- 428 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
ÇOCUK KALMANIN NESİ Mİ KÖTÜ?
titret içindeki güvercini
aslında titrine yalnızlığın dokun bir kerecik olsun dokun
hissettiğin yumuşaklığın dokusuna sokul sonra usulca
usulen sevenlerden olmadığını göster
ve işte yeniden doğmayı bahşedecektir Tanrı
en ıssız kaldığın anda.
Bir şölendir şiir ve yazılan her vecize sancılı dökülen kumu bedenin belki de kum saatinde saklı titrin.
Kumdan kaleler yaptığın o Pazar sabahı hani sabahladığın ne de olsa gün doğumunda düşeceksin yola, sevgili çocukluğum bilmeden de büyüyeceksin insanların gözünden düşeceğini tahmin etmeden ve bilmeyecekler gözden düşenin kendileri olacağını.
Kendin kaldığında ise sorun yok ama seni senden edecekler kendine özgü kurduğun dünyanda ve içinde saklı cenneti cinnete dönüştürecekler ve misliyle yol kat edeceksin uzak kalmamak adına cennetinden ve tüm üç harfli isyanlarına şerh düşecek insanlar.
Kimi:
‘’Aşk’’ diyecek kimi, ‘’gül’’…
Bazense ‘’aş’’ ereceksin ve duyar duymaz o ‘’güm’’ sesini şahlanacak yüreğin ve kopacaksın bedeninden:
‘’Nur’’ yağmasını beklerken ‘’kar’’ yağacak ve her ‘’yar’’ dediğinde yağmalanacak yüreğin.
Yâd ettiğin kadar da kar kalacak dünya yanına ve köze dönecek yüreğin sense misilleme yapıp koz vereceksin insanların eline ve küreyeceksin acılarını kimi zaman en dik açı kimi zaman çok geniş bir acı belki de dar zihniyetlerden çıkıp yola geviş getiren dünyaya sitem edeceksin.
İpe sapa gelmez iken kimi zaman ve ipliği pazara çıkan.
İncecik bir kar yağacak inceden inceye kırılacaksın ve kıracaksın tüm putları ve tabular isyan edecek bir tabur dolusu acıyı tıkacaksın içine tabir-i caizse devasa bir tabuta serilecek na’şı hayallerinin.
Dünde kalan.
Günde saklı.
Yarına atfedeceğin ne mi kalacak?
Ve sabır taşı olup da çatlayacaksın ortadan ve herkes sana çıtkırıldım diyecek.
Minyon yüreğin kanatlanıp da uçtuğunda.
Münzevi ruhun kat çıkıp da acılara binlerce kere katlandığında kat izi kalacak geride çünkü doğaçlama yaşarken sen ve severken kat edeceksin uzun çok uzun yolları bazen dara düşüp bazen dik yokuşu çıktığın ve işte tanrısı iken rüyaların sadece bir Rabbin olduğunu görüp aralıksız el açacaksın.
Minnet duymadığın insanlar.
Rahmet dilediğin Rabbin.
Her rükû ettiğinde tavaf da edeceksin evreni.
Kanatlarındaki kan ve iz.
Kardığın bunca insan ve giz.
Kanadığın kadar da kanacaksın ama kanatmadan ama kasmadan ama kasıtsız ve kayıtsız şartsız.
Karambole giden ömründen geri kalan mı?
Yeter ki sıkı tut ağzını yaşarken ve yolun düştü mü dost meclisine aç heybenin ağzını ve bırak dökülsün kalan tüm zerreler ve bitimsiz heceler hele ki tek lüksün iken sevmek ve yazmak ve itaat etmek elbet sadece Rabbine düşkünsün sen ve içinde saklı o serveti verdikçe büyüyen sevgi denen alametifarikası yaratılış amacının…
Kibirsiz bir esintiye meylettiğim şahlanan rüzgârın kasıntı sessizliği aşkınsa hümayunu her şiir her beyit ve tasviri ömrün şahlanan sözcükleri de ihbarımdır takındığım sessizlik.
Bazen rötarlı bir yolculuk ve nazlı benliğim saltanatı sonlanmadı gitti sevgi yüklü bakiyemin temin ettiği.
Her acının yüz ölçümü açılandırmaksa günü bakaya kalan bir posta güvercini yetiştiremediği kadar mektupları acele ile yazan kalemin tek duası yeter ki dokunsun her yüreğe nazlı kalemin rüyası ve teminatı mutluluğun varsın mübalağa da etsin hayatı…
Terk edilmiş düşlerden inşa ettim kalan ömrümü üstelik yetimdi yazdığım şiirlerim ve yazmaya durduğumdu gecenin fısıldadığı bazen bir ayracın peşine düştüğüm bazen kendimi kaybettiğim.
Feraha çıkmakla kaybolmak arasında gidip geldiğim ve minnet etmediğim bir tek Allah’ın kulu.
Milim sekmiyordu göğsümdeki sayaç.
Göğüs kafesimde saklı dilbaz kuşlar bense ferinin peşindeydim gecenin ve geceyi teselli etmekti payıma düşen ve işte fendine yenilmiştim kaderin.
Surelerin her biri: Nas ve de Felak.
Düş gücümle imha ettiğim kötülük ve kürediğim inanç bazen kükreyen göğün şimşeklerini üzerime çektiğim ve düşmeden evvel her yıldırım atıyordum kendimi yolun ortasına ve yoldan çıkmamak adına gösterdiğim direnç ile kapışıyordum iblisle ve zalimle.
Teselli babında iç sesimin fısıldadığı kulağına kalemin.
Kulağına küpe olan her sözcük acele ile kâğıda zimmetliydi ve nefsimin esiri değil nefesimin sahibesiydim ve tükürdüğümü asla yalamazken tüketiyordum sadece içimde kalan umudu ve yeniden yeşeriyordum gecenin ertesi şafağa dayalı bir bekleyiş ve rengimin solduğu bazense çiçeklendiğim.
Çiğ süt emmiştim madem kaynatıyordum içime doğan her duyguyu bazense kabarıyordum tavus kuşu gibi ama biliyordum kalıcı olmadığını bu duygunun ve yeniden eski halime bürünüp insanlığımla boy gösteriyordum.
Mevsim kıştı.
Gecelerden ayaz.
Rahmetin hası ve o dondurucu soğuk.
Bir esinti ise umut esiyordum gürlüyordum.
Bir askıntı ise hüzün yaş olup çağlıyordum çoğalıyordum.
Tek tüfektim madem kulvarımda.
Düztaban imgelerden kuruyordum saati ve gün yitip de gece oldu mu yatıya kalan acılardan şiirler örüyordum.
Mevsim nazlıydı.
Yürekse semazen.
Pervane misali döneniyordum ve ruhumu teslim etmeden yollarını arıyordum huzura dair o beklenti ile huzuruna çıkıp da Rabbimin biliyordum ki kurtuluş inançta saklıydı ve en derinde teneffüs ediyordum aşkı da umuda da.
Mevsim ölgündü.
Miadı dolmuş günün yarına umutla baktığı.
Sadığım gönlün neferi her duyguya ve sandık dolusu benim sözcüklerim sanmadığım kadar da saymadığım bir yolculuk vardığım her durakta saklıyım varamadığım yakası şehrin ve ömrün.
Kalantor gölgeler misal.
Gölgesinden korkan gölgeler.
Gölge de ediyorlar başka ihsanları da köreltiyorlar.
İnisiyatif kullanmakla ölmek arasında gidip geliyorlar.
Gün yüzlü bir âşık.
Gece yüzlü özlem.
Tartaklanmış bir günün öyküsüdür yazmaya durduğum her şiir ve içimdeki kasveti yok saydığım…
Tıpkı yok sayılmanın türküsü gibi.
Türettiğim sözcüklerim ve tünediğim kalemim hala rahmindeyim evrenin ve posta koyduğum tüm güvercinlere duyduğum kah kızgınlık kah özlem içimde saklı beyitler ve çehremde saklı dolunay gözlerimde çakan şimşekler bazense yıldız olmaya öykünüp ilk ismimle şerh düştüğüm gökyüzü.
Sözcükler kanamalı.
İsyanımsa düztaban.
Aşüfte rüzgâr ve simli dolunay
Ah, mevsimin tadını çıkarıyorum, sevgili baylar bayanlar.
Çocuk kalmanın nesi mi kötü?
YORUMLAR
ACILAR SIR TUTMASINI BİLMİYOR
Bu yeni söz mükemmel eserine yeniyıl hediyemdir dost kalem,,
selamlar
Gülüm Çamlısoy
Mümkün mü sahi?
Elbette mümkün:
Yeter ki insan sağlam dursun ve asla da ödün vermesin inancından...
Öyle sitemler vardır ki, bir medihtir ve öyle medihler vardır ki, bir kötülemedir. LA ROCHEFAUCAULD
Sahi, bir yere varır mıyım?
İnsan istedikten sonra ve de asla inancını yitirmezken.
Hiç bir şey için geç değil üstelik.
Yaşayan bilir.
Selamlarımla dost şairim
Münzevi ruhun kat çıkıp da acılara binlerce kere katlandığında kat izi kalacak geride çünkü doğaçlama yaşarken sen ve severken kat edeceksin uzun çok uzun yolları bazen dara düşüp bazen dik yokuşu çıktığın ve işte tanrısı iken rüyaların sadece bir Rabbin olduğunu görüp aralıksız el açacaksın.
Minnet duymadığın insanlar.
Rahmet dilediğin Rabbin.
Her rükû ettiğinde tavaf da edeceksin evreni.
Cenâb-ı Hak, insana sürekli acziyetini hatırlatmakta, kibirden uzak durmasını, kendinden güç olarak zayıf olanlara merhamet etmesini, sadece insanlara değil, diğer canlılara da merhamet nazarıyla bakmasını emretmektedir.
Bundan dolayıdır ki Kur’an-ı Kerim’de insan defaatle uyarılmaktadır. Kur’an’daki şu ayetler bunu hatırlatmaktadır:
“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin” (İsra, 37),
“Muhakkak Allah, büyüklenenleri sevmez” (Nahl, 23),
“Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresini aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin!
Ama Allah’ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz ki! Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
Aslında binlerce yazı ve şiir yazarak kaleminizi ne kadar güçlendirdiğinizin farkında değilsiniz. Eminim çoğu arkadaş yazılarınızı okuyordur ama nasıl yorum yazsam diye düşünüp vazgeçmiş olabilir çünkü yazıyı önce çok iyi anlamak da gerekli ben de bir paragraf seçip daha çok ona ilişkin yazmaya çalışıyorum tümüne ilişkin yazmak sadece uyaklı şiirler yazmaya çalışan beni çoktan aşıyor.
Muhteşem duygularla yazılmış paylaşımınız için gönülden kutluyorum tebrikler efendim.
En içten selam ve saygılarımla.
Her şey gönlünüzce olsun inşallah.
Esenlikler dileğiyle.
Allah'a emanet olunuz.
Gülüm Çamlısoy
Ne kibir ne kinaye ne sitem.
Huzurun ayak sesine özlem.
Yaşadığımız kadar da saygı duymak hayata en başta kendimize.
Sevdiğimiz kadar sevildiğimiz ya da önem arz etmediğimiz.
Aciz varlığımız ne de güzel vurguladınız:
Pek çok şeye gücü asla yetmiyor insanın ama bize güç veren Yüce Rabbimiz.
O, ''ol'' dedi mi.
İnanç muhteşem bir servet ve İlahi Aşkın kıblesi.
Duygular doğurgan duygular devingen.
Çok değerli hocam: ne bilgiç ne üşengeç ne sitemkar ne kindar sadece umuda dair bir yolculuk sevgiyle örtüşen yolumuz bizlerin huzura dönük yüzü hayatın ki çok da huzur olduğunu söyleyemeyiz ama inançla da çok şeyi alt etmek mümkün.
Tek medet umduğum kendimi bildim bileli: ''sevgi''
Her halükarda katık yaptığım hayata beni bana yakın kılan ve uzak addedildiğim ama huzur ve inançla eşleşen bir yaşama sevinci.
Çok çok teşekkkür ederim değerli hocam:
Çok zor bir insan olduğumu biliyorum beni tanıyanlar da bunu zikreder sık sık.
Anlaşılması zor bir insan gibi addedilsem de en kısa yoldan severek ihya olduğumu söylemeliyim.
Sevgiyi sevmek tek maruzatım.
Biraz sıra dışı fazlasıyla haaylperest bir o kadar gerçeklere vakıf olduğum ve kalp gözünün eşliğinde kalbime koyduğum koca kainat.
Ne ilginç ki aciz varlığımızla sonsuzluğa dokunmak nasıl olası.
Yüreğiniz dert görmesin asla çok değerli hocam.
Sonsuz içten teşekkür ve selamımla derin saygılarımla.
Defter'e çok şey borçluyum:
Hiç olduğumun inancında üç noktalı umutlar bana eşlik eden sizler sayesinde