- 505 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
KAPTANIN DİZELERİ
’’ Bu kitabın imzasız yayımlanması’’ diyor Pablo Neruda. ’’hayli tartışmalara konu oldu. O zaman zarfında aynı tartışmaları ben de kendi içimde yaşadım. Kitap yayımını isimsiz mi sürdürmeliydi, yoksa adını koymalı mıydım? Bana öyle geliyor ki, imzamı koymam belki de içeriğin özdenliğini bozacak, aşkın ve öfkenin doğal akışına, kitabı doğuran sürgünün hazin ve yakıcı iklimine ihanet olacaktı.’’
Neruda’ya göre, aslında bütün kitaplar imzasız yayımlanmalıydı. Ancak ilk baskısı imzasız yayımlanan ’’Kaptan’ın Dizeleri’’, önüne iki seçenek koyuyordu. Ya bütün kitaplarını da artık imzasız yayımlayacaktı, ya da ’’Kaptan’ın Dizeleri’’ nede adını koyacaktı. İstemeye istemeye ikinci seçeneği uygun bulan Neruda, sonunda, ’’hem benim hem benim değilmiş gibi bu kitabı sizlere sunuyorum. Dünyada tek başına dolaşabilsin ve kendi hesabına büyüyebilsin yeter. Aramızdaki kan bağını ben şimdi tanıdığıma göre dilerim onun öfkeli kanı da artık beni tanır’’ diyecekti. 1952’de Napoli’de yayımlanan imzasız basımın üzerinden 11 yıl geçmiştir.
Kitapta, ’’Kaptan’ın Dizeleri’’ nin Napoli basımında yer alan Rosario de la Cerda imzalı, yayıncıya gönderilmiş mektupta, şiirlerin İspanya iç savaşı sırasında yazıldığı belirtiliyor. Rosario de la Cerda, ’’Kişiliğimin bir önemi yok.Ben sadece bu kitabın kadın kahramanıyım. Bundan da büyük gurur duyuyorum. Yaşantımın en mutlu olayı’’ diyor. Mektuptan , bu dizelerin tren, uçak, kahve gibi değişik yer ve ortamlarda ’’garip kağıt parçacıklarına’’ yazılmış olduklarını anlıyoruz.
Gerçekten de Neruda, İspanya iç savaşı başladığı sıralarda Madrid’de Konsolos olarak bulunuyordu. Madrid’deki Konsolosluk görevi sona erdi ve Paris’e geçti. Paris’te İspanya için ’’Dünya Şairleri İspanyol Halkını Savunuyor’’ dergisini çıkardı, İspanyol-Amerikan Dayanışma Topluluğu’nu kurdu.Öylesine açıktandı ki Neruda’nın tavrı hükümet geri çağırmak zorunda kaldı. Şili’ye döndüğünde de bu açıktanlığı sürdürdü ve ’’Yürekteki İspanya’’yı yazdı.
Oysa ’’Kaptan’ın Dizeleri’’ o günlerin atmosferini taşımasına karşın daha geç yıllarda yazıldılar. ’’Kaptan’’, Rosario de la Cerda’yla değil ama, Güney Şili’de Mathilde Urrutia adlı bir kadınla 1952’de karşılaştı ve büyük bir aşk yaşadı. ’’Katan’ın Dizeleri’’ de bu aşkın esinlerinden doğdu.
Kaynak Yayınları’nın yayımladığı kitap, Erdoğan Alkan’ın Fransızca’dan Türkçe’ye çevirdiği bu iki büyük şiiri, iki büyük sevdayı bir araya getiriyor: bireysel aşkla toplumsal aşkı.
Yazımızı büyük Usta’nın ’’Dağ ve Irmak’’ adlı şiiriyle bitiirelim:
Ülkemin bir dağı var
Ülkemin bir ırmağı var
Benimle gel
Gece dağa doğru çıkıyor
Açlık ırmağa doğru iniyor
Benimle gel
Kimdir acı çeken bu insanlar?
Bilmem, ama onlar benim insanlarım
Benimle gel
Bilmem ama beni çağırıyor o insanlar
Ve bana: ’’Acı çekiyoruz’’ diyorlar.
Benimle gel.
Şunları da söylüyorlar: ’’halkın
acı çeken halkın
dağdan ırmağa kadar,
açlığıyla, mutsuzluklarla boğuşan halkın
yalnız dövüşmek istemiyor dost,
seni bekliyor.’’
Ey sevgilim,
küçüğüm, buğday tanem,
kızıl tanem,
Savaş amansız olacak
Yaşam amansız olacak,
ve sen benimle geleceksin.