- 361 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
MECZUP ARKADAŞ
Geçen hafta bir arkadaşımla buluştuk.İlkokulda en iyi anlaştığım ve aynı sırayı paylaştığım arkadaşımdı Jale. Ortaokulda biz şehir değiştirdiğimiz için ayrı kalmıştık. Arada sırada telefonlaşırdık ama zamanla öncelikler değiştikçe birbirimizi aramaz olduk.
Üniversiteyi tesadüfen aynı yeri kazanınca yine görüşmeye başladık. Birbirimizi tanımamız zor olmadı. Gözler değişmez denir, doğru bir söz. Onu anfide son sıranın sol köşesinde kırmızı bluziyle görünce dikkatimi çekti ve iri çekik yeşil gözlerini hemen tanıdım. Yanına gidip ona ismini, nereli olduğunu, ilkokul öğretmenini ve onu birisine benzettiğimi söyleyince birbirimizi hatırladık.Böylece arkadaşlığımıza kaldığı yerden devam ettik.
Jale kısa boylu, zayıf, güzel bir kızdı. Saçlarının rengini sık sık değiştirir, pembe, yeşil, mor, turuncu gibi renkler dener ve kendi saçının kahverengisini görmek pek mümkün olmazdı. Piercing takar, salaş giyinirdi ve özgür bir ruha sahipti. Ele avuca sığmaz arkadaşım dünyayı da çok dikkate almaz, hayatın kurallarını hiç umursamazdı. Aykırı bir hali vardı. Çok konuşkan biriydi. Ben ise konuşkan olmadığımdan genelde dinlerdim. Hareketliydi ve çok çabuk kaynaşırdı insanlarla. Yani hep farklıydık ama yine de iyi anlaşırdık
Okul bitince ayrı yerlerde işe başladık,araya mesafe girdi arada sırada telefonlaşırdık, o kadar. Evlendiğini ve iki tane çocuğu olduğunu biliyordum. Geçenlerde bana Ankara’ya geleceğini, teyzemin cafesinde buluşmak istediğini söyledi. Orada geçen hafta buluştuk.
Buluşacağımız gün sabahın dördünde uyandım bir daha uyuyamadım. Geç de yatmıştım üstelik. Sabah sekiz buçukta arkadaşımla buluştuk ve ben uykudan gözlerimi açamıyordum.O kadar erken buluşmamızın nedeni Jale’nin işinin olmasıydı. İri çekik yeşil gözleriyle, mahzunca bakarak, bir boşlukta olduğunu ve hayatını sorguladığını söyledi. Bana "yaşamımıza anlam katan nelerdir sence" dedi. Şaşkınlıkla baktım.Ondan hayatın anlamı gibi kelimeler duyduğuma inanamıyordum . Demek ki çok değişmişti. O gün üzerinde ekose ceket, kumaş pantolon ve gömlek olması da dikkatimi çekti ama sormadım. Tarzı bile değişmişti arkadaşımın.
Konuşurken hayatın anlamının sevginin ve mutlunun yanında olması olduğunu söyledi. Anlamadım. Hayatına anlam katanın sevgi olduğunu, mutlu olmadan yaşayamayacağını söylediğini fark ettim.Mutlu olmak için sevgiye ihtiyacımız var demek istedi diye düşündüm. Uykusuzluğumu da belli etmemeye çalışıyordum ama dilim sürşüyor ve saçmalıyordum.Konuşmamaya karar verdim.Gözlerimi açmaya çalışarak dinliyor bazen de içim geçer gibi oluyordu. Ara da konuya vakıf olmaya çalışıyor laf olsun diye birşey söylüyor sonra uzun süre konuşmuyordum. Öyle bilge bir hali vardı ki karşımda bir meczup, bir evliya gibi duruyordu.Hep olduğu gibi o konuştu ben dinledim.
Anlattı uzun uzun. Vakur bir şekilde hiç etrafına bakmadan, hep önüne bakarak konuştu.Hali tavrı gün geçirmiş, olgun, insanları sarıp sarmalayan bir haldeydi. Üzgündü hep hayatın zorluğundan, yaşamın anlamından bahsetti. Bir ara onurun bir onursuz olabildiğini anlattı. Öyle anlatıyordu ki onurun onursuzluk olabileceğini düşündüm. Biraz da şaşkın dinliyordum. Çünkü üniversitedeyken havalı, uçarı, ele avuca sığmaz bir kızdı. Olgunlaştığını, hatta bir bilge olduğunu düşündüğüm için hiçbir şey sormadım. Hep mutlu olmadan yaşamanın anlamsız olacağını, o olmazsa nefes alamayacağını söylüyor ve hele sevgisiz asla yapamayacağını anlatıyordu. Bende iki saat boyunca dinledim. Sonra ben arkadaşıma yarı hayranlık, yarı üzülerek ama niye sevgisiz ve mutlu olmadan yaşayamayacağını sormadan ayrıldık. Sormuyordum çünkü öyle bir evliya gibi konuşuyordu ki ben bir şey söyleyip ayıp etmek istemedim. Üstelik öyle uykusuzdum ki anlattığının çoğunu anlamıyordum. Bir haftayı arkadaşıma hayranlık duyarak ve haline üzülerek geçirdim. Üzülüyordum çünkü mutsuz görünüyordu. Anlamadığım neden çok mutsuz ve gergindi. Hayatı anlamak insanı mutsuz yapacak kadar kötümüydü? Yani bu öylesine yaşadığımız, güldüğümüz, eğlendiğimiz hayatın derinliği bu kadar mı acı vericiydi.
Bütün bir haftayı Jale’yi düşünerek geçirdim. Anneme gittim anlattım. O da şaşırdı çünkü çok özgür ruhlu, uçarı, isyankar bir kızdı. "Doğru mu diyorsun bak sen bir baltaya sap olamadın Jale evliya olmuş" diyerek her zamanki gibi kıyaslama yaparak sinirlerimi zıplatsa da ben Jale’ye hayranlık duymaya ve üzülmeye devam ettim. Eşim pek tanımıyordu. Eski halini ve o günkü halini anlatınca o da çok içimi rahatlatan bir tespitte bulundu! " Hiç sana benzemiyor, nasıl anlaşıyorsunuz" dedi.Sinirlenmenin faydası yoktu. Haklılardı. Benim uçarı, eli avuca sığmaz arkadaşım hayata anlam bulmuş, mutluluğun vazgeçilemeyeceğini sevgiyi ise olması gereken bir duygu olarak görmüş ve onuru hayatının temel taşı yapmıştı. Bunu başarabilmiş arkadaşımdan öğreneceğim çok şey vardı ve onu arayıp daha çok konuşmak istiyordum.
Dün pijamalarım üstümde kahvaltı hazırlıyordum ve bir taraftan da müzikle oynuyordum ki telefonum çaldı. Arayan oydu. Oynarken yakalandığım için utandım. Çünkü hayatı, mutluluğu, sevgiyi benimsemiş, anlamış onlarsız olamayacak bir meczup vardı telefonun ucunda.Telefon açılır açılmaz çocuk sesleri ve arkadaşımın "yeter bıktım sizden, Mutlu çorabını kaldır, Sevgi kahvaltını bitir" diyen sesiyle karşılaştım. Bir an ne olduğunu anlamadım. Ben birşey diyemeden arkadaşım "ay Leyla kusura bakma bu çocuklar beni bıktırdı. Seninle geçen hafta konuştuk ya Onur’la barıştık, ayrılmıyoruz, Mutlu ve Sevgi de yaramazlık aynı ama ben çok seviyorum hepsini, ay yine boynum tutulmuştu buluştuğumuzda, geçti şimdi, rahat konuşamadım seninle de ama kusura bakma. Ay şirketten iş için gönderdikleri için rezil giyinmiştim demi ne yapayım zor iş buldum zaten ne derlerse yapıyorum bana göre değil ama sen de şaşırmışsındır. Sen ne yapıyorsun yine buluşalım mı?" dedi. Şimdi tutulma sırası bendeydi. Dilim tutuldu.
Arkadaşımı nasıl meczup ve mutsuz görüp üzülmüş ve bir taraftan da hayran kalmıştım. Şimdi ise benimle coşkulu konuşan ve arada çocuklarını azarlayan bir Jale vardı karşımda.Yani eski Jale karşımda hayat dolu konuşuyordu. Arkadaşımın eşinin ve çocuklarının ismini hatırlamamam da ayrı bir olaydı. O gün bana ne ara ayrılmak istediğini söyledi hiç mi hiç hatırlamıyordum üstelik.Gerçek derdini anlamamak biraz beni utandırsa da artık arkadaşımı dikkatle dinliyordum.
Ocak /2022
YORUMLAR
çok şey istemiyoruz hiç birimiz
anlayış ve sevgi
bazen gel-gitler yaşıyor insan kendi içinde
dışarından uzanan bir el bir içten selam çok şeye değer hani
sevgi ve değer vermek aslında anlayışla yaklaşmak iken sevdiklerimize
kim dedi hayatın kolay olduğunu?
ufacık bir detay bile nelere kadir
sevgimle canım arkadaşım