- 759 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ŞÜKRÜ HOCA
Afyonkarahisar’ın ünlü müderrislerinden İzzet Efendi’nin oğlu olan İsmail Şükrü 1874 yılında Afyon karahisar’da dünyaya geldi. Türk Kurtuluş Savaşı’nın en kahraman simalarından biridir. Oluşturduğu Alay’a kumandanlık etmiş ve Dumlupınar’da Yunan harekatını dokuz ay durdurarak ordumuzun hazırlanmasına imkan sağlamıştır.
Bu büyük kahramanlıklarından dolayı Alayına ’’Çelikalay’’ adı verilmiş ve bu ad soy adı Kanunu’nun çıkmasından sonra Onun soyadı olmuştur. Ayrıca kırmızı- yeşil kurdeleli İstiklal Madalyası ile taltif edilmiştir.
Bilindiği üzere Kurtuluş Savaşı’nda cephede kahramanlık gösterenlere kırmızı, cephe gerisinde yararlı olanlara ise yeşil kurdeleli madalya veriliyordu. Hem cephede, hem de cephe gerisinde yararlı olanlara ise kırmızı-yeşil kurdela verilmiştir ki, böyle madalya alanların başında İsmail Şükrü Hoca gelmektedir.
Hoca İsmail Şükrü Efendi’nin , ’’Çelikalay’’ adında gönüllülerden teşkil ettiği alaylar, işgal edilmiş topraklarımızın yeniden kurtuluşu için atılmış en önemli ve kritik hizmetlerden biri olmuştur.
Ali Fuat Paşa bu kuvvetlerden şöyle söz eder:
’’Anadolu’nun muayyen bir kısmını elde tutabilmenin ilk şartı, başında olduğum 20. Kolordu’nun sahası içinde olan İsparta-Afyonkarahisar,Eskişehir hattını muhafaza edebilmekti. Eskişehir’de İngilizler vardı. Eğer İsparta ve Afyon’u muhafaza edebilsek idik Eskişehir’deki İngilizleri atmak mümkündü. İsparta ve Afyon’da milli kuvvetleri teşkil edebilme faaliyetimize lüzum kalmazdı:
Bu iki şehrimizde, iki din adamı, başı sarıklı iki mücahit başa geçmişler ve milli kuvvetleri tecrübeli kumandan siyaset ve basireti ile teşkilatlandırmışlar ve ilk anda yadırganacak bir kararla kumandayı da bizzat ellerine almışlardı. İsparta’da Hafız İbrahim Efendi, Afyonkarahisar’da Hoca İsmail Şükrü Efendi...’’
Şükrü Hoca TBMM üyesi sıfatıyla Ankaraya geldiği zaman öncelikle Mustafa Kemal Paşa’nın yanında gitmiştir. Paşa, kendisine ’’Nerede kaldın Hocam? Dört gözle seni bekliyorduk’’demiştir.
Bunun üzerine Şükrü Hoca da Afyondaki çalışmalarını anlatarak, paşa’ya oradaki düşmanın durumu ve yapılması gereken işler hakkında bilgi vermiştir. Bu sırada, Mustafa Kemal Paşa, tekrar; ’’var olunuz Hocam. Sizin gibi din alimlerinin bu hususta millete önayak olmanız memleketin ve dinin muhafazası için elzemdir.’’
’’Afyon da nasıl çalıştığınızı, evlerde, camilerde, köylerde halkı düşmana karşı mukavemete nasıl hazırladığınızı işittim memleket ve din uğrundaki bu mücadeleniz şayanı takdirdir. Çok memnun oldum Hocam. Yine sizin gibi bir din alimi olan arkadaşınız Nebil Dehşeti Efendi’nin mesaisini de takdir ederim’’ diyerek hocaların özellikle Şükrü Hoca’nın Milli Mücadele’deki hizmetlerini belirtmiştir.
Yunan orduları durmadan ilerliyordu. Alaşehir elden çıkmıştı. Yunan işgalinin genişlediği bu günlerde konu TBMM’nde gündeme gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa’nında hazır bulundukları meclis toplantısında hararetle tartışılmıştır. Bu arada Şükrü Hoca da görüşlerini açıklamıştır. O uzunca olan konuşmasının bir bölümünde konuyla ilgili görüşlerini dile getiyiyordu:
’’...Bu gün benim memleketim istilaya maruzdur. Düşman şimendiferle üç saatlik bir mesafededir. Fakat ben meyus değilim. Beni meyus edecek diğer mahallenin sükutudur. Bugün Uşak sükut edecek, yarın Karahisar. Bir memleket yanarken diğerinin seyirci kalması islamiyete aykırıdır.
Efendiler ! Bugün yapılacak bir vazife vardır. Öyle nazariyat peşinde koşulacak zaman değildir. Bundan evvel bizim kölemiz olan ve nüfusu bir buçuk milyondan ibaret bulunan hain bir Yunan bugün yükselsin de, yüz, yüz elli bin kuvvetle hücum etsinde bu kadar kuvveti mağlup etsin. Bu İslamiyet le kabili tevfik değildir.
Bu gün Millet Meclisi şu derde deva bulmak için toplanmıştır. Biz de onun için buraya geldik. Bunun çaresi umum Anadolu kuvvetlerini tevhit etmek, cihadı mukaddes ilan etmektir. Bu gün ben mukadderatımızı elinde tutan kimselerin sui idaresini bilmekle beraber onlardan müşteki değilim; onların ıskatı taraftarı değilim.
Meclis’teki bu tartışmalar esnasında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Şükrü Hoca’ya, ’’Hocam vaziyet tehlikededir...Bir cephe kurabilmek için bize beş ay zaman lazım’’ demesi üzerine de Şükrü Hoca kendisine yeterli miktarda at ve silah verilmesi halinde düşmanı beş ay oyalamak terine düşmanı durdurabileceğini bildirmiştir.
Bundan sonraki gelişmeleri Şükrü Hoca şöyle anlatıyor:
’’...Paşa bu tekliften memnun kalır. Ne kadar silah ve cephane varsa derhal bana teslim edilmesi için Ankara silah deposuna emir verdiler. Depo’ya gittim. Ne göreyim: 14 adet martinden muaddel tek ateşli bekçi silahlarından başka silah yok. Bunları aldım.
Hemen bir gün içinde asker elbisesi diktirdim. Başımdaki sarığı muhafaza ederek bu asker elbisesini giydim. Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazında sonra kürsüye çıktım.
’’Ey cemaati müslimin ! dedim. Kapıları kapayınız. Hiçbiriniz camiden dışarı çıkmasın. Sizinle görüşecek mühim meseleler var !’’ dedim...Coştum, söyledim. Evde duvarlarda asılı duran harp silahlarının boşuna asılı kalırsa ev sahibine lanet edeceğini anlattım. Memleket ve din tehlikede kalırsa yedisinden yetmişine kadar bütün Müslümanların cihatla mükellef olduğunu anlattım.
Mustafa Kemal Paşa’nın teminatını söyledim. Cemaat ağladı. Ben ağladım. Nihayet arkamdaki ilmiye cübbesini çıkararak asker elbisesiyle başımda sarık olarak kürsüde ayağa kalktım.
’’Ey cemaati müslimin ! dedim. İşte ben asker kıyafetine girdim cepheye gidiyorum, Memleket ve din kurtuluncaya kadar cephelerde düşmanla çarpışacağım. Memleketini dinini seven benimle gelsin’’ dedim...Herkes sağa sola koştu.
Ogün akşama kadar 700 silah, 600 mücahit, 120 at toplanmıştı.
...Ben miktarı kafi silahşor mücahitlerle Ankara’dan ayrıldım...Afyon’a gelir gelmez düşman bir taarruz daha yapkış Uşak’a girmişti. Acele cepheye koştum. ’’Uşak Cephesi’ne İzzettin Bey kumanda ediyordu...Ben hemen o tarafta bir müdafaa hattı tesis ettim.’’
Demiralay’ın varlığı, İtalyanların İsparta ve çevresinde barınamamasını sağlamıştır. Çelikalay’da Dumlupınar’da Yunan ileri harekatını dokuz ay durdurarak ordumuzun hazırlanmasını temin etmiştir. Şükrü Hoca, cephede alayının başında ve cephe gerisinde de camilerde vaaz vererek Afyon halkını Milli Mücadele lehinde bilinçlenmesinde de hizmet etmiştir.
Nur içinde yatsın.
YORUMLAR
Merhaba çetin beyefendi, saygın bir kahramanımızın kahramanca Ulusal Kurtuluş savaşı'mıza verdiği maddi ve manevi katkıyı ne güzel anlattınız.
kutlarım.
Dilerim aynı soyluluğu, kapitülasyonları yeniden inşa canlandıran, ABD ve AB'nin yurdumuza biçtiği elbiseyi giydirmesine ses çıkarmayan idarecileriz ve din adamlarımız göstersin.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
Böylesi hocaların olması ne kadar güzel.
Sanıyorum o yıllarda dedem de hocaydı, müftüydü Ankara- Çubukta.
Böylesi bir kahramanlığı olmamasına üzülürüm.
Savaş bittikten sonra sanıyorum, Atatürk dedemi Ankara'ya çağırmış. Ne olmuş..
Bu konuda tam bir bilgim yok.
Ama annemin dedesi askere gönüllü gitmiş bir gaziydi. Onunla gurur duyardım. İstiklal madalyası vardı.