topal, kel gibi anılan, Koca yürekli insanlar gelir aklıma...
Çocukluğum deyince yağmurun sesi, şimşek ışıkları, bahçedeki ağaçların gölge oyunları, çamurlu yollar gelir aklıma...
Çocukluğum deyince Kışın yağan karda, bokluca tepesinden aşağı kendi yaptığımız tahta kızakla veya naylon parçalarıyla kaymak gelir aklıma...
Çocukluğum deyince kuzine sobasında, veya tandır korunda pişirdiğimiz patatesler, anamın kül çöreği gelir aklıma...
Çocukluğum deyince buğday, arpa tarlalarında ırğatlık yapmak, yemek taşımak telaşı, öküz arabasına binmek gelir aklıma...
Çocukluğum değince, Kadir, Dursun, Yunus, Eyüp, İrfan, Süleyman, Ömer, Ali tüm çocukluk arkadaşlarım, Akraba, komşu ve geçmişim gelir aklıma..
’Hey gidi Çocukluğum, köyüm’ der. Bir of çekerim, köyümde geçirdiğim çocukluğum gelince aklıma...
Gelin fırsat buldukça yerimiz, evimiz olmasa da, tüm tanıdıklar tükenmiş olsada, kendimizi çocukluğumuzun geçtiği, Baba yadigârı yerlere atalım.
İstanbul’dan; Çocukluğunun ve köyünün hasretini çeken tüm dostlara selam ve saygılarımla...
Ahmet Ali Canbaz 24/01/2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.