- 563 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
Dertleşme - 2
Zaman ilerledikçe çocukluğum daha sık ziyarete gelir oldu. Sohbetiyle alıp alıp götürüyor eski günlere beni. Bir bakıyorum dünyaya ilk gözümü açtığım evin bahçesindeyim. Oturuyorum havuzun kenarındaki masaya, izliyorum etrafı.
Duygularım, bahçe duvarına komşu akasya ağacının gövdesine yaslanmış saklambaç oynuyor.
Mutluluk
üzüntü
korku
şaşkınlık
öfke
ilgi
utanç
hüzün
heyecan...
Sırayla biri ebe oluyor duygularımın diğerleri saklanıyor. Sabırla sayıyor sayıları ebe olan bir bir. Diğerleri kendilerince en güvenli yerde sessizce bekliyorlar.
Önüm
arkam
sağım
solum sobe, saklanmaya ebe!
diyerek ayrılıyor ağacın gövdesinden ebe olan. Ortalık sessiz sakin kıpırtısız...
Sıkça çocukluğuma, çocukluğumun geçtiği mahalleye, sokaklarına, ağaçlarına, çatılarına yolculuk yapıyorum. Gecesine/gündüzüne gidiyorum. Tren garına, çarşısına, lokaline, havuzuna, okul yoluna uğruyorum.
Oyunlar oynuyor, komşu ziyareti yapıyor, palamut ağacıma çıkıp soluklanıyor, çitlembik ağacıma çıkıp kitap okuyorum. İncir ağacından kuşların artık ettiği kuru inciri yiyorum. Çatıya dökülüp kurumuş dutlardan atıştırıyorum. Anneme yalvarıyorum bir dilim reçelli ekmek versin de sokakta yiyeyim diğer çocuklar gibi. Ya da yağ üzerine toz şeker serpse de olur, razıyım. Hayalimde bile vermiyor "olmaz" diye ayak diriyor, "Sokakta yenmez, olmayanın canı çeker!".
Öyle çok ses var ki aklımda, zihnimde sürekli bir resmi geçit. Rap rap rap ayak sesleri...
Saklambaç oynuyor duygularım, kim ebe olursa olsun sobelenen hep hüzün oluyor...
YORUMLAR
Ayşenur Çiftçi
Kaleminize, yüreğinize sağlık. Keşke büyümeyip o yaşlarda kalabilseydik. Sevgiyle kalın.
sevi dolu yüreklerde kalın.