- 252 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur'an Tefsiri (KÂF)
"KAF SURESİ’NDEKİ AHKAM AYETLERİ,
"أحكام القرآن (الجصاص"
قوله تعالى, 5-: {بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ فَهُمْ فِي أَمْرٍ مَرِيجٍ}
"Ne var ki onlar, kendilerine Hakk gelince onu yalanladılar. Bu yüzden karmakarışık bir durumdalar."
وقوله تعالى, 39-: {وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّك قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ}
"Güneş’in doğmasından önce ve batmasından önce Rabb’ini hamd ile tesbih et."
وَرُوِيَ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ وَقَتَادَةَ أَنَّ الْمُرَادَ صَلَاةُ الْفَجْرِ وَصَلَاةُ الْعَصْرِ.
وقوله تعالى: {وَمِنْ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ} قَالَ مُجَاهِدٌ: " صَلَاةُ اللَّيْلِ "
قَالَ أَبُو بَكْرٍ: يَجُوزُ أَنْ يُرِيدَ صَلَاةَ الْمَغْرِبِ وَالْعَتَمَةِ. (akşam nmazını krnlıkta kılmk)
"أحكام القرآن (ابن العربي)
39-وَهِيَ قَوْلُهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى: {فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّك قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ - 40- وَمِنْ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ}
"Onların söyledikleri şeylere sabret. Güneş’in doğmasından önce ve batmasından önce Rabb’ini hamd ile tesbih et." "Geceleyin ve secdelerin ardından O’nu tesbih et."
1. فِي الصَّحِيحِ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ: كُنَّا جُلُوسًا لَيْلَةً مَعَ النَّبِيِّ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - فَنَظَرَ إلَى الْقَمَرِ لَيْلَةَ أَرْبَعَ عَشْرَةَ، فَقَالَ: إنَّكُمْ سَتَرَوْنَ رَبَّكُمْ كَمَا تَرَوْنَ هَذَا، لَا تُضَامُونَ فِي رُؤْيَتِهِ؛ فَإِنْ اسْتَطَعْتُمْ أَلَّا تَغْلِبُوا عَلَى صَلَاةٍ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا فَافْعَلُوا؛
ثُمَّ قَرَأَ: {وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّك قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ}}.
Bir gece Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte oturuyorduk. Ayın on dördüncü gecesinde aya baktı. Ayı göstererek
Bunu gördüğünüz gibi Rabbinizi de göreceksiniz. Ve onu görmede bir sıkışıklığa (sıkıntıya) düşmeyeceksiniz.
Güneş doğmasından ve batmasından önceki namazları kaçırmamak elinizden geliyorsa, kesinlikle kaçırmayıp kılınız. (kaf 39.ayeti okudu. veya taha 130. ayet)
{وَمِنْ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ} فِيهِ أَرْبَعَةُ أَقْوَالٍ: الْأَوَّلُ هُوَ تَسْبِيحُ اللَّهِ فِي اللَّيْلِ. الثَّانِي: أَنَّهَا صَلَاةُ اللَّيْلِ. الثَّالِثُ: أَنَّهَا رَكْعَتَا الْفَجْرِ. الرَّابِعُ أَنَّهَا صَلَاةُ الْعِشَاءِ الْأَخِيرَةِ.
Burada dört görüş vardır.
birincisi, Allah’ı gece tesbih etmek
İkincisi, Gece namazıdır.
Üçüncüsü, iki rekat sabah namazını kılmak
Dördüncüsü, yatsı namazını son vaktinde kılmak.
-------------------------------------------------
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur’an Tefsiri
KÂF SÛRESİ
Mekke’de inmiştir. 45 ayettir.
Ona Basikat (الباسقات - üstün olmak, galib gelmek) suresi de denir, el - Avfi ve diğerleri İbn Abbâs’tan onun Mekki olduğunu rivayet etmişlerdir. Hasen, Mücâhid, İkrime, Katâde ve cumhûr da böyle demişlerdir.
İbn Abbâs ile Katâde’den onda bir âyet Medeni olduğu nakledilmiştir, o da: {{...وَلَقَدْ خَلَقْنَاٱلسَّمَـٰوَاتِ وَٱلاْرْضَ}} 38. ayettir.
قال رسول اللّه (صلى اللّه عليه وسلم):
(من قرأ سورة, ق، هوّن اللّه عليه تارات الموت،وسكراته).
Kim kaf suresini okursa;
Allah onun ölümün acılarını ve sarhoşluğunu hafifletir.
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
1-ق وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ "Kaf. O şerefli Kur’ân’a yemin olsun."
{ق}, قرأ الجمهور: "بإسكان الفاء". وقرأ أبو عبد الرحمن السلمي، وأبو المتوكل، وأبو رجاء، وأبو الجوزاء، "قاف بنصب الفاء". وقرأ أبو رزين، وقتادة، "قاف برفع الفاء". وقرأ الحسن، وأبو عمران، "قاف بكسر الفاء"
Mukattaa harfleri hakkında Bakara suresinin başında gerekli izahat verilecektir.
Burada ise Kaf kelimesi hakkında özellikle şu görüşler zikredilmiştir.
Abdullah b. Abbas (radiyallahu anh), Kaf, Nun vb. harflerin, Allahü teâlânın isimlerinden olduklarını ve bu isimleriyle yemin ettiğini söylemişlerdir.
Katade ise Kaf kelimesinin, Kur’an’ın isimlerinden biri olduğunu söylemiştir. Diğer bir kısım âlimler ise "Kafin, yeryüzünü kuşatan bir dağ olduğunu söylemişlerdir.
Kur’ân’a Mecîd denilmesi, sân ve şerefi, diğer semavî kitaplardan daha yüksek olmasından dolayıdır. Yahut Mecîd (lutf-u keremi bol) olan Allah’ın kelâmı, olmasından dolayıdır. Yahut Kur’ân’ın mânâlarını anlayıp muhtevasıyla amel eden kimsenin Allah katında da, insanlar yanında da şeref kazanacak olmasındandır.
Diğer bir görüşe göre ise bu kelâmın takdirî şöyledir: Mecîd olan Kur’ân’a yemin olsun ki, hiç şüphesiz sen gerçek bir uyarıcısın, peygambersin. O kâfirler ise, onda şüpheye düştüler; sonra da ondan yüz çevirdiler.
Başka bir görüşe göre de, yani onların îmândan imtina etmelerinin sebebi Kur’ân’ın şanlı ve şerefli bir kitap olmamasından dolayı değil, fakat inkârları, cehalederinden kaynaklanmaktadır.
İmam Gazalî rahimehullah şöyle der: ”Mecîd; zâtı şerefli, işleri güzel, ihsan ve keremi bol demektir. Zâtı şerefli olana bir de iş güzelliği eklenince artık o mecîd adını alır. Buna mâcid de denilir ama mecîd daha çok mübalâğaya işaret eder."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.