- 221 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur'an Tefsiri (KÂF)
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur’an Tefsiri
KAF SÛRESİ
12-كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ
13-وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ
14-وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ
"Bunlardan önce Nuh kavmi, Ashab-ı Ress, Semud kavmi, Âd kavmi, Firavun, İhvan-ı Lût, Ashab-ı Eyke ve Tubba’ kavmi de yalanlamışlardı. Evet hepsi de peygamberleri yalanlayıp vaadettiğim azabı hak etti."
Burada, uhrevî hayatın gerçek olduğu hususunda ittifak vardır. Dolayısıyla onu inkâr edenlerin azaba uğratılmış olmaları beyân edilmek suretiyle bu hayatın hak olduğu izah edilmektedir.
Allahü teâlâ, Kureyş’ten ve diğer kavimlerden olan kâfir ve müşrikleri, kendileri gibi olan diğer kavimleri helak etmesiyle uyarmakta ve bunları, geçmiş kâfirlerin durumuna düşmemeye davet etmektedir.
Aynı zamanda Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’i teselli etmektedir. yani; ”Kâfirlerin seni yalanlamalarına üzülme, çünkü sen yalanlanan ilk peygamber değilsin. Her millet peygamberini yalanladı. Önceki peygamberlerin sabrettikleri gibi kâfirlerin ezalarına sen de sabret. Böylece onlar murada erdikleri gibi, sen de erersin."
“Ress” taşsız kuyu demektir. Ashâb-ı Ress ise Yemame’de yaşamış bir topluluktur. Bunların ashâbı Uhdud olduğu da söylenmektedir.
Tubba’, Yemen de bir kraldır. Müslüman oldu ve kavmini İslam’a davet etti. Ama onu yalanladılar. Tabilerinin çokluğundan dolayı “Tubba” ismiyle isimlendirildi.
15-أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ
"Biz, ilk yaratmadan âciz mi kaldık? Hayır, onlar yeniden yaratılmaktan şüphe ediyorlar."
Öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden Kureyş müşrikleri; yaratıkları ilk olarak yaratmaktan âciz mi kaldık ki, onlar yok olduktan sonra onları tekrar yaratmaktan da âciz kalmış olalım. Doğrusu onlar, bizim ilk yaratmadan âciz olduğumuzu sanmıyorlar, fakat onlar, ölüp toprak olduktan sonra kendilerini tekrar yaratacağımıza dair şüphe içindedirler.
تفسير القشيري
أي إنَا لم نعجز عن الخَلْق الأول . . فكيف نعجز عن الخلق الثاني- وهو الإعادة؟ لم يعتص علينا فعلُ شيءٍ ، ولم نتعب من شيء . . فكيف يشق علينا أمر البعث؟ أي ليس كذلك .
تفسير البغوي
{ أفعيينا بالخلق الأول }، يعني أعجزنا حين خلقناهم أولاً [فنعيا] بالإعادة. وهذا تقرير لهم لأنهم اعترفوا بالخلق الأول وأنكروا البعث، ويقال لكل من عجز عن شيء عيي به. { بل هم في لبس }، أي في شك، { من خلق جديد }، وهو البعث.
16-وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
"Andolsun, insanı Biz yarattık. Nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız".
Hak teâlâ, "Andolsun insanı Biz yarattık. Nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz." Bu, Allahü teâlâ’ya hiçbir şeyin saklı kalmadığına ve O’nun kalblerdekini bile bildiğine bir işaret olmuş olur.
"Biz ona şah damarından daha yakınız" ifadesi de, Allah’ın ilminin mükemmel oluşunu anlatan bir ifadedir.
"Verîd", içinden kanın geçtiği ve bedenin herbir parçasına ulaştığı damar demektir. Allahü teâlâ, insana, ilmi ile, bundan daha yakındır. Çünkü o damarı etin örtmesi mümkündür. Ama Allah’ın ilmini hiçbir şey kapayıp perdeleyemez.
تفسير الكشف والبيان, (الثعلبي)
{وَلَقَدْ خَلَقْنَا الإنسان وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ} يحدّثه قلبه،
فلا يخفى علينا أسراره، وضمائره
تفسير الماوردي
{ وَنَحْنُ أَقْرَبٌ إِلَيهِ مِن حَبْلِ الْوَرِيدِ } فيه ثلاثة أوجه :
أحدها : أنه حبل معلق به القلب ، قاله الحسن . والأصم وهو الوتين .
الثاني : أنه عرق في الحلق ، قاله أبو عبيدة .
الثالث : ما قاله ابن عباس ، عرق العنق ويسمى حبل العاتق ، وهما وريدان عن يمين وشمال ، وسمي وريداً ، لأنه العرق الذي ينصب إليه ما يرد من الرأس
تفسير البغوي
(وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ (١٦)
أي نَعلَمُ ما يخفي وما يكنه في نفسه.
(وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ).
والوريد عرق في باطن العنق ، وهما وريدان ، قال الشاعر.
كأَنْ ورِيدَاهُ رِشَاءا خُلْبِ
يعني من ليف
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.