HIZIRI GÖRDÜM
HIZIRI GÖRDÜM
Abbas amcamız şirinmi şirin bir kasabada yaşayan yurdum insanı sürüler içinde sürmeli koyun cinsinden hazır cevap bu öykü yaşanmış bir öyküdür bana göre o güzel yürekli yurdum insanının önünde saygıyla eğildiğim aziz hatırası gereği isim tarafımdan değiştirilmiş yer belirtilmemiştir
Seksenli yılların başı akrabalarınca dışlanmış geçim zorluğu çeken iki çocuklu bir aile babası Mustafa gurbette inşaat işi bulmuş borç harç yol parasını denkleştirip gurbete çalışmaya gidecektir evde un uğra yoktur iyi gün dostlarından buğday talebine olumlu cevap alamayınca veresiye buğday istediği zahireci Mustafa’yı o sırada kasabadaki dene pazarınde buğday satmakta olan deli Abbas’a gönderir git o verir der amacı geriden izleyip Abbas’ın Mustafa’ya sövmesini izlemektir Mustafa durumunu arz eder deli Abbas seni kim gönderdi der Mustafa filanca der Abbas onun ben ta…. deyince Mustafa tamam dayı sövme ben vaz geçtim der Abbas lan ben sana niye söveyim ona sövdüm ben filan köydenim burada senin ihtiyacını görecek buğday yok yarın eşeğinle gel vereyim der öğleden sonra olmuştur abasın elinde bir buçuk ölçek kadar buğday kalmıştır zahireciye satar zahireci sana bir gariban gönderdim izledim sövüyordun gene der Abbas ben ona değil sana sövdüm ne yani ona buğday vermedin daha yook verdim valla der Abbas dükkanda bulunanlar kocaman kahkahalar atarlar harbiden delisin derler o üç kağıtçının tekidir buğdayın parasını nah alısın derler tabi orijinal küfürlerden nasiplerini alıp gülmeye devam ederler aradan epeyce zaman geçmiştir karlı ve soğuk bir zamanda kasabadaki zahireci lan Abbas aldınmı buğday paranı diye sorunca ortağımısın benim buğdayın yaprağım der lan deli artık ahirette alırsın Mustafa inşattan düşüp tahtalı köyü boylamış der rahmetli Mustafa’nın evinde durum şudur evde un uğra kalmamış akrabaları merhumun hanımını başgöz etme ederkende yollarını bulma derdine düşmüştür deli Abbas altı ölçek buğdayı yunda eşeğine yükler su değirmeninde öğütüp yatsı ezanından sonra varır Mustafa’ın evine yolda görüp lan deli köyün yolunu mu şaşırdın diyenlere ben bu eşeğin peşinden gidiyorum sizin değil siz ondanda aşağısınız der Mustafa’ın karısı yatsı namazı kılmış oğluna kul bunalmayınca Hızır yetişmez demiştir kendince hızırı met etmiştir deli Abbas kapıyı çalar gel bacım yardım et şu unları eve götürelim der kadıncağız şaşırmıştır gardaş sen kimsin bu unları nerden getirdin bizim Abbas üzümünü yi bağını sorma gel kardaş çay koyayım üşümüşsün ısın biraz der Abbas gerekmez yolum uzun hadi bana eyvallah der ve sabah ezanına yakın köyüne döner dolu eşekle gidip boş eşekle dönen Abbas’a eşi cesaret edip soramaz ki onunda çocukları vardır Abbas görece fakirdir ancak onlara çok iyi bakmaktadır yıllar geçer evin oğlu kasabada öğrenci evinde kalmaktadır yakındaki öğrenci evinde de rahmetli Mustafa’nın oğlu Rasim ben hızırı gördüm der tabi diğerleri hızırı ancak ermişler görür sen atıyorsun derler o yemin billah eder Abbas’ın oğlu dahil kimse inanmaz aralarında dalga konusu olur Rasim’e sahte ermiş filan derler günlerden bir gün Abbas oğlunun yanına gelir Rasim’e bir şeyler olur tir tir titremektedir dayı sen Hızırsın der Abbas hadi lan göbel Hızır kim ben kim benden olsa olsa hınzır olur der oğlunun beyninde şimşekler çakar işte o vakit anlar dolu gidip boş gelen eşeklerin sebebini ve artık babasını bir başka sever zaman zaman deli Abbas birilerini münafık rabbena hepbanıcılar diye tanımlar mış ne dersiniz haksız mı? 05/01/2022