- 535 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜREŞ SEVDAM
Güreşmek Ata sporu,
Güreşmek yiğit işidir.
Erkeğin güç gösterisi,
Güreşen cesur kişidir.
Gençlik yıllarında içim içime sığmıyordu. Benim hayatım boyunca üç sevdam oldu. Güreş sevdası, sinema sevdası, şair ve yazarlık sevdası. Hayatım boyunca şu dört şeyden vazgeçmedim. İbadet, okumak, yazmak ve spor.
Bin dokuyuz ellili yıllarda, köyüm Bulgurlu da İlkokul da okuyordum. Sınıfa girdiğimde Öğretmenin masasındaki gazete dikkatimi çekmişti. Gazetenin manşeti şöyle: “Avrupa, Dünya, Olimpiyat şampiyonu Milli Güreşçimiz kalp krizinden vefat etti! ” Haberi okuyunca şok oldum!.. Bu haber beni çok sarsmıştı. Sınıfta hüngür hüngür ağlamaya başladım. Öğretmen ve sınıf arkadaşlarım beni susturamadı, bu halime herkes çok şaşırmıştı. Sporcumuz Yaşar Doğu’nun gemç ölümü, Gü-
reş camiası için çok büyük bi kayıptı...
Ta o zamanlar da çocukluk hafızama güreş sevgisi yerleşmişti. Sembol sporcumuz Yaşar Doğu gibi güreşçi olma hayali kuruyordum. Köyde ki düğünler de rakiplerimi hep yeniyordum…
Atmışlı yıllarda, Akdağmadeni’nde Ortaokul talebesiyim. Güreş seçmelerinde birinci olunca, okul güreş takımına seçildim. O nedenle çok sevinçliydim. İçim içime sığmıyordu, keyfime hiç diyecek diyecek yoktu. Hayallerim gerçek-leşmeye başlamıştı.
Yozgat Meslek Lisesinde okurken güreş kulübüne devam ettim. Liseler arası güreş müsabakalarında katıldım birincilikler kazandım. Müsabakalarda salonu dolduran Kız Öğretmen okulu hemşehirli, Akdağlı öğrenciler, öyle coşkulu tezahüratta bulunuyorlardı ki,Yozgat Spor Salonu inim inim inliyordu…
Milli güreşçi arkadaşlarım Kazım Yıldırım, Şevket Ilgaç ve ben kar, kış, yağmur, soğuk demeden dağ koşuları yapıyorduk. Öyle hırslı ve azimliydi ki; Yozgat’ın o meşhur Çamlığının dili olsa da söylese!.. Her gün çamlığa koşarak çıkar ve koşarak inerdik!.. Hep birbirimizle yarış yapardık. Yine de bu spor çalışmalarını yeterli bulmuyorduk. Salonda ki halter ve ağırlık çalışmalarına devam ederdik…
Meslek Lisesini bitirdikten sonra İstanbul’a gittim ve çalışmaya başladım. Fatih Güreş Kulübünde güreşe devam ettim…İstanbul bölge şampiyonalarında birinci oldum…
Benim en büyük emelim, idealim meşhur sembol sporcu Yaşar Doğu gibi olmaktı!.. Antıramanlar da kendimden ağır sıkletlerle saatlerce güreşiyor çok yoğun çalışıyordum. Asla yorulmak ne bilmiyordum. Yirmi yaşlarında gençliğin baharındayım, hırslıyım, azimliyim, çok kararlıydım, ikinci Yaşar Doğu olmak istiyordum!..
Yıl 1970 Askeri Okul imtihanı kazanarak Hava Kuvvetleri safına katıldım. 1971 de Hav Savunma Yüksek Okulu’nu başarılı şekilde bitirdim, yirmi yaşında kıta hayatına atıldım. İlk tayin yerim 15.Füze Üs Alemdağ 4.Füze Filosu Maltepe-İstanbul’a atandım…
Kartal Güreş kulübüne davam ettim… İstanbul bölge birincisi olunca, Milli Takım Kampına davet edilmişim. Kampa davet yazısını sünem altı etmişler, benden gizlediler. Komutanlık beni milli kampa göndermedi. Çeşitli engeller çıkardılar. Beni İstanbul’a uzak olan 2. Füze Filosuna tayin ederek Güreş çalışmalarımı engellediler…
Allerji hastalığına yakalandım. Gitmediğim doktor hastane kalmadı. Doktorlar: ”Bu hastalık sana ömür boyu arkadaş dediler. Bende ki bu rahatsızlık tam yirmi yıl sürdü. Allarji yüzünden çalışmalarım sekteye uğradı. Ne yazık ki; güreş sevdam gerçekleşmedi. Demek ki, Allah kısmet etmeyince hiçbir şey olmuyor. Güreş sevgisi içimde bir uhde olarak kaldı. İnsan bir şeye fazla muhabbet edip isteyince ondan mahrum kalıyor… Şunu anladım ki asla kısmetten ötesi olmuyor...
NAZIM TAŞTAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.