- 248 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
MÜFREDAT VE HAYAT
MÜFREDAT VE HAYAT
Hayattan kopuk müfredat. İletişim adına saçma sapan, hayatta hiç işe yaramayacak bilgilerin zorla öğretilmesinin ne amacı var, ne mantığı. Tolumda iletişimsizlik kanser gibi şifasız bir hastalık haline gelmiş, biz kalkmış, onun yerine bir sürü saçmalıklar uydurmuşuz. Yazanın bile doğru dürüst bilemeyeceği, öğretmenin de neye yaradığını keşfedemediği bu papağanca ezberleri müfredata sokmuşuz.
Yalnızca bu mu? Daha yüzlerce hayattan kopuk, öğrenciyi eğitimden soğutan, akademisyen zırvaları eğitimi felç etmiş durumda. Zaten alabildiğine teorik olan eğitim bu yönüyle de iyice ütopik bir karaktere bürünüyor.
Sayısal dersler öğrencinin anlayamayacağı denli zorlaştırılıyor, sözel dersler ezbere mahkum ediliyor, öğrenci bu iki cendere arasında sıkışıp dururken, tek çarenin kopya çekmek olduğunu anlıyor ve bu can simidine balıklama atlıyor, biz öğretmenler de güya eğitim yaptığımızı sanarak aldanış içinde günlerimizi geçiriyoruz.
Şimdi biz bu çarpık müfredatın neresinden başlayalım; okullarda kullanılmaya kullanılmaya tahrip olmuş laboratuvarlar, kapısı açılmayan kütüphaneler, kullanılmayarak yıllanmış ve demode olmuş bilgisayar sınıfları eğitimimizin içler acısı halini ifade etmeye yeter.
Öğrenciye güvenmeyen eğitim kadroları onları sürekli suça itmiş, Allah’ın günü hakaretle karşılandığı için kendine güvenini kaybetmiş bir eğitim ordusu. Bu eğitim ordusunun pusulası yanlış, hedefi belirsizdir. Amacı saptırılmış, kendisi şaşırtılmıştır.
Hayattan ve hakikatten kopuk bir müfredat, hayatla fazla ilintisi olmayan dersler öğrenciyi şaşırtmaktan ve hayat karşısında çaresiz bırakmaktan başka yol bırakmamış, öğrenciyi yanlış yollara sapmaya mecbur bırakmıştır.
Bir türlü öğretilemeyen imla kuralları, noktalama işaretleri, değil en küçük bir mektup, bir dilekçe yazmayı beceremeyen öğrenci tip eğitimimizin ve anlı şanlı müfredatımızın başarısıdır. Aklına esenin yeni ders koyduğu, daha sonra bir faydası olmadığı anlaşılınca kaldırıldığı bu sistemin iflas ettiği artık anlaşılmıştır.
Derslerin yeniden değerlendirilmesi, müfredatın amaç belirlemesi ve hayatla ilgisi gözden geçirilerek yeniden belirlenmesi şarttır.
Bu da yetmez eğitimde devrim şarttır. Ve bu devrim planlı, programlı, işin ehli kişilerden, eğitim alanında uzman akil adamlardan oluşan bir kurulca yapılmalıdır. Bu anlamda sözde değil özde bir eğitim şurası toplanmalı, orada alınan kararlar bir icra heyetince işbölümü ve işbirliği yapılarak uygulanmalıdır.
Bu eğitimde önce idarecilerle işe başlanmalı, sonra eğitim kadrosu pedagojik yönden ele geçirilmelidir. İdareciler idealist olmalı, öğrenciye güvenen, onu motive edebilen kişilerden seçilmeli, yasakçı anlayış yerine demokrat anlayış sahibi olmalıdır. Ayrıca her biri ideal normlarda demokrasi eğitiminden geçirilmelidir.
Edebiyat dersleri yeniden gözden geçirilmeli, Cumhuriyet edebiyatının kolay metinlerinden başlanarak klasik ve Tanzimat edebiyata dönülmeli en son eski Türk edebiyatı kaynaklarına dönüş yapılmalıdır. Dil dersleri yeniden tanzim edilmeli, tümevarım yerine tümdengelim metoduyla yeniden planlanmalıdır.
Hasılı eğitim için yapılacak çok iş var ve bu işten de öte bir devrim denecek denli büyüktür. Bu yeni devrim kutlu olsun şimdiden. İnananlara müjdeler olsun
Ahmet Kemal
YORUMLAR
Eğitim sistemi alt üst olan bir toplumun geleceği alt üst olur, sizin ifadelerinize göre; eğitimde devrim diyorsunuz, Hangi kadro yapacak bunu, kameralar ve öğrenciler önünde azarlanan, küçük düşrülen Okul veya Milli Eğiti Müdürlerimi? oksa oları orada küçük düşüren Bakanmı?
teşekkürler Hocam