- 986 Okunma
- 4 Yorum
- 8 Beğeni
YA YAZMALIYIM YA YAZMALI...
‘’Kendimi iyi ve güçlü hissederdim. Çapkın hayallerin çirkin ördeğiydim ben orada. Öyle çok mutlu oldum ve öyle çok acı çektim ki özgeçmiş falan hikâye, benim orada geçirdiğim üç yılda en özlü geçmişim saklı. Bir insanın hayatındaki en özlü şeyin, delirmek olduğunu fark ettim ben orada.
Tam artık hayattan istifa edip, kendimi hepten asil sanacağım sırada oradan taşındım. Taşınmam gerekti. Kapıya kimin olduğunu bilmediğim şu iki dizeyi kurşunkalemle yazdım: "Irmağımda başımın döndüğü yıllardı / geçtiğim her yerde benden bir şeyler kaldı"(Didem Madak)
Hayallerim tartaklandı, sevgili Didem ve içinde bil ki sen vardın…
Bir kompliman ise yazmak adak adadım ben şiirlerime ve şiirsel bir ritim ile çarpıyor kalbim yoksa tekliyor mu demeliyim ne de olsa İbrahim Tatlıses’in sevdiğim o ‘’Tek tek’’ şarkısında tekil kimliğimden sıyrılıp çoğul olmaya özeniyor ve öykünüyorum…
Ruhumun arka ayakları bazen bir çocuk gibi yerimden zıpladığım…
Bazense verdiğim selamın geri dönümü yokken gerisin geri gidiyor ayaklarım ve işte kapaklanıyorum sözcüklere mevsimse her nedense binlerce kere telaffuz ediyor adımı…
Adımladığım şu yol yok mu, sevgili Didem?
Sen anneni özlerken ben de her gün mutluluğun ve sevginin yolunu gözlüyorum ve içimden gözleme yapmak geçiyor ki çok da yemişliğim yoktur en azından yem atıyorum kaleme ve ruhun girdabından bir şekilde firar ediyorum.
Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki, hangisini anlatsam ki?
Öznemle senin ben.
Önsezilerimle sekiyorum yüreğinde.
Aynı jenerasyon olmamız mı seni bana yakın kılan yoksa söyleyeceklerimizin feryadı ve coşkusu mu?
Tebessümlerime eşlik eder misin sahiden? Ne de olsa yaşayan insanlardan ümidimi kestim ben…
Nadasa aldığım ruhum yine firar etti.
Methiyeler dizdiğim insanlık ve sevgi ise…
Geri tepti ve yüzümde patladı o silah bilemediğim içinde son bir kurşun olduğunu hem her kuşun da eti yenmez madem sadece kuş olmam da işe yaramadı dünya denen teranede.
Ağzımla tuttuğum kuşlar ise en yakın arkadaşlarım mademki insanlar beni sevsin ve anlasın diye düştüğüm bu yolda hep yalnız bırakıldım…
Hiç olmadığım kadar yalnızım, Didem ve oturduğum evi su basmadı çünkü su sesi bile rahatsız etmekte insanları: tecrübe ile sabit zaten pılımı pırtımı topladım ve terk ettim oturduğum o evi hele ki manzarası ve konumu ile öylesine ayrıcalıklıydı ki kaderin buyurduğuna karşı gelmedim ve benim hikâyem asıl o günden sonra başladı.
Renk rengim tıpkı evim gibi.
Alacalı bulacalı değil ama rengimi de saklı tutmam ben ve içimde büyüyen o yalnızlık ağacını kalem-kakan hüviyetimle gagalıyorum artık ruhum beni hangi kovuğa taşırsa ve ümidi de kesmiyorum illa ki yeni günden ve işte soytarı bir sessizlik eşlik ediyor ruhuma bense çok-sesli sever ve yaşarken azat edilmediğim bir zindan benimki ve her gün önüme bir tabak dolusu sözcük ve imge koyuyorlar ve büyük bir iştahla tabağımdaki kelimeleri bitiriyorum ve sanıyorum ki hikâyem tam olarak da şimdi bitti… Demiyorum artık çünkü her yeni gün ve her yeni aldığım darbe ile tabak tabak dalıyorum içine içimde uçuşan sözlüğün sessizliğine de kanmışken bir ömür son dokuz yıldır tüm gıdamı Edebiyattan alıyorum bazen bir adım sonrası fiyasko olsa da acıyla besleniyorum ben ve yazımı yazıp üstüne de bir bardak su içtim mi ama dinmiyor açlığım dinmiyor işte ne de olsa açlıkla imtihan ettiğim bedenim son zamanlarda isyan ediyor ve dünyam öyle bir dönüyor ki, sevgili Didem…
Başımın dönmesi nedir ki bu boyutsuzluk ile kâh kucakladığım yalnızlık kâh kurduğum alarm kâh boy ölçüşemediğim devasa dalgalar ve lenduha gölgeler ve işte geceden ihbar ediyorum iç sesimi ve her ne kadar baskın çıksa da dış ses sonlanmıyor iç sesimin cızırtılı frekansı: adeta ‘’arkası yarın’’ benim hayatım ve kalemim ve arsız kuşlar kafamı gagalarken ben de beynimin kullanmadığım atıl kapasitesini devreye sokuyorum.
İnsanüstü bir uğraş benimki belki de diğer insanların gözünde aykırı addedildiğim çünkü doğaçlama seviyor ve yazıyorum ben tıpkı bir ömür doğaçlama yaşamışken ve asla da engel olamıyorum iç sesime derken sınırlar aşılıyor ve yüreğim bir şekilde işgale uğruyor, sevgili Didem ve ben: ya yazmalıyım ya yazmalıyım.
Tayin edebildiğim duygular değil benimki sadece ansızın gelip de kapımı çalan ve seken bir kör kurşun ama kalemin bir tarafından girip ucundan çıkan ve kıvılcımlar saçan bir ateş demek oluyor ki ben bu aşka fazlasıyla tutuldum ve inkâr da edemezken…
Sessizlik ise iki boyutlu bir güzergâh:
Seslerin inkâr etmediği duygular genelde nefret dolu iken kulağıma çalınan ve ben tüm iyi niyetimle ve saflığımla görmezden geliyorum insanları aslında sevdiğim kadar da göze alıyorum canımın daha çok yanmasını gerçi umurunda olmadığım çok insan var da yine de eşlik ediyorum yeniden dinlediğim artık kaçıncı tekrarı ise o şarkının ve nakaratı da hep aynı:
Ya yazmalıyım ya yazmalı…
Farklı olan şeyler de yok değil hani bense ince bir fanila geçiştiriyorum üstüne kalemin aslında yaşlarını silmek de kolay olmuyor ve annem diğer odadan sesleniyor: ‘’üzme kendini.’’
Öncesinde pes etmememi öneren annem de farkında olup bitenin gerçi çok ses etmemeye çalışıyorum ama…
Çok ses asla etmesem de kalemin ince ve minik dokunuşları bir şekilde kulağına gidiyor insanların bense gözlerine soka soka umut ediyorum güzel olmasını beklediğim bir günün gecesine sarktığım kadar da kalemimin penceresinden…
Şiirler ve de.
Şirin bir tezahürat yüreğimde tüten ve senin gibi hayatı ve zorlukları alt etmek ve tüm dünyayı da sırtlanmışken elimde olmadan şiirler yazıyorum bir o kadar kendimi şair olarak görmüyorum ama sözcüklerle şiir örmek beni çok mutlu ediyor ve asla vakti saati de yok iken yazmanın dur durak bilmeden yazmak içimden gelen tıpkı şehrin dağlarına yağan kar gibi güvendiğim o kadar çok dağa kar yağdı ki, Didem…
‘’Bütün bu karışıklığın üstesinden gelmek için şiir yazıyorum. Benim gibi sağı solu belli olmayan biri için ve bir göçebe için şiir iyi bir yol arkadaşıdır. Yerin yedi kat dibine de gitsen, göğün yedi kat üstüne de çıksan seninle gelir. Şiir imkânsız bir şeydir, mümkün değildir, çaresizdir. Bunu hissediyorum ben hep onda kendi umutsuzluğumu buluyorum.’’(Alıntı)
Senden ufak birkaç alıntı yapmama müsaade ettiğin için teşekkür ederim ama bil de yazdıklarımın ve sevgimin ve hayallerimin çalıntı olmadığını…
Üstelik sen canımı asla yakmazsın sevgili Didem tıpkı babamı öldükten sonra daha çok sevdiğim gibi ölüler asla canımı yakmazken en azından ben hiçbir canlının canını yakmazken…
YORUMLAR
Tek kelimeyle muhteşem ötesi satırlar ve ben içinde.. . Kendimden dizeler buldum ifade edemediğim kendimi, dizelerinizle buldum sanki... Daha yolu var benimkinin ama hangi yoldan gideceğimi buldum sanırim. Kendimi çözmemde yazınızın önemi büyük . Teşekkür ederim bu güzel dizeler için.. Çok güzel açıklamışsınız... Benim de babamın ölüm yıldönümüydü 25inde. İyi geldi yazınız....
Gülüm Çamlısoy
Babanızın mekanı cennet olsun ve benim babamın da ve tüm ebediyete intikal eden sevdiklerimizin...
Kendimizi çözmek adına...
Tüm mücadelem bir o kadar kainattaki saklı şifreler.
Aslında çok da basit addedilen ve insanın yolu sevmekten geçerken...
Olası olansa dünyada saklı zulmü ve kötülükleri görüp daha da derin sorgularken insan en başta kendini.
Kendimizi sevmekle başlamalı hikayemiz.
Zaten sonsuzluğun da çağrısı bun gerektirmekte, değil mi?
Yüreğiniz dert görmesin.
Sonsuz selam saygı ve iyi dileklerimle dost kalem
Koyukahvesair
Çok dogru ve açıklayıcı bir yazıydı tekrar teşekkür ederim. Takipteyim sizleri çok içten yazıyorsunuz ondandır belki kendime addedişim kelimelerinizi... Kendimi görüşüm ondandır belki...
Ya yazmalıyım ya yazmalı…
Farklı olan şeyler de yok değil hani bense ince bir fanila geçiştiriyorum üstüne kalemin aslında yaşlarını silmek de kolay olmuyor ve annem diğer odadan sesleniyor: ‘’üzme kendini.’’
Öncesinde pes etmememi öneren annem de farkında olup bitenin gerçi çok ses etmemeye çalışıyorum ama…
Çok ses asla etmesem de kalemin ince ve minik dokunuşları bir şekilde kulağına gidiyor insanların bense gözlerine soka soka umut ediyorum güzel olmasını beklediğim bir günün gecesine sarktığım kadar da kalemimin penceresinden…
Şiirler ve de.
Okumak ne güzel bir eylemdir insan aynen bu yazınızda yaptığınız gibi yazarla da böylesine yakın dostluklar kurabilir.
Didem Madak genç yaşında hayata veda etmek zorunda kaldı ama sizin gibi kendisini seven bir dostu olduğu inşallah malum olmuştur kendisine ve sevinmiştir.
Aynen dediğiniz gibi "Ya yazmalıyım ya yazmalı…"
ya da "Ya okumalıyım ya okumalı…"
demeli insan.
Kısacası canı nasıl istiyorsa onu yapmalı eğer okumayı seçtiyse bir süre sonra yeter okuduğum diye düşünüp yazacaktır elbette.
Ya da çok yazarsa yeter çok yazdım biraz da okusam diyecektir.
İkisini de yapmazsa başka şeyler de yapabilir ama sonunda bu iki eyleme dönme ihtimali daha yüksektir her zaman.
Harika duygularla yazılmış paylaşımınız için kutluyorum tebrikler efendim.
Her şey gönlünüzce olsun inşallah.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Esenlikler dileğiyle.
Gülüm Çamlısoy
Sonsuzluk ve gelişim ve hissiyat ve bilgi ve erişim.
Hayatı yaşanır kılan bizi farklı kılan.
Okumak devasa bir aşk.
Vee yazmak.
Neyle mi eşleşiyor?
Sevgi ve sevgi ve umut ve bilgi ve umut ve dostluk ve Allah
En başta Allah elbet.
Gücümüzü veren O.
Bize ışık tutan doğru şıkkı gösteren.
Yazmamak mümkün mü ve sevmemek?
Coşkusu dinmiyor insanın.
Bu bağlamda çok çok teşekkür ederim asili yüreğinize değerli varlıklarınıza.
Sonsuz selamm ve saygımla değerli hocam
Evet
Ben söyledim
O gizli cümleyi
Tüm insanlara
''Sizi seviyorum diye''
Kınayın beni
Vurun
Kırın
Size ait bu kalp
İncinmez ki,,
Deyiverdim,,Güzel eserine gelsin,,ilhamlarında sanatında hiç susmasın şairim
Gülüm Çamlısoy
İnsan neden mi kaybeder???
Egosuna yenik düştüğü için ve de nefsine.
Oooo.
Beynime verdiğim komutlar ve yüreğimde sunulmuş saklı bir servet:
Yeteri kadar sevdim insanları yeteri kadar hürmet ettim ama başımı asla eğmedim eğmem de.
Şİmdi sıra kendimi sevmekte.
Sağ olasın.
Hayat güzel be dostum
HASAN ÇAPRAZ
Kimsenin kimsenin canını yakmaya hakkı yok
Kalemler ise alabildiğine özgürdür,,
Sanatımızın güzellikleri hiç bitmesin değerli dost
İyi akşamlar dilerim
Gülüm Çamlısoy
ALNININ KALEMİNİN HAKKIYLA YAŞAR VE YAZARKEN...
Teşekkür ederim dostum.
Yaşadığım kadar yazacağım ve daha da büyük bir coşku ve tutku ile sarılacağım:
Hayata ve kendime.
Kibirli esintiler değil asil yüreklerdir sevgiyi hak eden.
İyi akşamlar değerli dostum
HASAN ÇAPRAZ
Bu sözünü çok beğendim,,şiirimde kullanıyorum dost,,