- 381 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Biz Bir Türlü Kayamadık
Çok fenasınız... O düşündüğünüz argo da ki kayma işi değil tabi ki... Bildiğiniz kayak takımları ile veya kızakla kayma işi... Yıl mı, kırk sene öncesi filan işte... Sekseniki yılının kış ayları Bursa’dayız, okumaya Uludağ Üniversitesine, İ.İ.B.F.’ ne gitmişiz ... Uludağ gibi karla kaplı, hem de çok güzel bir kayak merkezi olur da biz de arkadaşlarla oraya gitmez miyiz? Hem de bayıla bayıla gideriz...
Aramızda bu işi bilenler var. Onlar mı bilmesin, Bursa’nın asli vatandaşları arkadaşlarım. Bir zaman takmışlar işte ayaklarına, şakır şakır kayıyorlar. Biz de mal gibi onlara bakıyoruz. Biz derken benim gibi bir iki kardeşim daha var bilmeyen... Nasıl yapsak da biz de kaysak? Dışarıdan bakınca basit gibi de görünüyor. Ne var ki iki dakika da öğrenirim ben bunu yahu! Diye geçirsem de içimden, aslında kazın ayağı hiç öyle değilmiş...
Genciz, başımızda kavak yelleri... Kızlarda var aramızda, tabi onlara hava da atmamız lazım. Dedik ya genciz... Hocaları var bu işin. Ders alsam mı almasam mı? Alsam, öğrenciyiz, bütçemiz kısıtlı... Bir saat alsam, yetenekliyimdir, yeter de artar bile hemencecik öğrenirim gibime geliyor... Sonrasında ver elini zirve... Hattat kızlarla beraber kayarız... Ben de iyi öğrenirsem, sonra onlara da öğretir, yakınlık kurarım, diye düşünceler kafamda gidip geliyor...
Paraya kıydım, bir saat ders alayım dedim. Hoca denen arkadaş, benden olsa olsa üç beş yaş büyük. At ilen deve değil ya öğrenirim mutlaka. Yavaş yavaş kaymaya çalışıyoruz, kimi düşüyoruz, kimi kalkıyoruz, sonra bir daha düşüyoruz. Bilen ve kayan arkadaşlarımda bana gülüp duruyor. Gülmeyin ulan, desem, daha çok gülecekler, onun için demiyorum öyle bir şey...
Bir saatte amma çabuk geçti... Biz ne kayması ancak kayaklarla ayakta durmayı öğrenebildik. Kaymaya çalışsak, en fazla üç metre gidiyoruz, dördüncü metrede güm yerdeyiz... Bir saat daha alsam, öğrenciyiz, cepte fazla para yok, bütçe kısıtlı...
Kayak işi olmayacak. Bu gidişle kayamayacağız galiba... En iyisi bir kızak bulup onun ile kaymak, kaymaya çalışmak. Onda risk daha az, hiç yok belki de... Şimdi bir de ona ayrı kiralama parası vermek lazım... Cık cık cık! Olmadı bu iş. O gün öğrenemedik ne kayak ile kaymayı, ne de kızak ile kaymayı, kızağa zaten paramız yetişmedi... Kayak Hocasına verdiğimiz parada güme gitti... Sonradan öğrendim ki üç dört derste anca oluyormuş insan... Ama güzel günlerdi Bursa Günleri Uludağ maceraları...
YORUMLAR
Merhaba Ahmet bey sevgili şair-yazar kalem dost, bulutlara komşu 1500 rakımlı köyümün ak köpüklü şırıl şırıl akan derelerinin akışı güzelliğinde içtenlikle anlattığınız yazınız ne hoştu. İlkokul yıllarım haliyle köyümde geçti. Ve her çocuğun bir kızağı vardı, benim de. Ne günlerdi. Kızakla kaymanın güzelliklerini anımsattınız. İlkbahara doğru gündüz karlar hamur kıvamında yumuşar, geceleri donar. İşte o günlerde azıcık yamaç olan tüm kırlar ayrıca kızak parkurumuz olurdu. hayali bile binler değer... Emeğe ve sanata saygı ve selamlarımla esen kalın.