- 428 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Cennet ve Cehennem
Bu dünyanın insanlar için bir sınav yeri olduğu, öldükten sonra iyi insanların huzur ve rahata ereceği cennete alınacağı, Kötü insanların cehenneme atılacağı inancı insanlık tarihi kadar eskidir.
İyi ve kötülerin Ahret denilen başka bir dünyada sorgulanıp ayrışacağı inancıyla ölenlerin, inancına, mezhebine, iyi ya da kötü yanlarına balkımaksızın, ölüye saygı gösterildiği, ayrıştırılmadığı, o sebepten ölen insanlara her inanç sahipleri, kendi ritüelleri içinde törensel bir uğurlama yaptıkları, bu törensel uğurlamaların günümüzde de devam ettiğini biliyoruz
Bu ve benzeri inançlar kutsal kitaplardan çok önce de söylene gelmiş, yazının icadı ile de (Anadolu) Sümer tabletlerinde olduğu gibi kayıtlara geçmiştir.
Çok Tanrılı Dinler döneminde her tanrı ayrı bir görev üstlenirken, öleni, sorgulamanın tanrılar divanında yapıldığına inanılırdı.
Zaten ölümden kast edilen de beden kafesinde gizli olan ruhun, bedenden ayrılması olarak algılanması ve ruhun bedeni terk etmesi üstünden, bedenin de farklı inançlarda farklı biçimlerde ortadan kaldırılması olayıdır. Bu ruh beden birliğinin ölümle ayrışması inancı günümüzde de devam etmektedir. Yani yargılanan, “Beden değil kişinin ruhu dur.” Diyerek konuya dönelim.
Çok Tanrılı dinlerin ( Kursal kitap Tevrat’ın anlatısıyla), Tek tanrılı din anlayışına evirildiği ve böylece tek Tanrı İnancının günümüzde de egemen bir inanç olarak var olduğu, hemen, hemen bütün din ve inançların Tanrı’nın tek yaratıcı olduğunda birleştiği ama Tanrıya giden yolda ayrıştıkları, bu ayrışmanın ve tartışmanın hem dinler arasında, hem de aynı dinin mezhepleri arasında bin yıllardan günümüze, savaşlar ve katliamlarla adeta boğazlaşmaya dönüğünü tarih bize apaçık söylüyor.
Evet inanalar için yerlerin ve göklerin sahibi Tanrı tektir. Tanrı insanı kendi suretinde yaratmış, kendine benzetmiş bunu biliyoruz da İnsanlar; kendini yaratan Tanrı’yı nasıl algılar, nasıl betimler, nasıl anlatır? Vaizlerin ve elçilerin algıları, anlatıları “ Ne yerdedir ne gökte, nerede anarsan oradadır” tekerlemesinin dışında; her insanın Tanrı’sı, kendi anladığı ve inandığı Tanrı’dır.” Diyebilir miyiz?
Bu soruların yanıtlarını insanların ferasetine bırakarak konuya dönelim.
“ Cennet, Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni.” Yunus Emre
Arapça bir sözcük olan cennet ve cehennem her dilde farklı söylense de anlamları aynıdır. Cennet, İyi ve inanan insanların, ebedi yaşayacağı ahret mekândır. Cehennem ise kötü insanların cezalandırıldığı ahret mekândır.
Cennet için, Kutsal Kitap Tevrat (Tekvin); “8- RAB Tanrı doğuda, Aden’de (Aden Cennet’i Kuran’da bir çok ayette zikredilir.) bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu. 9- Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı. 10- Aden’den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu. 11- İlk ırmağın adı Pişon’dur. Altın kaynakları olan Havîla sınırları boyunca akar. 12- Orada iyi altın, reçine ve oniks (akik taşı) bulunur. 13- İkinci ırmağın adı Gihon’dur, Kûş sınırları boyunca akar. 14- Üçüncü ırmağın adı Dicle’dir, Asur’un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat’tır.”
“Sözü edilen ırmaklardan Fırat ve Dicle biliniyor. Bu ifadeye göre diğer iki ırmağın, Pişon ve Gihon’un adları yabancı olsa da, Aden’deki “cennet bahçesi”nin soyut ya da hayali bir ülke olmayıp dünya üzerindeki bir coğrafi bölge oluşu kesindir. Buna göre Gihon’un Nil, Pişon’un da İndüs ırmakları olabileceği sonucuna varılabilir.” Vikipedi
Cennetin dünyada olduğunu söyleyen Tevrat’ı burada bırakalım
Zerdüşt inancına bakalım, İsa’dan 600 yıl önce “Ruh kâfir ise, Çinvat Köprüsü’nün ortası, bir kılıcın ağzı gibi incelir ve kâfir ruh, köprünün altındaki cehenneme düşer. Mümin ruh geçerken köprünün bu kısmı genişler ve mümin, ebedi ışık cennetine ulaşır. Tanrı Ahuramazda’nın cennetine girenlerse, orada Ahuramazda ile birlikte yaşar. İnsanlar çalışmak zahmetine katlanmıyor. İhtiyarlamıyor. Herkes kırk yaşında gibi görünüyor.
Sözü edilen Çinvat Köprüsü, Kuran’da olmasa da hadislerde Sırat Köprüsü olarak anlatılır
Biz de bir dörtlükle anlatalım;
“Sırat, sırat dedikleri, bir aşılmaz yol değildir
Akıl ile yol alana, geçip gitmek zor değildir
Cennet ile cehenneme seni taşır her kararın
Her kararın kapısıdır, keskin kılıç, kıl değildir.”
İncil’e bakalım, Vahiy 21 “1 Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık. 2 Kutsal kentin, yeni Yeruşalim’in (Tanrı’nın konutu) gökten, Tanrı’nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi. 3 Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: “İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak. 4 Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı.”
5 Tahtta oturan, ‘İşte her şeyi yeniliyorum’ dedi. Sonra, ‘Yaz!’ diye ekledi, ‘Çünkü bu sözler güvenilir ve gerçektir.”
Kutsal kitap Kuran da ise, bir çok sure ve içindeki ayetler de defalarca cennetten bahsedilir. Örneğin: Muhammed suresi 15. Ayet “ Gönülleri Allah’a saygıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlara vaat edilen cennetin durumu şöyledir:’Orada hiç bozulmayan tertemiz su ırmakları, tadı bozulmayan taptaze süt ırmakları, içenlere lezzet veren ve dünyadakiler gibi sarhoş etmeyen şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır.’ Onlar için orada ayrıca canlarının çektiği her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır”
Rad suresi 35. Ayet “Va‘dedilen cennetin misâli şöyledir: Ağaçlarının arasından ve köşklerinin altından ırmaklar akar, yiyecekleri de, gölgesi de devamlıdır”
“Cehennem mihnette, cennet nimettedir.”
Şimdi bu kutsal kitapların, elçilerin ve vaizlerin anlattıkları, söyledikleri bile bu kadar farklı ise sıradan insanların, akılları nispetinde anladıkları farklı, farklı olmaz mı? Ve bu insanlar kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi düşünse bile kendisi gibi anlatmayan öteki insanları, boğazlamaz mı?
Ne demişti Mevlana: “Sen ne söylersen söyle, söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.”
İşte insan soyu, “senin dinin, benim dinim ya da “Senin mezhebin, benim mezhebim.” Üstünden birbirini boğazladığı çağları yaşamış, geçmişten bu güne kanlı bir tarih yazmışlardır. Ama sayfa hala kapanmamıştır diyerek, yazımı bir dörtlük ile sonlandırayım.
“Hararet nardadır sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüste Mekkede Hacda değildir.”
------------------- Hacı Bektaş Veli
---------------------------------------------------- Tahir Eker 14.12.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.