- 794 Okunma
- 9 Yorum
- 2 Beğeni
TURAN DURSUN
Turan Dursun 4 Eylül 1990 tarihinde İstanbul Koşuyolu’nda bir pusuda açıkça katledilmiştir.Bir başka deyişle bu büyük aydınlanma savaşçısının öldürülmesinin üstünden 30 koca sene geçti. Ama bütün bu zaman içinde ne Dursun ne de onun kıymetli eserleri unutuldu. Kitapları hala baskı üstüne baskı yapıyor. Kısacası zaman Turan Dursun’un karşısında çaresiz kaldı.
Turan Dursun bir söyleşide ’’dünyayı değiştirmek için yola çıktığını’’ söylemişti. Değiştirdi de, Turan Dursun’un hayatı sade, cesur, çalışkan, bilgili bir insanın ne kadar çok şey başarabileceğinin en güzel kanıtıdır. Yazdığı makalelerin Türkiye’nin aydınlanma mücadelesindeki yeri doldurulamaz.
Zamanın düşmanları bile onun karşısına çıkmaya cesaret edemediler. Dursun yazılarını kaleme alırken , hiç kimsenin itiraz edemeyeceği İslam kaynaklarına dayanmayı adet edinmişti. Hem 11. ve 12. yüzyıl Arapçasını hem de 7. ve 8. yüzyıl Arapçasını bilirdi. Dinin temelindeki akıl dışılıkları, çelişkileri korkusuzca ve itiraza mahal bırakmayacak şekilde göz önüne sererdi. Bu büyük birikimiyle her kese şapka çıkarttırırdı.
Turan Dursun 1934 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Gümüştepe köyünde doğmuştu. Babası onu ’’Bara’’ da ve ’’Kufe’’ de bile görülmemiş bir alim olmasını istiyordu. Bu yüzden çocukluk hayatı şeyhlerin ve din hocalarının yanında geçti. On yedi yaşına geldiğinde bu çevrelerden din eğitimi verecek icazeti almıştı. Dursun, hayatının bu dönemini müthiş bir gerçeklilikle Kulleteyn ismini verdiği romanında anlatmıştı.
Dursun daha sonra müftü olabilmek için ilkokulu dışarıdan bitirdi. İstanbul Çarşamba’da Üç baş ve İsmail ağa medreselerinde hocalık yaptı. 1958-1965 yılları arasında Tekirdağ, Gemerek,Türk dili, Altındağ ve Sivas’ta müftülük yaptı. 60’lı yıllarda adı ’’aydın müftü’’ye çıktı. Tarık Zafer Tunaya’nın başkanı olduğu Devrim Ocakları’nın kurucularından biri oldu. Sinop’ta bir öğretmen aracılığıyla sosyalizmle tanıştı. 1965 yılında dine olan inancını kaybettiği için müftülükten ayrıldı. Dursun daha sonra TRT’de on yıl boyunca çalıştı.
Turan Dursun, TRT’den emekli olduktan sonra 1987 yılında Kuran Ansiklopedisi’ni bitirdi. 1989 yılında 2000’e doğru dergisinde yazı yazmaya başladı. Dursun’un yazıları kısa süre içerisinde büyük etki yarattı.
Tehditler ve hakaretler onu yıldırmadı. Fikirlerini büyük bir cesaretle savunmaya devam etti. Gelen tehditlere karşı şöyle diyordu:
’’İyice bilin ! Bilin ve unutmayın ki ben, yüzyılların doğurduğu bir ölümüm. İslam’ın, tüm dinlerin, tabuların sonuçları bugün ve yarın görülecek ölümüyüm. Çıkarları din karanlığı üzerine olanlar, bu karanlıktan türlü şekilde yararlananlar, tüm karanlık böcekleri benden korksunlar. Ne imzalı ne imzasız yalanları beni yıldıramaz. Korksunlar elimdeki ışıktan. Bir mum ışığının bile koca bir odada karanlığı nasıl parçaladığını, anımsasınlar. Binlerce yıllık ilkelliklerin, yalanlarla örülüp piyasaya sürüldüğü imanın kafalardaki, duygulardaki zincirlerin bir gün sonu gelecektir.’’
YORUMLAR
Merhaba Kıymetli Hocam
Fikrin fikirle alt edilmesi gerektiği kuşkusuzdur
Bir fikir adamının öldürülmesi bu imkânı zedelemekte, hatta yok etmekte belki de, kitapları üzerinden sorgulansa, eleştirilse neye ne kadar yarar ki? Kendisi sağlığında o cevabı, cevapları alamamış
O devirde bu ülkede din adamı, müftü, ilahiyatçı yok muydu? Elbet vardı, pek çok hem de
Kimi karşısına çıkmaya korkmuş olabilir, bazısı dinsel bakışının ifadesiyle şeytani bir tuzak görür bulaşmak istemez, bazısının verecek cevabı yoktur
Şu kadar ki, bu tip münazaralara gerek dini gerek felsefeyi gerekse yaşamı bütüncül kavrayarak çıkmak gerekir, samimi, yürekten ve alnı açık olmak gerekir, insanı, doğayı, toplumu, tarihi tanımak bilmek gerekir, vs.
Peki hocam, tüm bunlara karşın, Turan Dursun ya da yeryüzündeki bir başka yazar, fikir adamı, düşünür tek başına ve muhakkak surette ölçü müdür?
İnsanlık tarihi Turan Dursun ile mi başladı, yoksa onunla sona mı erdi?
Toprağı bol olsun, ünlü yazarımızın temel bir yaklaşımı vardı anımsadığım kadarıyla
Genelde tek tanrılı dinlerin, özelde de İslam dininin tümden masal, gerçek dışı önermelerle yüklü olduğu
Hani deyim yerindeyse bir sözü din söylüyorsa, bir fikri din beyan ediyorsa o kesin yanlıştır, anlamsızdır, saçmadır
Öldürüldüğü günlerde bir kitabını okudum, yalnızca bu özle karşılaştım kendi hesabıma
Dursun ne ilginçtir ki, dinin doğru bulduklarını yanlış, yanlış bulduklarını doğru sayıyordu
Yaptığı dinleri bir elbiseyi ters yüz eder gibi tersine çevirmekten ibaretti benim anladığım
Oysa tek tanrılı dinleri ve özelde de İslam dinini alırsak, Tanrı'nın sözü olmayıp, insan sözü, peygamber söylemi olsalar dahi dinlerin bazı sözleri söylemleri çağlarının verileri, bilgileri dahilinde doğru, anlamlı, mantıklı olmaları gerekmez mi? Yoksa uygarlık tarihinin o çağlarında doğru, mantıklı bir şey söylenmez miydi? Ya da aynı çağların, koşulların ürünü olan dinler, mitolojiler, ve felsefi sistemlerin kesişim kümesi boş küme midir? Tarih yahut sosyoloji bilimiyle bu düzlemde bir yaklaşımın izahı mümkün müdür acaba? Hani iki alan var aynı çağda, birinden öbürüne, diğerinden de bu tarafa hiçbir şey akmıyor, geçmiyor, olabilir mi böyle bir şey?
Tıpkı Cemil Sena'nın "Hz. Muhammed'in Felsefesi" adlı eserindeki yaklaşım gibi Muhammed bir filozof olsa, her söylediği nasıl yanlış olsun ki?
Turan Dursun İslam dinini, özelde de Kur'an-ı Kerim'i tutarsız yaklaşımlar manzumesi görmekte
Yine sorarım, Muhammed bir peygamber, Tanrı elçisi değilse eğer, beşeriyet ölçüleri içerisinde filozof, düşünür, vs. olması icap etmez mi? Ünlü felsefecimiz Cemil Sena'nın yaklaşımı budur mesela, ki kendi içerisinde tutarlıdır da
Peki filozofların, düşünürlerin içerisinde her söylediği yalan, yanlış, palavra, tutarsız, saçma olan kimse var mıdır?
Felsefe ve düşünce tarihinde hangi filozofa, düşünüre nasip olmuş her sözü yanlış, saçma, tutarsız olmak
Gerçekte, doğu toplumlarıyla, batı toplumları arasında temel bir fark var benim hocam
Doğu duygusal, batı akılcı genel olarak
Batılı eleştirirken, hatta bir şeye karşıysa dahi, ekseri tümden yok etmeyi, imhayı hedeflemiyor, çünkü bunun olmayacak, olamayacak bir çaba olduğunun farkında
Doğulu ise bir şeye karşı, olumsuz oldu mu, dibine kadar karşı olup, neredeyse imhayı hedefliyor, duygusal çünkü, rasyonel değil
Sevdi mi meşhur deyişle Allah'ına kadar seviyor da, sevmedi mi köküne kadar nefret ediyor
Kimse kusura bakmasın da, böyle ne bilim, ne felsefe, ne mantık, ne muhakeme olur
Ben naçizane genel kavramsallığa, doğrultuya eğildim, elbette dinsel külliyatı ölçüp biçmeye ciltler yetmez
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Katledilmiş birini ele alıp, söz açmanız, başlı başına hürmete layık kuşkusuz
Bende Turan Dursun'u saygıyla anıyorum, sizinle birlikte
Selam ve saygılarımla.
levent taner tarafından 24.12.2021 13:53:19 zamanında düzenlenmiştir.
MÜSLÜM BAYRAM
Sayın Cumhurbaşkanına ALLAHIN VASFI VE SIFATLARINI TAŞIYOR DİYENLER VARDI. Belki halada olabilir;)) hatırlarsanız.
şimdi düşününce Peygamberimiz Hz Muhammedin Ne büyük bir devrimci olduğunu görürüz aslında.
Keza ATATÜRK de öyle
Bu insanlara Şükür ki ALLAH diyen olmamış
Nice saygılarımla
levent taner
Hatırlıyorum öyle dendiğini
Dini siyaset yapanlar, siyaseti din yapanları doğurdu maalesef
Saygı ve selamlarımla.
Analitik hastalık,
İnsan bir şeyin yanında olarak gelişirse gelişmesi ve kendini idame ettirmesi sürdürmesi yanında olduğu şeyin enerjisinden yararlanarak yapar. İnsanlar ne olursa olsun bu durumdan kolay kolay kopamaz çünkü kendisini bu durumda gönül gücü ve maddi olarak çıplak ve yalnız hisseder.
Koparsa, ayrılırsa karşı kutupta olması gerekir çünkü kaybettiği enerjisi karşı olmakla yeni bulunduğu yerden alacaktır...aksi halde biter.
Şöyle düşünün yanlış strateji üzerine kurulu bir satranç oyununda rakibi yok etmek, yanlışlık üzerinden yarar sağlamak doğru olan değildir...doğru olan karşısındakine hasmane tutum, tavır sergilemeden basit yanılgılardan başlayarak derinlikli düşünceyi öğretebilmektir.
Aksini savunmanın yanından karşı atak yerinde bulunmanız her iki kutbunda fanatizmin esaretindeki yobazlıktan kurtulamadığını gösterir.
Bu bir kötülüktür, körlüktür...bu da analitik hastalıktan kaynaklanmaktadır. Olayları ya da olaylara yol açan kişileri bir de böyle sentezci izanla değerlendirmek gerekir ki...doğru olanı bulalım.
Güneş tüm karanlıkları yok eder
Güneşten korkanlar daha derin dehlizlerde yaşamaya ve karanlıklarını gizlemeye mahkum ederler
fikirleri ve görüşlerini çürütmek yerine onu katledenlerin unuttukları gerçekleri sizler çok güzel yazmışsınız zaten
kutluyorum
tebrikler
nice saygılarımla