- 389 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUDDUSİ, Tarik-ul kur'an tefsiri (zilzal)
ZİLZAL SURESİ
Rahmân Ve Rahîm Allah’ın İsmi ile
İbn Abbâs ve Katade’nin görüşüne göre Medine’de inmiştir.
İbn Mes’ûd, Atâ ve Cabir’in görüşüne göre ise Mekke’de inmiştir.
(Sekiz âyet olduğuna dair görüş tercih edilmiştir.)
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
1-إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا
’’Yer, kendine has bir sarsıntı ile sarsıldığı zaman,’’
Zilzâl Kelimesi
Ferrâ şöyle der: "Kesre ile, "zilzâl" şekli, masdar; fetha ile "zelzâl" ise isimdir. Fakat ayetteki kelime her iki şekilde de okunmuştur.
Yine fetha ile "vesvâs" kelimesi isim olup, sana vesvese veren şeytanın adıdır; kesre ile "visvâs" ise, masdardır, vesvese vermek manasınadır. Buna göre, ayetin manası, "Yer, alabildiğine hareket ettirildiği zaman..." şeklinde olur. Bu tıpkı, "Yer bir sarsıntı ile sarsıldığı zaman..."(Vakıa, 4) ayeti gibi olur.
Allahü teâlâ bu sarsıntıyı, büyük olarak niteleyerek, "Kıyametin sarsıntısı, büyük bir şeydir" (Hacc, 1)
"O gün sarsan sarsacak, arkasından onu Radife izleyecek" (en-Naziat, 79/6-7) diye buyurmaktadır. Daha sonra ikinci defa sarsılacak içindeki ölüleri dışarı çıkartacaktır..
2-وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا
’’Yer içindeki ağırlıklarını dışarıya çıkardığı (zaman)’’
İbn Abbâs ve Mücahid; "Ağırlıklarını" âyeti hakkında şöyle demişlerdir: Maksat onun (içindeki) ölülerdir. Onları ikinci üfürüşte dışarıya çıkartacaktır. Cinlere ve insanlara (ağırlık demek olan "sikl" kökünden) "es-sekalan"; denilmesi de buradan gelmektedir.
İbn Atiyye; "Ağırlıklarını" Definelerini (hazinelerini) anlamında kullanmıştır. Şu hadisi delil göstermektedir."Yer altın ve gümüşten direkler gibi kendi ciğer parelerini kusacaktır.., Müslim, II, 701; Tirmizi, IV, 493.
Ferrâ’ da iki görüşü birleştirmiş: İçindeki altın veya gümüş veyahut ölüleri dışarı attığı zaman, demiştir.
3-وَقَالَ الْإِنسَانُ مَا لَهَا
İnsan: "Ona ne oluyor?” dediği zaman,
Bunda da iki görüş vardır:
Birincisi: İnsan cins ismidir, kafire de mü’mine de şamildir. Bu da bu sarsıntıyı kıyamet alâmeti sayanlara göredir. Çünkü başladığı zaman herkes onun kıyamet alâmetlerinden olduğunu bilmez; birbirlerine sorar ve iyice anlarlar.
İkincisi: O özellikle kâfiredir, bu da onu kıyamet zelzelesi sayanlara göredir. Çünkü mü’min onu bildiği için ondan sormaz; kâfir ise onu inkâr eder; zira yeniden dirilmeye iman etmez; o nedenle sorar.
4-يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا-
5-بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَى لَهَا
’’O gün yer, rabbinin ona vahyetmesiyle haberini anlatacaktır.’’
Yeryüzü o gün üzerinde işlenmiş bulunan hayır ya da şer türünden her türlü ameli Allah’ın emretmesiyle haber verecektir.
Yerin haberlerini söylemesi hususunda da üç görüş vardır:
1- Yüce Allah, yeri konuşan bir canlıya dönüştürecektir. O da bunu söyleyecektir.
2- Yüce Allah, yerde konuşmayı halkedecektir.
3- Yerde, konuşmanın yerini tutacak şekilde bir açıklama olacaktır.
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edilmiştir. Dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zilzal sûresi 4. ayeti hakkında şöyle dedi: Onun haberleri nedir? biliyor musunuz? Ashab: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdular: “Yeryüzünün haberleri kendi hakkında şâhidlik etmesidir. Filan gün filan kişi filan işi yaptı diyecektir. İşte yer yüzünün haberleri budur.” Tirmizi (3677),(Müsned: 8512)
Abdullah b. Mes’ud, Mücahid ve Said b. Cübeyr bu âyetleri
"İşte o gün yeryüzü sarsılacak ve içinde bulunan ölüleri dışarı atarak haberlerini bildirecek ve bunları Allah kendisine emrettiği ve izin verdiği için yapacaktır." Yani yeryüzünün haberlerini anlatması demek, içinde bulunanları dışarı atması demektir. Şeklinde izah etmişlerdir.
6-يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتًا لِّيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ
’’O gün insanlar bölükler halinde dönerler ki, kendilerine amelleri gösterilsin, diye.’’
“Dağınık guruplar hâlinde” kimisi yüz akıyla emin bir şekilde, kimisi de yüz karasıyla korkular, dehşetler içerisinde. Ya da mevkiften guruplar hâlinde dönerler, bir kısmı cennet yolunu, bir kısmı da cehennem yolunu tutarlar.
"Li-yurav a’mâlehüm": Ebû Bekr es - Sıddik, Hazret-i Âişe ve el - Cahderi, ye’nin fethi ile "liyerav” okumuşlardır.
’’liyurav’’ amellerin gösterilmesi..
’’liyerav’’ amellerini görsünler diye, iki kıraat şeklinde okunmuştur.
"Kıyâmet gününde kendisini kınamayacak hiçbir kimse kalmayacaktır. Eğer kişi iyilik yapan birisi ise: Ben niye daha çok iyilik işlemedim diyecek, eğer bu türden olmayan birisi ise: Neden masiyetlerden uzak durmadım, diyecektir. "
7-فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ
8-وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ
7-Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlemişse onu görecek.
8-Kim de zerre ağırlığınca bir şer işlemişse onu görecektir.
”Zerre", küçük karınca veya bir delikten kapalı bir yere giren güneş ışınlarında görülen toz parçaları anlamındadır.
İbn Abbâs (ra) şöyle dermiş: Kâfirlerden zerre ağırlığınca, bir hayır işleyen bir kimse, onu dünyada görecektir. Âhirette ona karşılık sevabı yoktur. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işleyecek olursa, şirkin cezası ile birlikte âhirette de o kötülüğü dolayısıyla cezalandırılacaktır. Mü’minler arasından zerre ağırlığınca kötülük işleyen bir kimse o kötülüğü dünyada görür, ölümden sonra âhirette ondan dolayı cezalandırılmaz, af edilir. Zerre ağırlığınca hayır işleyecek olursa, onun bu hayrı kabul edilir ve âhirette onun için kat kat arttırılır.
el-Muttalib b. Hantab’ın rivâyet ettiğine göre; bir bedevi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın bu âyeti okuduğunu dinlemiş ve: Ey Allah’ın Rasûlü demiş, zerre ağırlığı kadar mı? Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem); "Evet" deyince, bedevi şöyle demiş; Vay benim kusurlarım demiş ve bu sözlerini defalarca tekrarlayıp, durduktan sonra onu (âyeti) tekrarlayarak kalkmış. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Îman bu bedevi arabın kalbine girmiş bulunuyor" diye buyurmuş. Suyuti, ed-Durru’l-Mensur, VIII, 595.
Hazret-i Aişe (radiyallahü anha)’den de şu rivayet edilmiştir: "Kendisinin yanında üzüm bulunuyordu. Derken bunu, yanındaki kadına ikram etti. O esnada bir dilenci gelince, Hazret-i Aişe, o kadına, üzümden bir habbe de o dilenciye vermesini istedi. Hazret-i Aişe (radıyallahü anha)’nin yanında bulunanlardan birisi buna güldü. Bunun üzerine Hazret-i Aişe (radiyallahü anha), "Ayette bahsedilen zerre miktarı hayırlar, işte, bu gördüğünüz basit şeylerde bulunmaktadır" dedi ve bu ayeti okudu.
Sözün özü; "İyilik namına, herhangi bir şeyi küçük görmeyin.
Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), "Velev ki, yarım hurma ile bile olsun, bunu tasadduk ederek, cehennem ateşinden korununuz. Bunu bulamayan da (o dilenciyi), güzel söz söylemek suretiyle başından savsın " Buhari, rikak, 51, Müslim, zekat, 66-68(2/704). buyurmuştur.
En iyi bilen Allahü teâlâ’dır. Salat ü selâm efendimiz Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem),’e, onun âline ve ashabına olsun (amin)!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.