- 299 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
KRONİK YALNIZLIK HASTALIĞI
Uğrunda savaşmak için birileri olmalı hayatınızda.
Hayatımızın bazı evrelerinde yaşadıklarımız bizi toplumdan insanlardan uzaklaştırır. Kendimize döner, herkese ve her şeye bir mesafe koyarız. Yaşanmışlıkları unutup, ruhumuzda açılmış olan yaraları kendi kendimize tedavi etmeye çabalarız. Bazı yaraları iyileştiririz ama bazıları enfeksiyon kapıp kronikleşir. Tabi bahsettiğim fiziki yaralar değil; ruhsal yaralar. Ruhsal yaralar enfeksiyon kapar mı diyebilirsiniz ama kapar ve kronikleşir. İnsan sosyal bir yaratıktır, bir toplumun üyesi olmak onun her yönden sağlıklı olmasını sağlar. Arınma sürecinde dozu ayarlayamazsak insanlardan uzak kalmamız, yine o insanlardan aldığımız her yarayı kronik hale getirip, enfekte eder. Kronik yalnızlaşma. İşte böyle bir durum.
Biz insanlar, başkalarının hayatlarında birer kahraman olduğumuz zaman çok daha mutlu oluruz. Bunu dillendirmeyiz ama öyleyizdir. Annenin çocuklarının hayatında kahramandır, sevgililer birbirlerinin hayatlarının kahramanlarıdır, her arkadaş dediğiniz kişinin hayatının kahramanısınızdır aslında. Sayfalar dolusu bu kahramanlıkları yazabiliriz. Bizi hayata bu insanlar ve bu kahramanlıklar bağlar, tabi bizim varlığımızda hayatımızdaki diğer insanlar için anlam yüklüdür.
Aşırı derecede kronikleşmiş yalnızların en büyük sorunu, hayatlarına birisini ya da birilerini almakta zorlanmalarıdır. Zamanla insansız hayatta, diğer insanlarla nasıl iletişim kuracağınızı, nasıl arkadaş, sevgili, dost olacağınızı unutursunuz. Yalnızlık, tuhaf bir bencillik hikayesine doğru evrim geçirir. Bir süre sonra da sizi zehirlemeye başlar. Bu zehirlenme yavaş evreler halinde kendini gösterir. Her gün, her an, salise, saniye, dakika, saat, ufak dozlarla zihninizi ve bedeninizi zehirler. Bunu farketmek o kadar zordur ki, farkettiğinizde iş işten geçmiş olur.
Evet, birileri olmalı insanın hayatında. Her ne kadar az insan çok huzur sloganıyla hareket etme eğiliminde olsanız da, birileri olmalı kahramanı olacağınız, kahramanınız olacak. Bir eş, sevgili, çocuklar, dostlar, aile bireyleri. Bizi hayata bağlayan en organik ve spritüel bağlar onlardır. Hepsinden arındığımızda, evrenin tuhaf ağından düşüyoruz, bağlantımız kopuyor ve ölü nöron haline geliyoruz. İşlevsizlikle yaftalanıyoruz. Bu noktadan sonra artık tükenmişlikten asla kurtulamıyoruz.
Hayatınıza iyi bakın. Çok fazla yalnızlığa alışırsanız, hayat diye bir şeyinizin kalmadığını, tekdüzeliğin sizi yavaş yavaş keskin dişleriyle kemirdiğini ve tükettiğini farkedersiniz. Bu tekdüzelik, bütün hayat bağlarınızı tek tek kopartır, size bunun sizin için çok güzel olacağı halüsinasyonunu gösterir. İşte insanın kendi kendine yarattığı en büyük yalan budur.
Hayatınızı emanet edebileceğiniz, size hayatını emanet edebilecek insanlar aslında bizim yaşamla, karmayla, evrenle oluşturduğumuz en büyük bağlarımızdır.
Hayatta kalın. #şiiradamı