- 1086 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
0102 – BİR ALBÜMDEN RESİMLER - SABİTLENEN ANLAR
BİR ALBÜMDEN RESİMLER
Okunmuş toprak
Çocukluğumun resmi
Sargıdan görülmüyor
Boynumda köstebek izleri.
Lise son sınıf
Gençliğimin resimleri
Gülümseyen arkadaşlar
Neydi isimleri?
Behçet NECATİGİL
***
SABİTLENEN ANLAR
Onur BİLGE
Şiir hakkında yorum yapmadan önce şairi iyice tanımalı, bunun için de hayatı hakkında bilgi edinilmeli. Şair, çağının tanığıdır. Yaşadığı devrin olayları bilinmeli. Ondan sonra şiirde geçen sözleri anlamlandırmaya kalkmalı.
Şairinin çocukluğunu yaşadığı topraklarda halk arasında Köstebek diye adlandırılan bir çıban varmış. O kadar acı veren, sağlık durumunu alt üst eden bir çıbanmış ki bilinen ilaçlarla tedavisi mümkün olmadığı gibi alternatif tıbbı da çaresiz bırakmış olmalı ki Anadolu’da Kösnü ya da Köstü denilen Köstebek Ocakları ortaya çıkmış. Bu önemli cilt hastalığının tedavisi için oralardan alınıp kutsal bilinen okunmuş topraklarla tedavi yoluna gidilirmiş.
Köstebek çıbanı, fındık veya ceviz büyüklüğünde olup, içleri irin dolu, büyük acı veren, zonklamalarla seyreden, vücuda mikrop yayarak ateş yapan, kırgınlığa sebep olan bir çıban türü olup, tıp dilinde “Fronkül” veya “Frankül” diye adlandırılır. Stafilokok mikrobunun kıl dibini ya da yağ bezesini iltihaplandırmasıyla oluşur. Mikrop, sinek ısırması ya da tahriş sebebiyle bulaşır. İyileşince mutlaka izi kalır.
Eski zamanlarda köylerde, vücutta iltihaplı bir yara veya çıban olduğu zaman, bir yumurta alıp, köstebek kesen kadınlara gidilerek çare aranırmış. Kadın elindekiyle köstebek yuvasına gider, yumurtayı ona bırakır, yuvadan bir avuç toprak alır, vücudunda iltihap olan kişiye verir, o da onun üzerine birkaç damla idrar akıtır, onu bir yerde saklar, o toprak orada kuru kaldığı sürece o da vücudunun o bölgesindeki hastalıktan korunduğuna inanırmış. Bu olaya köstebek kesmek denirmiş.
Anadolu’da benzer birçok ritüel vardır. Böyle olaylara ırvasa, uygulamaya da ırvasa yapmak denir. Irvasaya inanan, büyük olasılıkla tedavisini beyin aracılıyla yapar ama mutlaka olumlu bir sonuç alır. Çünkü beynin yapamayacağı yoktur! Bütün mesele inanmak ve onu ustaca kullanabilmektir.
Şiirde geçen okunmuş toprak, köstebek ocağından veya yuvasından alınan, o çıbanının iyileşmesi için okunarak kullanılan topraktır.
Küçüklüğünde şairin boynunda köstebek çıbanı çıkmış. Çok acı veren bu çıbanın iyileşmesi için kocakarı ilaçlarından da olumlu sonuç alınamadığından olacak, ırvasaya başvurulmuş. Köstebek ocağından ya da köstebek yuvasından alınan bir avuç toprak bir bezin üzerine dökülerek çıbanın üstüne sarılmış. Belki de çoktan gelip geçen bu rahatsızlığının izleri, resmin çekildiği anda, anjin nedeniyle boynuna sarılmış olan tülbentin altında kalmış.
Şair ya albümü karıştırırken ya da hayatının başına gittiğinde, çocukluğundaki en önemli olaylardan birini dillendirmeye çalışmış ve o vahim vakayı, kendisini acılar içinde bırakan cilt hastalığını birkaç sözcükle ifade etmeyi başarmış. İşte şairlik budur!
“Sonra her şey değişti
Yolum bir ormana düştü
Gür otlar, çalı, ceylan
Vurulan ben oldum, bu onun resmi.”
Şiirin can alıcı yeri bu kıtada… Sonra okul bitmiş. Öğretmenlik yapmaya başlamış. Okul, bir orman… Gür otlar da var çalılar da… Gür otlar, güzel geçen zamanlar, çalılarsa güçlükler, çetin ve aşılması zor olan engeller… Ormandan kasıt kalabalık, öğrenci topluluğu, yani okul… Öğretmenin işi bahçıvanlık, fidan yetiştirmek… Her bir ağaç, yetişmiş bir insan…
Orman, bir anlamda da bir ulus… Gür otlar, eğitilmesi kolay, çalışkan ve uysal olan iyi huylu öğrenciler, çalılar da tersine, zorlu çocuklar… Onların arasında, o dönemde karşısına çıkan bir ceylan, beliren bir aşk, vurulan âşık… Ceylan da aynı ortamdan… Öğretmen ya da öğrenci… Belki de eşi…
Fotoğraf, öğretmenlik döneminde, belki bir kır gezisinde belki okul bahçesinde çekilmiş. Otlar da var çalılar da ceylan da… Şair de var orada… Bıçak saplı yarada…
Bunlar da ellerim yazgı çizgi
Derken tenha bahçe
Biraz dinleneyim dedim
Kovulduğumun resmi.
Öğrencilik döneminde başlayan yazım aşkı, öğretmenliğinde de emekliliğinde de süren… Dinlenirken bile hatta o zaman daha yoğun bir şekilde devam eden, bitmek tükenmek bilmeyen edebiyat aşkı… Ömrünün sonuna kadar devam edeceği, ancak ölümle nihayetleneceğinin kesin oluşu…
Sonra… Sonrası her canlı gibi bir veda... Terhis olmak dünya hayatından… Bir başka emeklilik dönemi belki… Dünyayı terk! Kovgunu yemek, ölmek demek!
Baştan sona edebiyata vakfedilen bir hayat…
***
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0102