- 542 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
GÜRCÜ....
Son zamanlarda eski mahalleye uğramak için bir neden oluşmamıştı. Çünkü yaşça büyükler ölmüş yaşamakta olanlar ise beni tanımayacak kadar düşüncelerinin o tazeliğini yitirmişlerdi.
Orada yaşayan gençlere gelince hayallerini sırtlayan gündüz çeşitli işlerde çalıştıklarını biliyor kişisel durumları ile ilgili bir paylaşım içinde değildim. Kısaca hayat rastlantılardan ibaret derler ya fakat onlarla başka bir ortamda karşılaşsam tanıyamam da.
Acı çekene acının tarifini sormuşlar oda demiş ki ben yakınımdaki ateşin sıcaklığını bilir. Bizde kendimize yakın olanın hasretine düşmeyip uzaklara sarkıtmışız gönül ipimizi çıkan olur beklemişiz ve bir kez daha beklemenin doğruluğuna birde inandırmışız kendimizi.
Oysaki" burnumun ucunda tütüyorsun" sözünü daha bir yakında inceleyip anlamını nereye ucu dayandığına karar verme yetkisi yine bizde olur.
Sokak kedileri ve evin bahçesinde ki hele ki o dut ağacının müdavini kuşlarını gidip görmemek ve şu yalancı dünyada herkeslerden neyi eksik sorusuna inanın cevap vermek o kadar inciticidir ki herkes ben gibi tek tabanca adam değil ya
Mesela mahallenin ikinci bakkalı kara sakızdan uyuz ilacına kadar satış yapan teyzemin ortaca oğlu Hasan elbet ona para kazandırmak şart maazallah ben ona para kazandıramasam üç evlat ve yarım hükumet karısı inci nasıl doyacak dı.
El hazırda mahalleye gitmek için sebeplerim birikmiş ve bir yarımlık az da çerez meyve olursa Bu hafta sonu baba ocağının kapısını açıp, kendimi içeriye buyur edebilirimdi…
Boyca ne uzun nede kısa yüzündeki kemiksi duruşa ve mavinin en koyusu gözlerini görür görmez hayran olduğum. Yüreğim ve aklım arasında çokça değeri olan o da orada yaşıyordu.
Aleyhinde kim kimlerdendir diye bir resmi kayıt belge hiç rastlamadım. Lakin hakkın da biz dışında mahallelice çok rivayetler anlatılırdı. Söylenenler inanmak şurada dursun o kadar putlaşmışım sevmek bu işlenmiş siması bir kere beynime ve sustum birilerine onu sevdiğimi allandırıp budaklandırmak da istemedim.
Çırpınışlarımı annem his etmiş olmalı ki uzaklaşmam konusunda ikilemde ne sev; nede sevme fikrini koyuyor ortaya kolay mı? Ana yüreği koruyup kollaması da gerek beni elbet de.
Mahzun gözlerini gözlerimin üstünde çekip boş duvara doğru sabitleyip dediği tek kelime "yoook oğul kimseye yarenlik etmez ruhu kalabalık bir kıza benziyor o… "derdi.
Mahalleye gidersem olur da karışıma çıkarsa dünya cümleliyi ziyan etmeyim eskide yaptığım gibi yüz yüze savaşmak yerine ona yine bir duygu sunumu gibi bir şeyler hazırlamalıyım.
Çünkü yıllar geçti kendimden gizlediğim o bekleyenimin halen ev dışı sokakla bir kavgası bitmemiş Olur da sokağa çıkmaya karar verirse
Uzun sarı saçlarını tepesinde toplar koca kırmızı hırkasında giyer ve ilk fırına iki ekmek sonra evinin çaprazında ki Karabüklü Naci amcanın avuç içi büyüklüğündeki bakkalına biliyorum. Halen ondan vaz geçmemiş bir paket sigarasın ve avuçlarında ki son bozukluklarla okumaktan çok haz aldığı gazeteyi alır.
Bu dünyada onun dikkatini hangi sesler kendini doğru çekecek diye sorulsa vereceğim tek cevap aynen uç uça düğümlenmiş ağaç dallarının o hışırtısı parkta ki çocukların bağırtı pata küte koşuşları ve kuşların kanat çırpmaya ile panik hali yere konmalarını sayabilirim.
Pekiyi ben bu kadar sevgisine avuç açmış bir dilenci iken şöyle başımı dimdik kaldırıp yanından usulca geçsem vallahi de canım veririm bir bakışına ama o hiçbir şekilde yüzünü çevirip bakınmaz yüzüme
Günlük yüzlerce tanınmamış insan yüzü ile karşı karşıya durup içimizdeki sese talimatlar verip, uğurluyoruz bu vesile ile hafızamızın derinliklerinde kalıcı bir yanın olmadığından genel hem fikiriz kimim ki onun hayatında ve neyim bu kadar memnuniyetsizlik yapıyorum ki.
Bu kadar mesafelerin oluşuna ne o neden ben suçluyum sadece hissi ve gereken adımlar ikimiz tarafından uygun anı bulup atılmamıştır.
Düşünmek ve özlemleşmek zıt kutupları çekmek gibi yani anaçlık ile ki doğurganlığa sebebiyet şeylerin sırlanması değildir. İçimdeki yaratılışın sahibi kendim olduğum sürece kimse bilmeyecek anlamayacak onu sevdiğimi her güne milyon dilek dileyip gerçekleşmesi ümidi ile bekleyendim.
Hani hep duyarız büyük aşkların birbirine kavuşma hikâyelerini benimde olsun dilde dile söylenen aşk hikâyem. Samimi söylüyorum beni seveceğini bilsem ömrümün geri kalan yarısını bayramlık koç gibi süsleyip kapısına bağlamadan geri çekinmem.
Bir aslan parçası keyfim yerinde iken gereken evin güvenliğini yapıp çıkmalıyım evden çok zaman kayıp ettim artık bana da yazık elde tek seçenek ile olmak kolay değil zorun ötesi idi; her şeyi ona açıklamak belki onu kayıp ederim.
Sabah kahvaltısı biteli kaç oldu. Ama ben beni oylanacak bir konu muhakkak düşüncelerime gelip eşlik ediyor. en iyisi yarım yamalak yediklerimin artıklarını çöpe atıp …..saç, sakal, tıraşı ile uğramadan evden bir an önce çıkmalıyım dedim.
Çünkü hava raporu öğlen üzeri yağmur veriyor.Onun için semanın sağ sol köşesine birikmeye başlayan gri bulutlar Koca şehir tek kişi kalmışım gibi dikkatimi dağıtıyordu.nihayetine aracın kontağını cevirmiş yol boyunca ve geçtiğim yolları elimle koymuş gibi buluyor öyle yol alıyordum.
her kahramanın başarıya bir varış hikayesi var. sonuç mahalleye gelmiş tim.Bahçe kapısı da ne kadar pas tutmuş hazır gelmişken bir kutu boya alayımda. Evin içi daha bir korkunç olabileceğini kapıyı açana kadar anladım.
İyi bir bakım hikâyesi kafamın içinden dönerken gelirken kendimle getirdiğim yiyecek içecekleri bagajdan alıp kapı eşiğine bıraktım.ve saksıda ki çiçek hariç o ona gidecek geçen bir şarkının videosunda görmüştü tam benim yıllarca yaptığım habersiz kapısına saksıda çiçek bırakmayı taklit etmişlerdi.
Annemin bir sözü vardı. Birine aldığın şeyi hemen götür ya solacak yâda kokacak derdi.
o can kenarım sevgiliye sarılır gibi bir evlat gibi bağrıma basıp onun evinin yolunu tutum. Eskide o görmesin beni diye avuç içi insan olmaya özen gösterirdim mahalden birinin görmesi normal alınganlık bir yapmıştı. benim onun kapısına bıraktığım çiçek dört gözle bekleniyor gibi sokak içinden gölgem bir arkamdan bir sağım geçiyor ;birde soluma geçmesi yok muydu .kalbimin içinde milyon kelebeğin dansı ve öpüşü vardı.
Burada evler genelde tek katlı önü bahçeli kardeş evlerdi. Nasıl birbirinde ayırt edilir diyorsanız klasik numaralandırma ve dış dekorasyonunda; Kimi boncuk asmış kimileri bahçesinde ki gül ağacı ile meşhur idi;o cevrede bizimde dut ağacı ile bilinirdi.
Böyle kafa karışlık onun evinin önüne kadar gelmişim. Diğer evlere göre bir sessizlik içerde müzik TV çocuk sesi gelmiyordu.
Çiçeği bırakma için boş yere aramaya koyuldum. oy ne sevişim ben seni kollarımda ağırlaştı sevdam. Kalp atışlarım saniyeler arası düşüncelerim pompalayıp göz gözü görmeyen bir dumana sebep oldu.
Çiçek olayı tamam adımlarım geri eve dönüşe çevirken ince bir sese yıllardır derin bir kuyuda kalmış siz kimsiniz? Diye tokat gibi kulak zarıma düştü.dönüyor bölük bölük kuşlar başımın üstünde o Sese dönüş hızımı görmeliydiniz bir ara düşüp yere kapaklanırım hissine kapıldım.
En nihayetinde yüzümü sesin geldi ,tarafa yavaş yavaş çevirdim. Bütün vücudum bükme tel parçalarından oluşmuş gibi zıp zıp yerinde duramıyordu.şaşkınlığıma sahip çıkamıyorum ulan dangalak herif!...yıllardır bu günü bekleyen ben bütün harfler nasıl olup uçup gitmiş zihnimden diyiverdim sadece
sonra adımlarımı biraz daha geriye çekip "benim kötü bir amacım yoktu" deyince oda hafif bir verdiği tepkinin tozunu düşürdü.
Biliyorum kötü bir amacınız yok lütfen sakinin olun sizi suçlamak ve ya aklamak için adınızı sormadım dedi.
Ben isse sorduklarına geç cevap vererek zaman kazanıyorum. Ne yalan söyleyeyim ben halen iki büklüm onun karşısında kulağı çekilen bir çocuktum.ona cevap vermek tarihi bir ana geçiş gibiydi benim için
Birden ses tonuna bir aza daha ciddiyet kazandırdı. eee o zaman ne istiyorsunuz benden bu çiçekler yıllardır kapıma neden sen tarafından bırakılıyor. ..?
Arkadaş anlamıyorum yoksa çiçeklerin bakımını üstlenen hayırsever bir kadının profilini mi çizdim size
Geçen ay bir ki bıraktığınız kitap tanınmamış bir yazardan ve sürekli beni harflerin içinde hapis etmiş azat etmeyi neden düşünmemiş kaygısı var bende. Korkuyorum!
neeeeeeeeey !şaka gibisin sen gerçekten Benden mi? korkuyorsun dedim.
Cevap vermeye uğraşan bu sefer oydu hey bana gün doğmuştu rahatladığımı anlımda ki terlemenin bedenimdeki titremenin geçişinde his etim kısaca bu kısa ayaküstü yargılanmada bana bir cesaret geldi.
Gülüşümün minik oluşunun hep sevmişdir. İkimizin iletişim ağları derin okyanuslardan yukarı çekildi. Evet, artık konuşacaklarımızdan özgürüz havasına ilk ben girdim. İzin istemeden hızlıca taş merdivene koca popumu oturttum.
Ellerimi taş merdivene vurarak ona gel yanıma otur talimatı sonrası oda gelip bir merdivene benden yukarı oturdu. bir adım ileri ;bir adım etrafından dairler çizerek Yanıma gelip sokulmaktan belki korkmuştu.
canım benim onun bu mesafeli duruşu bana haklı geldi.
Ne yani boynuma mı? Gelip hemen sarılsın bu gibi yakınlaşmalar zaman alır. iç sesimle barışıklığı en verim verdiği anları yaşıyorum.dedim ne olacak sanki asırlık özlem dile kolaya beklemişiz bir tık daha bekleriz de.
İkimizde oturduğumuz yerden çiçeklerin geliş nedenlerin ile ilgili konuşulacak ilk cümlenin peşindeydik. Onun bir suçu yoktu ve çiçek hediye etme kahramanı ben olduğum için ona bir açıklama borçluyum her halinde.
Basite alınacak bir durum değildi aksine yıllardır bu yüreğimdeki gizemli sevginin sahibi tam karşımda sadece ona direk seni seviyorum desem tepkisinin ne olacağını kestiremem işi zorlaştırıyordu.
Birinden habersiz üç kâğıda durmuş ve getirdiğim çiçekler sokağa kadar taşmış maddiyata vurulacak olursa ki! Cimri biri değilim öyle sanılmasın koca bir servet ederdi.
Ne diyen Allah beni bildiği gibi yapsın kızdan habersiz koca bir aşk destanı yazıp oynamışım onun zerre kadar haberi yok
Arkasına bakmadan kaçmaya karar vermemle ayağa kalkıp bahçe kapısına yönelmem bir oldu. Peşim sıra o da ayağa kalkıp yumruk yumruğa dövüşmeye hazır bir delikanlı havası ile "heeeey nereye gidiyorsun bana bütün bu olup biteni açıklamadan gidemesin!... "dedi.
Ne kadar iyi olabilirim gerçeğimden kaçtığım için iki kulağından sağır olmama rağmen hiç duymuyor oyununu ilk ona oynamış Oscar almanın bir övgüsü vardı.
Oysaki korkan abur cubur adamın tekiyim o bunu pek alla anlamıştı.
ne yazık ki ve saniyeler arası sokağın boşluğunda ayak seslerim karışan kalp atışım kalmıştı benimle.
Ertesi gün:
Mahalleli sabahın ilk saatleri acaba bu dumanın çıkış noktası neresi ve dumanın öfkelendiği tarafa adımlarını hızlandırmış bizim güzeller güzeli gürcü hanım da o telaşlı mahallilerin arasında dumanın benim evden yükseldiğini görünce avazı çıktığı kadar bağırmış yangını söndüreceğini inandığı kişilerin yakasına yapışır " uğur evin içinde ona bir şeyler olmuştur. Lütfen bir şeyler yapın Allah rızası için kapıyı kırın ne bileyim dedikten sonra sadece ve olduğu yere yığılıp kalır.
Oysaki benim her zaman başıma türlü belalar açan unutkanlığımın yüzden ocakta demlik pencere açık rüzgârının esmesi tutunca perde yanan demliğin ensesine yapışıp böyle dumanı üstü bir ev haline çevirmiş benim evi de.
Kalabalığın bağırtısı itfaya ambulans sirenleri ile bende yangının çıkış noktasına meraklanmış idi; adımlarımı hızlandırdığımda. aman Allah’ım dumanın sebebiyet verdiği ev benim evim gerisini ne siz söyleyin nede ben günlerce temizlik yenileme çalışması yaptım. Biran iyi ki bu yangın çıktı diyen sevineyim hissine girdim.Bir sahiplenme de olabilir sahip çıkılma d olabilirdi velhasıl o yangın sonrası Gürcü her dakikası benimle geçiyordu….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.