- 369 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
ÜNİVERSİTE YILLARIMDAN
ÜNİVERSİTE YILLARIMDAN
Gençlikte eğlence gençlikte huzur
Nasıl da gülerdik güller içinde
Hele bakın görün sevdaya nazır
Günler geçer idi farklı biçimde
Ankara’da Dışkapı semtinde Yıldırım Beyazıt Kız öğrenci yurduna yerleştirilmiştik. Yurdumuzun sağ yan tarafında Ziraat Fakültesi,sol yanında araştırma uygulama hastanesi, karşısında askeri birlik vardı. Konum olarak şehrin en uç noktası gibi görünse de epey işlek bir yerdeydi.
Yurdun içi o kadar kalabalıktı ki, kime neye nasıl bakacağımı şaşar kalırdım. 17 yaş ile 25 yaş arası binlerce genç kızın bir arada kaldığını düşünün. Her biri Türkiye ’nin bir il ve ilçesinden gelmiş, farklı kültür ve güzelliğe sahip genç kızlardı . Hatta bizim odamızda Irak’tan gelip üniversite eğitimi alan, Eshar Sadık isminde çok güzel bir kız vardı. Ben arap ülkelerini ve orada yaşayan herkesi hep kapalı sanırdım. Onu öyle başı açık modern bir şekilde gördüğümde çok şaşırmıştım. Hatta bir ara ona utanarak sormuştum. ’’Ülkenizde üniversite yok mu? Neden ailenden ayrılıp buralarda okumaya geldin?demiştim.
Bana"Ülkemizde savaş var kızların okuması çok zor. Hem abim de burada İzmir de yaşıyor. Necdet Tokatlıoğlu diye bir sanatçı var. Onun damadı." demişti. Hem şaşkın, hem hayran herkesi hem dinliyor hem izliyordum. Ben o zaman küçük bir ilçe ,bir sınır kasabası olan Kilis’ten, hele de kız çocuklarının okumasının sadece ilkokul seviyesinde bıraktırıldığı , ayıp ve günahın hep ön plânda tutulduğu hatta ve hatta kızların pek söz sahibi olmadığı , ekonomik açıdan diplerde gezen bir ailenin içinden nasıl da sıyrılıp buralara gelebilmiştim?
Bu benim açımdan gurur verici bir başarı idi. Ama annemi ve kardeşlerimi düşününce buruk bir hüzün ruhumu sarıyordu.
Hele de ortaokulu yeni bitirmiş olan kızkardeşimin bu yaz evlendirilecek olması beni içten içe yaralıyordu. Ben ne yapıp edip çevre baskısı ve yokluk nedeniyle annemin beni bir an önce bir kocaya verme düşüncesini bertaraf etmiştim ama Nuray’ın buna gücü yetmemişti.
Kendim için sevinemiyordum bile. Ama okumam başarmam gerekti sadece bunu biliyordum.
Valizimi hazırlarken annem çeyiz sandığını açıp, bir beyaz tülbent, bir büyük havlu bir de babam rahmetlinin Beyrut’a gittiği dönemlerde getirdiği işlemeli bir bluzu ve pembe bir geceliği çıkarıp bana verdi. Abimin verdiği kot pantolon ile eteği,Necati dayımın aldığı pembe swetsorthü yerleştirdim. Bir iki kalıp ev yapımı zeytinyağlı sabun ,bir kavanoz acı biber salçası ve bir kavanoz ayva reçeli koydum.
O an gardropta babamdan hatıra olarak annemin sakladığı kahverengi ekose bir gömleği de alıp valizime koydum.Fazla giyeceğim yoktu. Tüm eşyam bu kadardı. Gerekte yoktu zaten ben oraya okumaya gidiyordum.
Odada tam onaltı kişi birlikte kalıyorduk. Çiftli ranzalar ve ince uzun demir dolaplarımız vardı. Ranzalar odaya ancak sığıyordu. Dolaplarımız dışarda koridorda idi. Dolabımı silip eşyalarımı yerleştirmiştim ama henüz kilit alıp kilitleyememiştim. Pazar günleri yurdumuzun hemen karşısındaki boş alana semt pazarı kuruluyormuş. Eksiklerimizi oradan alacaktık. Çamaşır yıkamak için leğenim yoktu. Deterjanım yoktu. Dolap kilidi alacaktım. Odamda iki İzmir’li,iki Manisa’lı,Adana’lı, Nevşehir’li , İstanbul’lu ,iki Denizli’li,Bagdat’lı her yöreden arkadaşlar vardı. Yavaş yavaş birbirimize alışıyorduk. Aynı okulda olan arkadaşlara daha bir yakınlık duyuyordum. Çünkü onlarla ayni servis otobüsüne biniyor ,aynı anda çalışma odasına gidip ders çalışıyor hatta aynı anda hamama iniyorduk.
Bizim bloğun altında kocaman bir hamam vardı. Birer kişilik bölmelere ayrılmıştı.
Haftasonu Dürdane ,Sevil ,Kezban ve Filiz ile birlikte pazara gittik. Ben dolap anahtarı, banyo terliği ,çamaşır leğeni ,deterjan, el sabunu,diş macunu ile fırçası ve bir kilo da golden elma aldım. Herkes öyle yapıyordu. Dolabımıza koyup kilitliyor gece yemek yedikten sonra aynı anda meyvelerimizi çıkarıp yiyorduk. Bazı haftalar elma yerine bir kilo mandalina alıyorduk.
Devlet bize üç ayda bir kredi veriyordu. Ben hemen oturup kendime bir bütçe hazırlıyordum. Kredimi gün sayısına bölüyordum. Fazla para harcamamam gerekiyordu. Kafama koymuştum. Nuray evleninceye kadar paramdan arttıracak ona mutlaka bir altın yüzük alacaktım.
Kahvaltı saatlerinde bize verilen kupon kadar kullanıyor çok fazla bir şey alıp yemiyordum. Öğleyin okulda yemek çıkıyordu. Aylık yemek kartımı satın alınca keyfime diyecek olmuyordu. Çünkü en güzel yemekleri orada yiyebiliyordum. Akşam yurda geldiğimizde bize verilen kart ile çoğu zaman iki çeyrek ekmek alıp yemeğe para harcamamaya çalışıyordum. Dolabımdaki biber salçası benim en büyük kurtarıcım idi. Ekmeğime sürüp yeyince tamamdı. Okulda ilk yıl teorik derslerimiz ağırlıklı idi. Bölüm derslerinin uygulaması henüz başlamamıştı. Başladığında biliyordum ki epey masrafım olacaktı. O nedenle şimdiden önlem almam gerekiyordu.
Akşamları kantin çok kalabalık olduğu için pek kantin tarafına geçmiyor, derslerimiz varsa etüt odasında çalışıyor sonra odamıza geçiyorduk. Odada kendimizce eğlence düzenlediğimiz geceler oluyordu. Kimimiz dolabı darbuka gibi kullanıyor kimimiz şarkı söylüyor diğerleri de gerdan kırıp oyunlar oynuyordu. Tek eğlencemiz buydu. Benim şarkı söylerken sesimi duyan yan odadaki arkadaşlarda koşarak eğlenceye katılıyordu. O an kendi dünyamızı stresi acıyı unutuyor eglencenin girdabına kendimizi bırakıyorduk. Tek hovardalığımız bu oda eğlenceleri idi. Bazen utanıyordum kendimden. Eğlenirken bile içime bir hüzün gelip çöküyordu. "Anamgil ne halde, ben burada ne yapıyorum?" diyordum. Ama o oda eğlencelerini de yapmasak kendi iç dünyamızda kaybolup gidiyorduk.
Adana’lı Nilgün ablamız odamızın en şen şakrak kişisi idi. Bazen Adana’dan getirdiği bulguru dolabından çıkarır bu akşam kısır yapacağız ona göre derdi. Dolabında ne ararsanız bulunurdu.
Dostluk,arkadaşlık, sahiplenme ve paylaşımı ilk kez bu odada öğrendim. Ege’nin özellikle İzmir’in kızlarının dillere destan güzelliğini bu odada gördüm. Dostlukların temelinin bu odada atıldığını gördüm. Ben ,ben olmayı bu odada öğrenmeye başladım.
KARDELEN(Ayrıkotu)
10.01.2022
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar
YORUMLAR
Çok etkilendim...Benim yapamadığım ve hep içimde kalan, öğrenci yurdunda paylaşılan güzel arkadaşlıklar ve kendi ayakları üzerinde durabilmenin ayrıcalığının hissedilişini... ne de güzel anlatmışsınız. Ben üniversiteyi kendi şehrinde, kendi evinde okuyanlardanım...Kaleminize sağlık.sevgimle...