- 472 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
DEPREM 7.5
"DEPREM-7.5"
24 Kasım 1976 yılı çarşamba günü, saat 14.35, ben ilkokul 3 sınıftayım "kışla okulu" dediğimiz (bilinen ismiyle yatılı okul) öğleden sonra son dersteyiz, hem de ders konusu deprem!
Hiç unutmam, sınıftan bir çocuk öğretmene sordu:
-öğretmenim bu güne kadar Van’da deprem oldu mu? öğretmen kendince bir şeyler atlattı, belki biliyordu belki de öğretmen olmanın verdiği altta kalmama duygusuyla bir şeyler mi uydurdu, onu bilmiyorum..
Put gibi dinlemenin dışında bir halt anladığımız da söylenemezdi,
zira öğretmenin anlattıklarını ses çıkarmadan dinlemenin dışında anlayacak düzeyde Türkçe bilmediğimizden haberi yok gibi davranıyordu öğretmen.
Ders devam ederken önce büyük bir gürültü ardında bir anda sıraların birbirine çarpması çatı ve camların çıkardığı korkunç zangırtı ile birlikte bina beşik sallanmaya başladı.
10 dakika önce bize depremi ve depremde ne yapmamız gerektiğini anlatan öğretmen Yaşar hoca sınıfın kapısını tutarak :
-çocuklar elektrik telleri koptu sakın çıkmayın demek olmuştu.
Okuduklarımızın yaşadıklarımızla farklı şeyler olduğunu Yaşar hoca pratiğini hatırlayarak çok sonradan öğrendim.
Yaşar hoca kısa boylu olduğu için, sınıftaki öğrencilerin yarısından fazlası yaşar hocadan daha uzundu,
böylece hocayı kapının önünde düşürerek tüm sınıfın hocanın üstünden geçmesi çok da zor olmamıştı.
Çocukluğumuzu esir alan korku ve panikle meleşen kuzular gibi dışarıdaydık.
Bir süre sonra bütün okul idarenin önünde merasim(tören) alanı olarak bilinen alandaydık.
Okul müdürünün kısa açıklamasından sonra deprem olduğunu anlamış olduk.
Korkmuş, ürkek ve yağan karla karışık yağmur altında titreyerek ama sırayı bozmadan her zamanki gibi asker edasıyla dizildik.
Sonra idarenin içimizden seçtiği güçlü çocukların yatakhanelere girip battaniye çıkarmalarına karar verildi.
Sırayı bozmadan beklememiz gerektiği konusunda kesin talimat verdi okul müdürü.
Kısa bir süre sonra Din dersi öğretmeni (Emin Cansız)2 metre ve 130 kilo kadar ağırlığıyla tanrının yeryüzü temsilcisi gibi geçti küçücük bakışlarımızın önüne ve başladı kükremeye:
-Muradiye ve Çaldıran halkı günah çukuruna dönüştüğü ve tanrıya savaş açtıkları için bugün cezalandırıldılar dedi!
Orada bulunan hepimizin (çocukların yüzde doksanı) oranın çocukları olduğunu bile bile.
Bir an aklım durdu ve anlamaya çalıştım, ne demek istiyordu cüsesi büyürken aklı küçülen bu dev adam!
Bizler o günahkarların çocuklarıydık. Hoca öyle buyuruyordu!
Emin hocayı ne zaman görsem, içimden dede korkut masalındaki tepegöze benzetirdim.
Bundan olsa gerek din(kürtçe de"deli"demek) dersinden nefret ettim ve bende bir travma haline geldi hala da öyledir...
İşte o an zaman durdu biraz önce olan deprem bu kez de beynimde, kalbimde tekrarlandı hem de rihterini artırarak.
O andan sonra telkinlerini duymadım bile ki "bu en hafif tabiriyle bu dev merhametsiz adamdan dayak yemek demekti"
annem, babam ve iki kardeşimin şimdi ne durumda olduklarını düşünüyordum aklıma gelen binlerce vesvese ve çaresizlik ile birlikte.
Bir süre sonra dua töreni başladı, sesli salavat biçiminde koca devin söylediklerini korku ve endişe içinde tekrarlıyoruz. Sıkıysa sesimiz gür çıkmasın işte o zaman Emin hocanın gazabına uğramak işten bile değil!
Bu şekilde geçti 5 gün, ailemizden tek bir haber alamadan.
Beşinci gün okuldan kaçarak bölgeye kereste götüren bir kamyonun yük kısmına binerek 3 TL karşılığında kış kıyamet köye ulaştım.
Köyümüz 30 haneli ana yola bir kaç yüz metre uzaklıkta ama Bendimahi çayı üzerinde köprü olmadığından ulaşımı olmayan bir köydü.
Okula giderken bıraktığım köy yoktu artık, adeta kıyameti yaşamıştı, enkaz bile değildi, çünkü dümdüz olmuştu her yer.
Ayakta duran tek yer mezarlıktı ve bir günde üçe katlanmıştı mezar sayısı.
Beni çok seven ninem, onun ölümüne dayanamayarak 3 saat sonra vefat eden dedem, amca çocuklarım, dayılarım ve yakın akrabalarımdan tam 65 kişi yoktu artık!
Evet yanlış duymadınız, 30 hanelik köyden 65 can yitmişti!
Yaşlılar, kadınlar ve çocuklardı hepsi suçsuz, günahsız dünya nimetlerinden izole bir hayat yaşıyor ve tanrının varlığı dışında bir varlıkla zaten tanışmamışlardı diye düşündüm...
Kısa bir şaşkınlıktan sonra bunlar mı tanrıya savaş açmışlar dedim kendi kendime?
O yaşında erkeklerin yanında sesini kısarak konuşan Xanê ninem mi , başı secdeden kalkmayan heci Mıhemmed mi yoksa hayatının baharında toprağa düşen Yakup amcam mı?
Bunlar mı tanrıya savaş açtığı için cezalandırıldı Emin hoca?
Emin hoca, Eğer senin dediğin gibi bir hesap günü varsa senin aleyhine tanıklık yapacağımı bilmeni isterim
43 yıldır bu masum insanlara (3840 ölü, 497 yaralı) attığın iftirayı asla unutmadım, unutmam da mümkün değil...
___/Ehmed Kardok
YORUMLAR
Ben eskiden cahilleri okuma yazma bilmeyenler diye bilirdim.Sonra öğrendim ki ilim cehaleti alıyor ve eşeklik baki kalıyor..Hele de bir din bilgisi öğretmeninin böyle saçmalaması çok acı.Yaratan Allah ve günahı sevabı değerlendirecek Allah..Kendini hangi kategoride görüyor hoca o da ayrı muamma..Rabbim cahillerden korusun tüm insanları.Saygıyla..
Ehmed Kardok
Saygılar selamlar...
Ehmed Kardok
Saygılar selamlar...