- 207 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MENSUBİYET ŞUURU
MENSUBİYET ŞUURU
Mensubiyet, insanın bir sosyal grup içinde kendini bu grubun bir ferdi olarak, vazife ve temsil sorumluluğunun olduğunun farkında olması, hayatını ona göre düzenlemesi bilincidir. Bu bilinç aynı zamanda kişinin insan olma özelliğini ön plana çıkarır. Aksi takdirde kişinin diğer canlılardan farkı kalmaz.
Kişinin öncelikle kendini temsil özelliği vardır. Bu, onun kimliğini ve kişiliğini oluşturur. Biz buna karakter de diyoruz. İyi, düzgün ve çevresine karşı duyarlı olup saygı ve sevgi ögeleri ön planda olan bir insan için, karakteri düzgün bir insan; aksi durumda olana da “Karaktersiz!” ifadesini kullanırız. Kimse karaktersizliği kendine kondurmaz ama çevredeki insanlar bunu çok da kolay yakıştırır. Bu da sadece o kişiyi değil aynı zamanda onu yetiştiren aileyi, içinde bulunduğu kurumu, görev aldığı kuruluş, siyasi ve ya dini organizasyonları da etkiler. İşte burada sorumluluk bilinci devreye girer. Sorumluluk sadece kendini düşünmemek demektir. Kişi, içinde bulunduğu çevrede olup biten her olay, kurum ve kişileri de düşünerek hareket etmektir.
Son devirlerde özellikle öğretmen, imam, siyasi düşünce grupları, özellikle başörtülü genç kızlarımız çokça eleştiri alan kişiler grubu içindedirler. Her gün çevremizde gördüğümüz kişi davranışları bireysellikten çıkıyor ve toplumsal bir itham, iftira ve dedikodu malzemesini oluşturuyor.
Televizyonlarda yapılan eğitimcilerle ilgili haberler toplumsal bir imhaya dönüşüyor ve öğretmenlik mesleğinin itibarına zarar veriyor. Son tahlilde öğretmenlerimizin durumu budur. Her kurumda çok iyi insanlar olduğu gibi az da olsa problemli ve eleştirilecek kişiler de vardır. Hemen azınlıkta olanlar üzerinden bütün bir camia eleştiri kapsamına alınıyor. Bir öğretmen bunu bilmeli ve yaptığı bir davranışının sadece kendini değil bütün öğretmenleri bağladığı bilincinde olmalıdır.
İmamlar da çok eleştirilen bir gruptur. Bunun en önemli sebeplerinden biri de dini bir temsil noktasında bulunuyor olmalarıdır. Siz ne kadar öyle olmadığını iddia etseniz de toplum böyle algılıyor. O zaman imamlarımız da çok bilinçli, eğitimli ve temsil noktasında olduğu bilincini taşımalıdır.
Bütün siyasi organizasyonlarda da bu tür anlayış hâkim. Doğru yanlış temsil durumundaki bir kişi ufak da olsa bir hata yapsa bunun büyütülerek aleyhte kullanılabileceğini hesap ederek çok dikkatli olması gerektiği bilincini taşımalıdır.
Gelelim başörtülü kızlarımıza. Bir zamanlar verilen mücadele, çekilen zulüm, iftira kampanyalarından bugüne geldiğimizde görüyoruz ki genç kızlarımızın bir kısmı bütün bu mücadeleyi değersizleştiriyor. Bir Müslüman olarak şahsen çoğu insan başörtülü kızlarımıza karşı sempati duyuyor, beğeniyor ve yeri geldiğinde onlara kol kanat olmaya çalışıyorlar. Ancak özellikle son zamanlarda başörtülü kızlarımızın giyim kuşamları ve davranışları insanları tedirgin ediyor, nefret duygularını körüklüyor. Bazı kızlarımız başına başörtü takmış, altında bir kot ya da streç, kısa kollu bir tişört, kol kola da değil sarmaş dolaş bir delikanlıyla sahilde oturmuş, çok da yakınlaşmış… Bu bir Müslümana yakışan davranış mı… Aynı kızımız sokak ortasında yüksek sesle konuşup argo, hatta küfürlü sözler sarf edebiliyor. Daha fazlasını yazıp işi iyice dramatize etmek istemiyorum ama beni bir Müslüman olarak bunlar rahatsız ediyor. Böyle olmamalı diyorum. Başörtülü kızlarımız bilmelidir ki yaptığım her davranış bütün Müslümanları ilgilendiriyor ve etkiliyor, demeli vebu şuurla hareket etmelidir.
İnsan başıboş yaratılmamıştır. Sosyal bir varlık olduğunu söylüyorsak insan için, kişi de sorumluluğunun farkında olacak. Ben öncelikle kendimden sorumluyum ama çevremden, yaptıklarımdan ve yapmadıklarımdan da sorumluyum. Herkes bulunduğu yerde temsil noktasındadır. Nasıl ki Allah yeryüzünde insanı halife konumunda görüyor insan da haddini ve hakkını bilmeli ve yaradılış gayesine uygun hareket etmelidir. Kişinin yaptığı bir iyilik ve ya kötülük, ailemizi, kurumumuzu, dinimizi, siyasi grubumuzu etkiler bilinci içinde hareket etmeliyiz.
Mensubiyet şuuru, ben sadece kendimi değil; ailemi ve içinde bulunduğum sosyal çevremi de temsil ediyorum hissiyatında olmaktır. Böyle hisseden ona göre davranır. Toplumda kötülükler ve yanlışlıklar olmaz. Bireyselcilik, benmerkezcilik, kapitalizmin insanların şuur altına yerleştirdiği bir kavramdır. İnsanoğlu bir an önce bütün bunlardan kurtulmalı, “kul hakkı” kavramını asla unutmamalıdır. 10.03.2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.