Bir insana iki türlü bilgi nasip olur : biri, başkaları tarafından verilen, diğeri ve en önemlisi ise, kendi kendine kazanılandır. -- gibbon
Bayram Kaya
Bayram Kaya
@bayram-kaya2

Kapasite Yeti Yetenek Yaratıcılık 13

14 Aralık 2021 Salı
Yorum

Kapasite Yeti Yetenek Yaratıcılık 13

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

511

Okunma

Kapasite Yeti Yetenek Yaratıcılık 13

Bulutlar, kapasite ve potansiyel durumun yeti sel girişicilerleydi. Yeti sel girişiciler su damlası, buz kristalleri, iyon yük hareketleri şimşek-yıldırım gibi kapasiteye bağlı potansiyel bir belirsizlerle olanak durumdur. Bu belirsizler kapasiteli potansiyel oluşumlar; eksantrik denge ve dengesizlik durumları ile olanaklılar içindedirler.

Bulut, denge ve dengesizlikler girişmeli yeni potansiyeli içinde akışla yağışlara, iyon hareketli şimşek ve yıldırımların dallanma çatallanma yapan kol faaliyetlerine dönüşür. Şimşek ve yıldırım atımları çevredeki azot gazını azot bileşikleri vs. yapmanın "belirme yeteneğine" ve "yaratıcılığına dönüşürler".

Elbette ki hayat çevresel dengenin bozulmasında bir amildir (nedendir). Çevre zaten değişmektedir. Hayatın çevre sel değişmelere olan katkısı olsa olsa hızlandırıcı bir katkıdır. Hayat olmasa da çevre dengeleri inorganik dinamiklerle değişen bir tarihselliktir.

Öyle olmasaydı, kabaca başlangıç koşulu olan ateş topundan, kayaçlara; kayaçlardan da bugünkü hayat, ortaya konamazdı. Hayatın çevre değişmesine olan katkısına bakıp; "hayat çevreyi değiştirmek için planlanıp ortaya konmuştu denebilir mi?"

Hayat şeyler gibi aşama sal bir süreçtir. Her bir aşama bir sonraki aşamanın nedeni olsa da neden sonucundan; yani ortaya koyacağı hayattan, bataklıktan, depremden vs. habersizdi. Dünya yalıtımlı potansiyel durumun değişme dönüşme aşamaları başka şeyler gibi zorunlu olarak hayati koşulları da ortaya koyma eşiği içine geldi.

Çevrenin rast gele değişmeleri hayatı ortaya koymak için değişiyordu diye bir anlam çıkarmak olsa olsa sığlıktır. Bir atomu ortaya koymak en az hayat kadar hem imkânsız, hem de pek olanaklıdır.

Biz hayatı ve kendimizi çok önemseyen bir önyargının bağıntı kopukluğu içinde olmakla hayatı olanaksız görmekteyiz. Oysa hayat bir atom ve moleküler kimyayla fizikle çevresel baskı basınçlı değiştirici dönüştürücülerle pek mümkündü. Hayatın olmaması mümkün değildi.

Hayat, diğer şeyler gibi çevresel koşulların girişme ürünüydü. Nasıl ki çevresel girişme içindeki inorganik süreçler inorganik süreçler olarak kalmayıp bugünkü hayatla birlikte çevresel koşul girişmelerine gelmişse; yine çevresel koşulların değişmesiyle hayat ta hayat olaraktan da kalmayacaktı.

Toplum yeni bir hayat şekliydi. Toplum içinde biz tarihsel fosil ve tarihsel kayıtla kesikli özel bağıntılı durumla bir geri bağlanıma başlangıcıydık. Nitekim türümüz üzerindeki hayat, hayat olarak kalmamış toplumsal yapı ile evirilen bir hayata dönüşmüştü.

Toplumsal hayat ile süren hayatımızın kullanacağı teknolojilerle bizler belki de çevre değişmelerinden yok olmadan kalabilir bir özellik yetenek ve kapasite yaratıcılığına dönüşmüştük. Toplum yeni bir bedenlenme gibi bambaşka bir hayat türüydü.

Hayatı planlı bir gerektirme saymak tarihsel olanı hiç anlamama bilgisizliğidir. Öyle olsaydı hayatı gerçekleyen koşulların hiç değişmemesi ve hiç değişmenin olmaması gerekirdi.

Böylesine bilmezce savlar ve çıkmaz sokağı ifade eden söylemler yaratıcılığın ve kesikli sürekli olan özel ve genel bağıntılı akışın önünü kesmektir. Ancak iyi bir planlama sosyo toplumla mümkündür. Toplum öncesi kişisi öznel plan çevrenin pasif ve bilmeden kendilikten bir değiştirici dönüştürücü olmasıydı.

Oysa şimdi toplum (kolektif kuvvet) sayesinde dünyayı bilerek, isteyerek, planlı biçimde kuvvet yasalarına bağlı kalarak istediğimiz yönde etkin ve bilinçli bir şekilde hayatı, kendi dışındaki toplumla, tamamlayıcı teknolojilerle koruyacak yönde üretiyorduk.

Olgu ve olaylar ne bizi var etmek içindi. Ne de bizi var etmemek içindi. Oysa bizi amaçlı ve planlı bir şekilde var etmek için gelişen dünya bizim için bu halini koruması gerekirdi. Hâlbuki dünya tarihi kaçıncı buzul çağlarını ve bize göre kuraklık olan çağları yaşadı ve yaşayacaktı?

Kaçıncı kez hayat olarak kurulup hayat olarak yok olma eşiğinde yeniden yaşama tutunuştuk. Dünya, kaçıncı manyetik alan değişmelerini yaşadı ve yaşayacaktı? Yine dünya hayat için uygun olmayan tektonik olayları kaçıncısını yaşadı ve daha kaçıncısını yaşayacaktı?

Görüyoruz ki hiç bir şey hayatı desteklemek için değildi. Ama hayatın kökünü kazıyacak koşullar kadar da ara sıra da hayatın yeniden inşasını önlemeyecek denli rast gelelerle de oluyordu.

İşte size göre olmayan ortam içindeki canlılık; bu değişmelerin minimum uçlarında yokuş aşağı durumların uçuruma düştü düşecek olan dik yamacın kıyısındaki bir ılıman dönem içinde köklenme ve yaşama tutunmanın çabasıydı. Hayatı, tatlı düşlerle anlamak olanaklı değildi. Ama bu, hayatın tatlı düşü olmadığı anlamına da değildi.

Birbirine eklenen, birbirini çözen durumlar; çeşitliliğin, değişmenin kaçınılmaz oluşuydu. Konuyu burada kesmek yeterli olacak. İşte yetiniz de yetisiz liginiz de yaratımınız da kapasiteniz de değişken üç koşula bağlılıkla özetlenebilir.

Sınırlı, üssü ve belirsizle olan bir atomik makro durum kuvvetine bağlıydı. Fiziksel kimyasal bileşimli moleküler bir fizikoşimik izolasyonun iç koşullarına bağlıydı. Sosyo toplumsa kuvvetin yansıma girişmesine bağlıydı. Gelecek neye bağlıydı?

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kapasite yeti yetenek yaratıcılık 13 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kapasite yeti yetenek yaratıcılık 13 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kapasite Yeti Yetenek Yaratıcılık 13 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.