- 556 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
MAZİDEN BİR YILBAŞI GECESİ
MAZİDEN BİR YILBAŞI GECESİ
Bir hafta önceden anama yalvarmaya başladık.
-Anee!!
Kurban olum !Döne abagil uşaklarıyla bize gelsin. Yılbaşını birlikte geçirek. Vallah heç ses etmezikk!
Sessiz sessiz otururuk.
-Kızım !Taman babañ eve yorgun gelor yavrım.Şimdi uşak devşek ses şamata ederse nedicik o zaman?
-Anee aneee vallah tembihlerim hepsini. Sessiz sessiz izlerik televizyonu.
Bu gece Samira Tawfik ile İzzet Altınmeşe şarkı söylücümüş. Tam on iki deyinçi kapatırık televizyonu.
Dansöz mansöz izlemezzik vallah.
-Yavrım etme yavrım.Babañ diñlenemor gündüzleri çalışor .Adam billukma rahat edici taman.
Yılbaşı bizim neyimize kızzım.Bir tek babanın yattığı iç odada soba kurulu. Milleti tandıra mı sokak?
-Hee ane! Onlarda tandırda otururlar. Tandırın içine hepimiz sokuluruk. Kızlar çok istor televizyon izlemeyi. Taman onların evinde televizyon yok.Nolur anee!Babamdan izin al. Heç ses etmeden izlerik .Yeri kurban olduğum.
Böyle diye diye anamı babama ricacı gönderdik. Babam da:
-Mahsimler izlesin karışma! demiş.
Aman !! Bizdeki sevinci görmeyin. Döne abla da 7 kız var. Aliye benden iki yaş büyük ama en çok da onunla anlaşıyorum. Daha onbir yaşında olmasına rağmen ne yufkalar açar bir görseniz aklınız durur. Sanki 17 yaşında genç kız gibi koca evi çekip çevirir. Annesi her yıl aralıksız bir çocuk doğurur. Aliye onlara bakacağım diye çok erken büyümüş. Yaşının çok üstünde bir olgunluğa sahip ve becerikli birisi.
Döne ablagile müjdeyi götürdüm.
-Yılbaşını bizim evde geçiricik. Ama sessiz televizyon izliycik dedim.
-Tamam zatan biz de televizyon izlemeye gelicik.Acep dansözü görebilir miyik? diye sordu Leyla.
-Saat on ikiye kader izin aldım anamdan. Televizyonu kapatırsa bir şey diyemem .
O gece tandır ataşımız vardı. Tandırın üstüne anam önce bir minder attı. Sonra da koyu renkli büyük bir yorgan örttü. Büyüklü küçüklü bir çok minderi tandırın etrafına sıralamıştık.
Babamın canı tavuklu firik pilavı istemiş.
-Hem musafirlar yisin hem de biz yiyek eksik!demiş anama.
Anam gündüzden tavuğu kestirip temizledi. Mis gibi kokular yayıla yayıla nohut ve yemyeşil firikle bir koca tencere firik pilavı pişirdi .
Kızlar kavun karpuz çekirdeği birleştirmişler onu kavurup getirdiler.
Anam önceden ıslattığı nohutun birazını tuzlayıp, yememiz için kavurdu.
Kahvaltılık zahter için almış olduğu menengiç ve buğdayı da kavurdu. Kavurgamız da hazırdı. Daha ne olsun. Babamın yattığı odada sobanın üzerinde çaydanlıkta suyumuz fokurdayıp duruyordu.Anam bir güzel de kaçak çay demlerdi. Gel keyfim gel!
Akşam olunca tandırın etrafında oniki çocuk, iki de anam ile Döne aba olmak üzere on dört kişi ayaklarımızı tandırın içine sokmuş, yorganı da boynumuza kadar çekmiş oturuyorduk. Anam hazırlamış olduğu koca siniyi tandırın üstüne getirip koydu. Babamın yemeğini de içeriye götürdü. Babam iç odadan bizleri ve televizyonu görüyordu. Ama o karanlık odada yattığı için biz onu göremiyorduk.
Önce tavuklu firik pilavını yanında hãs turşusu ile bir güzel kaşıkladık . Bu nasıl güzel bir lezzetti. Ben bulgur pilavını pek sevmezdim. Nedense karnım ağrırdı. Ama firik pilavını yerken mest olurdum. Damağımız çatlardı onun lezzetinden. O kadar ki nefisti.
O yıllarda TRT kısıtlı yayın yapıyordu. Bazen TRT yi bazen arap kanallarını izliyorduk. Hangisinde eğlence varsa orayı çevirip izliyorduk. Bu gece bize izin verilmişti nasılsa.
Abim korka korka saklamış olduğu tombala kartlarını getirdi. Uşaklara kaş göz etti "Sessiz olun" diye. Bizlere nasıl oynayacağımızı anlattı. Bir taraftan kavurgalardan avuçluyor bir taraftan tombala oynuyorduk.
Televizyonda ne zaman oynak bir müzik çıksa Döne ablanın Ayşe’si kalkıp kıvırmaya başlıyordu. Gülüşüyorduk.
Anam bizi eğleniyor gördükçe kendisi de mutlu oluyor gülüyordu.
Bazen Denizli’nin meşhur sanatçısı Özay Gönlüm’ün Yâren adını verdiği tambura, bağlama ve cura’yı aynı gövdede birleştirdiği saz ile "amañıñg yavrım’’diye nenesinin mektuplarını ve türkülerini dinliyorduk. Bir ara annem, bize bir kaşık zeytinyağı ve tuz katarak tencerede patlattığı mısırları getirdi.
Çok eğleniyorduk.O arada Izzet Altınmeşe çıkınca annem herkesi susturdu.Çok severek izlediği bir sanatçıydı. Vakit nasıl geçiyordu anlayamıyorduk.Babam birden yanımıza geldi. "Yeriniz var mı ?
Ben de sokulayım mı tandırınıza?" dedi. Panikledik. Acaba çok mu gürültü yapmıştık? Hem tombalamızı da yakalamıştı . Ama babam ne kızdı ne bir şey söyledi.
-Hadi avrat! Aldığım mandalinlerle elmalari getir de uşaklar yisin dedi.
Annem meyve tepsisi ile birlikte sandıktan sucuk ve bastıklardan çıkarıp getirmişti ki arap televizyonlarında Samira Tawfik muhteşem kiyafeti ile göründü. Nefes almayı unuttuk âdeta!
O nasıl bir güzellikti Allah’ım.Bizim Türkân Şoray ’ımızın ikizi gibiydi. Hele bir de davul zurna ile birlikte arkasında koskoca orkestrası ile bir sahne alışı vardı ki!Nefes almadan onu izlemeye başladık .
Geçen yıl da yılbaşında tesadüfen izlemiştik onu. Tahmin ediyorduk bu yıl da çıkar diye konuşmuştuk kızlarla. Onlara anlata anlata bitirememiştim. Onlar da yalvarmışlardı. Bu yılbaşı biz de size gelek bilabar izliyek diye.
İşte şimdi karşımızdaydı. Keşke dili Türkçe olsaydı da anlasaydık.
"Ya ein moulayetin" diye bir başladı. Ayşe durur mu?Başladı tandırın üstüne çıkıp oynamaya. Hepimiz hem gülüyor hem de tempo tutuyorduk.
Ne güzeldi o günlerimiz. Keşke hep çocuk kalsa idik. Hep o gece tandırın etrafindaki gibi tüm aile fertleri bir arada olabilseydik.
Samira Tawfik’in ve Erkin Koray’ın söyledikleri bu "şaşkın" şarkısı gibi akıp giden hayata şaşkın şaşkın bakınmaktan başka bir şey yapamıyoruz maalesef!
Yeni yılda herkese güzellikler, sağlık, mutluluk ve afiyet diliyorum.
YORUMLAR
Çocukluğum kokulu bir yazı olmuş şairem ,sanki o geceyi bende sizinle yaşadım ve kendi çocukluğuma gittim yüreğim sızladı ne güzel günler yaşamışız
Bugünümüz sahte eğeretiymişte ogünler gerçekmiş ve iliklerime kadar zevkini alarak yaşıyormuşusuz dedirtti yazınız bana
Sizi en kalbi duygularımla kucaklıyorum ,gelen yeni yıl gönlünüzce olsun diyorum
Sevgimle