- 314 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEN’DEN BİZ’E GÖNÜL ADAMI OLMAK
BEN’DEN BİZ’E GÖNÜL ADAMI OLMAK
Herkes üzerine düşen görevi yerine getirse, kim yaptı kim yapmadı, diye sağına soluna bakmasa, sadece ben mi yapacağım demese; başkalarına değil, sadece kendine baksa, görevini layıkıyla yapıp yapmadığını yargılasa hiçbir sorun yaşanmaz herhalde…
Yaradılış gayesine uygun hareket etmiş olsa insanoğlu ne haksızlık, ne hukuksuzluk olurdu. İnsanoğlu eşrefi mahlûkatlığına o kadar çok kaptırmış ki kendini… Kendi dışındaki varlıklara hükmetme, istediği gibi kullanma derecesini aşıp, onu değiştirmeye, bozmaya ve yeni bir varlık yaratma sevdasına düşmüştür. Böylece de doğanın düzenini bozmuş, dünyanın başını belaya sokmuştur. Dahası, diğer insanlara karşı üstünlük davası gütmeye başlamış ki bu, insanoğlunun yaradılışından bugüne değişik şekillerde tekerrür etmiş ve her seferinde başının belasını da bulmuştur.
Tanrılaşma sevdası…
Kul azmayınca bela bulaşmazmış. İnsanoğlu azgınlığının hat safhaya ulaştığı dönemlerde uyarıcılar vasıtasıyla aklını başına alması hususunda uyarılmış ama insanoğlu yine bildiğini okumuş ve yine felaketlere uğramış; Nuh tufanı, Lut, Ad ve Semud kavimlerinin başına gelenler bir türlü insanoğlunun aklını başına almasını sağlayamamıştır. İnsanoğlu ne zaman ki kendini güçlü görmüş tanrılık davasına düşmüştür. Tanrılık davası güdenlerinin başına gelenleri gördükleri ve bildikleri halde bu iddiadan nedense vazgeçemiyor insanoğlu. Başına geleceği bile bile bu hastalığa bulaşıyor. Ekonomiyi ve iktidarı eline geçiren ve etkili olan insanlar nedense eninde sonunda tanrılık hastalığına bulaşıyor, böylece farkında bile olmadan tanrılığını ilan ediveriyor. Onları tanrılık hastalığına bulaştıranlar etrafındaki en yakınları, ondan en fazla nemalananlar olsa gerek. Bu hastalığa yakalanmamak için ecdadımızın ücretle uyarıcılar görevlendirdiği tarihin sayfalarında yerini almıştır.
Yaradılış gayesinden tanrılık iddiasına kadar geldik. İnsandaki “ene/ben” insana, insanlığını kaybettiriyor. İnsanoğlu ben’i biz’e dönüştürebilse ya da ben’in biz ile var olduğunun farkına varabilmiş olsa… Biz yoksak ben ne işe yararım, diyebilse, biz’in kıymetini anlayacak belki de insan.
Bütün kavramların içini boşalttığımız için her kavram tartışılır hale geldi. Derviş gönüllü olan insanlar ben aşağılığından biz yüceliğine ulaşmış insanlardır. Kendilerinden çok başkalarını düşünen, her an bir iyilik yapma, güzel konuşma, davranma, bir gönül kazanma dertleriyle günlerini tamamlarlar. Yaptıkları her iş, söyledikleri her söz Hak adına Hak için, Allah rızası içindir. Her iş ve işlem Allah(cc)’ın rızasını kazanmak için olunca kişi başkasını değil kendini sorgular ve yargılar. Kendi emri altındakilere nasıl davrandığını, işini hakkıyla yapıp yapmadığını, bir gönül kazanabildi mi derdindedir. Başkalarının yanlışlarını onları üzmeden, kırmadan düzeltmeye çalışır, ona yardımcı olur. Başkalarının olumsuzluklarını konuşmazlar, anlatmazlar, dedikodu değil kusurları düzelterek örtmeye çalışırlar… İyiye ve güzele dair ne varsa hayatta ona ulaşma, onu yapma, uygulama, söyleme, yazma derdindedirler. Böyle birinde bencillik olması mümkün müdür… Mal, mülk, makam, mevki, hepsi gelip geçicidir. Kalıcı olan itibardır ve bu da sosyal hayat içinde iyi ve güzel insanlar için geçerlidir, kalıcıdır. Ahiret/hesap gününe iman, imanın şartlarından olduğuna göre, bu dünyada yapılan her hayrın ve şerrin karşılığı yarın görülecektir. O yüzden herkes kendini sorgulamalı ve yargılamalıdır. Kendi görevini layıkıyla yapma derdinde olmalıdır. Bırakın başkalarını, onlar da kendi hesabını verecek olduğuna göre; “Onlar neden yapmıyor?” sorusu bizi ilgilendirmez. Bu sorunun cevabını verecek olanlar ülkeyi, insanları yönetme cesaretini göstermiş ve üstlenmişlerin görevidir. Onlar sormuyor ve düzeltmiyorlarsa onların bileceği iştir. Onlar da hesabını verecektir.
Hesap gününe inanmayan iman da etmemiş sayılacağına göre onlarla başka türlü mücadele edilebilir. O da bizim konumuz değil. Biz, benlik davasından uzaklaşıp biz davasında karar kıldığımız ve hayatımızı buna göre uyarladığımızda, gönül adamı olabiliriz. Gönül adamlarının çokluğuyla da sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma, iş ve güç birliği oluşacaktır. Günümüzde, yeryüzünde gönül sultanlarına ne kadar da ihtiyacımız var, değil mi…
28.01.2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.